2.8/ Bazı Geceler

1K 113 200
                                    

Bir daha arayı bu kadar açmayacağım, sözüm olsun. Ve sizi o kadar çok özledim ki, sanki hikayeyi ilk kez yayınlıyormuş kadar heyecanlıyım.

Umarım hala burada, benimle olanlarınız vardır. Hepinizi çok seviyorum.
**

"Bu yataktan nefret ediyorum." Harry, saçlarına son rötuşlarını yapıp abajurun fişini taktığında yanıma uzandı ve homurdanarak yastığının konumunu düzeltti. "Yattığımda bir anda vücudumun şeklini alıp içine göçüyor, ki zaten seçimim bu yöndeydi," işaret parmağını kendini tasdikler biçimde yumuşak dokuya bastırdı. "ama birkaç saniyeden sonra yeniden şişip eski haline dönüyor."

Çatık kaşlarıyla son derece ciddi olduğunu gösterirken biraz daha kıpırdandı ve bedenini bulunduğum tarafa çevirerek nihayet yerleşti. Sitemleri sonucu yaşadığı durumu çok kızılası ilan edip etkisinden çıkamadığından bana da aynı ifadeyle bakıyor, haliyle komik duruyordu. Bu haline gülmemek için kendimi tutarak dudaklarımı dişlemeye başladım. Aylardır ilk defa böyle bir detaya takıldığını görüyordum; genellikle uyumadan önce biraz gerinir, yastığını esnetir ve bana sokularak pozisyonunu alırdı. Yaklaşık beş dakikanın ardından sıcak nefesleri enseme çarpar, hafif bir horuldama kulaklarıma ninni etkisinde dolardı ve ben de çok geçmeden huzurlu bir uykunun esiri olurdum.

"Neyse," serzenişini yavaş yavaş göz ardı eder gibi başını iki yana salladı. "en azından yayları sağlam."

Bu sefer kıkırtılarımı bastıramadım. "Çok tatlısın."

Yanağının sol tarafındaki gamze usulca belirdi, saniyeler içinde derinleşti. İltifatım hoşuna gitmiş olacak ki, gülümsemesi uzun süre yüzünden silinmedi. Elleri arkaya attığım saçlarımda tutkulu bir keşfe çıkarken suratlarımız birbirine yakındı, hızlanan ritimlerin baskısı giderek artıyordu.

"Sen de çok güzelsin."

"Güzel bakıyorsun." dedim hemen, meydan okurcasına. Tek kaşı havaya kalktı. Alaylı, bir o kadar da kendinden emin tavrının devamında fısıldadı.

"Her yere bakıyorum," parmakları rotasını değiştirerek alt dudağımın üzerini buldu, yumuşacık teni çatlamış katmanda gezindi. "ama bir tek seni görüyorum."

Göğsüme, kalbimin hizasına bir yumruk yediğimi hissettiğimde; ne varlığımı, ne de yokluğumu kavrayabilmem adına yeterli bilince sahip değildim. Bir beyefendi, beyefendi hayranı bir kadını ancak bu denli etkileyebilir, kendinden geçirebilirdi. Bunu başarmak için özel güce bile ihtiyacı yoktu; ağzından dökülen birkaç kelime özenli bir cümle oluşturarak anlamlar kazanıyor, şiirleri andırıyordu.

Her dizenin bitişi kıvılcımdı ve ben her seferinde alev alıyordum.

Hiçbir şey diyemedim, onun yerine ona uzun bir öpücük bahşederek kollarımı beline doladım ve sıkıca sarıldım. Karşısında bir anda tüm gardımı indirmiş, konuşma yetimi kaybederek ağlama isteği ile dolmuştum. Böyle olmamalıydı. Bakışlarının güzelliğini kabul ederek beni haklı çıkarmalı, konuyu tartışmaya kapatarak günün özetini sunmalıydı. Bittiğinde ritüellerini gerçekleştirip ikimizi de uyutmalıydı. Hatta yeni bir sitemle geceye son vuruşunu yapabilir, nükteleriyle güldürebilir ve basit bir yatak hatırasını ölümsüzleştirerek geleceğe aktarabilirdi.

Tüm bunlar yerine benim söndüremeyeceğim bir yangın çıkarması haksızlıktı. Her anımda biraz daha kesinleştirerek karar verdiğim, ama onun belirsizliğini karartmamak için dile getiremediğim aşk itiraflarımı ifşa etmem için zorlaması, kalbime inen yumruklarından farksızdı. Şimdi dayanabileceğim gerçeği, ansızın patlama ihtimalimin önüne geçemiyordu.

Chaos and The Calm | h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin