Konum: Manchester
Yerel saat: Çarşamba, 3:19, a.mTeddy Styles; çok nadir bulunan, bulunduğunda da kendini açmayan bir istiridyenin içinde, sabırla sahibini bekleyen inci tanem;
Acı eşiği diye bir şey var oğlum, her insanda değişen, bazen fizyolojinin, bazen de sosyolojinin etkisine dayanarak değerler çıkaran bir kavram bu. Bir örnek verecek olursam; kolunu bir yere çarptığında acı ile yakınıp sızlanabilirsin. Ama başka biri bu olayda hiçbir reaksiyon göstermeyerek kaldığı yerden devam edebilir. Bazen de sen derdini anlattığında buna mı üzüldün derler, bu kırıcı gelebilir, kırıklarını yapıştırma görevi yerine olabildiğince parçalayabilir. Fiziksel olan yaralarda elini acıyan yere götürüp ovuşturmak istersin ya hani, bu da acı eşiğine göre oluşan bir reflekstir.
**
Kasabaya vardıktan sonra geçirdiğimiz ilk saatler, şenliğin sözlük tanımı gibi bir şeydi. Amethyst'de buluşarak sevdiğimiz insanlara aramıza katılan miniği tanıtmış, herkesin hayran ve meraklı bakışlarına şahit olmuştuk. En az bizim kadar heyecanlı ve telaşlı Lorenzo'nun sevgili eşi Doreen de yedi aylık hamile olmasına karşın, bir an önce doğurmak istediğinden bahsetmiş, bebeğinin bizimki gibi şirin olması için dualar etmişti. Bu hali oldukça samimiydi. Harry de hayatımı paylaştığım insanlarla kaynaşmaya başlamıştı. Hatta bir ara Matt ile uzun uzadıya sohbet ettiğini görmüştüm, bu manzara göz yaşartıcıydı. Harry, Matt'in onu en üst seviyede kıskandığını duysa şüphesiz ki tavırlarını değiştirip mükemmele yakın davranışlarını daha çok göz önüne sererdi.Saatler süren bu tanışmadan sonra Teddy oldukça yorulmuştu. Onun için çok zorlu bir alışma süreciydi çünkü ilk geldiği gün bile hayatında görmediği kadar insan görmüş, onların hunharca sergilediği sevgi eylemlerine maruz kalmıştı. Zaten sonunda da benim kucağımda uyuyakalmıştı, biz de apar topar evimize gitmiştik.
Üzerine özenle pijamalarını giydirirken, yatak odamızdaki kocaman yatağın ortasına yatırırken ve saçlarını usulca tararken Harry bir dakika olsun başka bir ortamda bulunmamıştı. Hayran vaziyette oğlunu inceliyor, benim yaptığım her hareketi takip ediyordu. Öyle ki onun lavaboya gitmesini fırsat bilip üzerimi değiştirdiğimde ve yatağın ucuna kıvrıldığımda da aynısını yapmış, resmi kıyafetlerini nihayet çıkararak -banyoda- boşta kalan yeri doldurmuştu.
Bu haliyle de beyefendi gibiydi, bir fark yoktu. Özellikle de giydiği beyaz, uzun kollu tişört vücut hatlarını belli ediyordu ve kumaşın çok da kalın olmamasından dolayı göğsünün üzerinde bulunan dövmeler hafiften gözüküyordu. Bu durumu o hızla yatağa, yorganın içine girmeden fark ettiğimde şok olmuş bir vaziyette bakakalmıştım.
Onun hakkında bilmediğim o kadar çok şey vardı ki.
Öyle ki bu gerçeğe zıt olarak, bilinmezlikte sürüklenmekten gizliden gizliye haz duyduğumu söyleyebilirdim. Onu yaşarken keşfetmek bana umut vermekle birlikte; bir sonraki adımlar için hayaller kurduruyor, aldığım kararın ve yanıtını verdiğim soruların getirilerini sindirmem için tecrübeler yaratıyordu. Adına evlilik dediğimiz şey çılgınlıktı, bunu yaparken en büyük bahaneyi bir çocuğa yüklemek de normallikten uzaktı ancak buna ihtiyacım vardı ve geri dönüş çoktan imkansızdı. Sonuç olarak Harry'i öğrenebilmek için çabaladığım zaman dilimi, hayatıma yeni dallar uzatıyor, Teddy ile tutunmaya çalışmam çiçekler açtırıyordu.