♛24♛

453 45 1
                                    

Yorumlarınız beni mutlu eder. Yazma isteğimi harekete geçirir 😆

Siz karanlığın ne demek olduğunu bilir misiniz? Bana karanlığı anlatabilir misiniz? Nasıl tarif edilir karanlık.

Sizce karanlık, güneşin battığı yerde başlayıp, doğduğu yere kadar olan zaman dilimi midir?

Sizce karanlık, güneşin dünya ile olan dansının bir parçası mıdır?

Akşamdan sabaha kadar olan süreç midir karanlık. Sanmıyorum. Akşamdan sabah bir anlıktır. Karanlık ise çok karanlıktır. 

   "N-ne?"  Derin bir nefes alıp sırt üstü uzandım ve az önceki dediğim şeyin ayrıntılı bir şekilde açıklamasını yaptım.

   "Ben tedavi olmak, görmek istiyorum artık Hoseok" birkaç derinden nefes alışverişini duyduğumda şaşkın olduğundan emindim.

   "B-bu güzel birşey a-ma ölm-"

  "Olsun" şeyi verdim birden sözünü keserek.

   Ölme ihtimalim yüksek bile olsa ben  istiyordum. Hoseok'la birbirimizi sevmemiz ihtimali neredeyse yoktu benim için ama şimdi öyle değildi. Şimdi birbirimizi seviyorduk. Bu benim için en büyük örnekti.

   Ölme ihtimalim vardı evet ama yaşama ihtimalim de vardı...

  Ve ben az da olsa o ihtimali istiyordum. Yaşamak ve görmek istiyordum.

    "O kazadan beri her yer karanlıktı. Annemin yüzünü unuttum, babamında.Fotoğrafları var ama göremiyorum.Başımı koyduğum yastığa işlenen çilek dallarını göremedim. Oyuncaklarımı göremedim. Penceremin pervazına konan kuşları da, bana camın ardından ürkek ürkek bakan bakışları da. Perdelerim krem rengiymiş göremedim. Hoş krem rengi nedir onu bile bilemedim. Işığı bulmuşlar. Teşekkür bile edemedim bulanlara." Elimde hissettiğim sıcaklıkla gözlerimden şakaklarıma uzanan sıcaklık ayrı güzeldi.

  " Kırmızı başlıklı kızı anlattı ben küçükken bakan teyze.  Aklım kurda kuşa değil, kırmızıya takıldı sadece. Nasıl bir şeydi bu kırmızı. Saatlerce ve günlerce aklımı yordum. Dayanamadım sordum. Nedir anne kırmızı diyerek. Sevgi kızım dedi, aşktır o. Sıcaktır dedi. Kırmızı güldür dedi. Renkleri unutmuştum ben. Siz renkleri görerek algıladınız. Bense hissederek. Papatyanın sarı olduğunu, Kasım çiçeklerinin beyaz olduğunu bilirim. Sonra gülleri gördüm karanlıkta. Kokusu düşüyor karanlığa sonra kendileri geliyor. Deniz maviymiş. Mavi ise güzelmiş. Dostmuş. Alıp götürürmüş dertleri. Maviyi görmedim ama sesini duydum. Gerçekten de alıp götürdü beni uzaklara. Derdimi hüznümü ıssız adalara koyup geldik. Siz gökyüzüne baktınız. Bulutları gördünüz. Bense gökyüzünde gezdim adeta. Bulutların üzerinde dans ettim. Bulutlara dokundum. " Şakaklarıma uzanan sıcaklığa bir sıcaklık daha ekledim.

   "Gözlerimi kaybettim. Olsun hiç sitem etmedim. Hiç küsmedim hayata.  Bunun benim için bir sınav olduğunu, zorlukların üstesinden gelince başarıyı göreceğimi, zoru başarınca huzuru ve mutluluğu göreceğimi çok iyi biliyorum. Sonra görmeden de görebileceğimi öğrendim. Binlerce rengim var benim. Bir ışık iken bin bir renge büründüm umudumla. Görüyorum evet. Sevgiyi görüyorum. Barışı görüyorum. Umudu görüyorum. Kardeşliği görüyorum. Görüyorum evet, annemin yüreğini, babamın mertliğini, sevmenin ne kadar güzel olduğunu görüyorum. Güvercinlerin kanadında ne yüklüyse onu görüyorum. Ve inanıyorum ki çoğu kişinin görmediğini ben görüyorum. Sevgiyi görmeyenlere inat ben görüyorum. Dostluğu görmeyenlere inat ben görüyorum. Oldukça net bir şekilde hem de. Umutsuzluk engeldir insana. Sevdayı, sevgiyi bilmemek engeldir. Ben kaldırdım engellerimi. İrisi, retinası ışıktan nasip almayan gözlerle görüyorum. Her şeye rağmen hayatın üzerime üzerime geldiği de oluyor. Çocuk yüreğimin kaldıramadığı yükler de oluyor. Susuyorum. Susuyorum susuyorum. Farkında varmadan çarptığımda bir insana, kör müsün be kardeşim diyorlar yarı azarlarcasına. O zaman içimdeki tüm kahırı kan diye kusuyorum. Evet körüm diyorum sesim titreyerek. Ama yere düşürdüğün yüreğimi görüyorum diye bitiriyorum.

  Bir beyaz baston oldu yoldaşım. O konuştukça ve ses verdikçe ben yol aldım usulca caddelerde. Onun elinden tutarak mahalle bakkalına gitmişim. Onun elinden tutarak evimizin sol yamacındaki parka yönelmişim. İnsan bir tahta parçasından da medet umarmış meğer. Ve insanın yüreğince bir tahta parçası da yer edermiş meğer. Benim gözlerimdir o baston. Beni susadığım demlerde çoban çeşmesine götüren. Yön duygumu yitirdiğimde beni ait olduğum yere getiren. Çiçeklere onunla basmadım. Karıncaları onunla ezmedim ben. 

   Zamanı böyle devirdim zaman içinde. Yılmadım, yıldırmadım hiç. Yenilginin ve pes etmenin umutsuzluk içine düşmenin bana yakışmayacağına inandım. O yüzden karanlığımdan sıyrılmak adına bir mum yakmaya çalıştım. Her şey o mum alevinde şekillendi. Kalemi tuttum gözlerim kapalı olsa da. Kitaplarım oldu. Gözümün görmediğini umudumla gördüm. Ruhumla aklımla fikrimle gördüm. Kör değildim ben asla; bunlarla göremediğim zaman kördüm. Sonra sizi tanıdım,BTS'i. Şarkılarınızda  buldum bazen kendimi. Siz nasıl gördüyseniz ben de öyle gördüm. Nasıl sevdiyseniz ben de öyle sevdim. Sizi hayata bağlayan her ise ben de onunla hayata bağlandım. " Derin bir nefes alıp avucumun içindeki eli daha da sıkıp karnımın üzerinde diğer elimle birleştirdim.
 

   "Bunları yaşadım. Bu güne kadar. Ama ben aşık oldum. Ve ben aşkım için daha fazla çaba harcamak istiyorum. Elimde bir ihtimal var iken onu senin için kullanmak istiyorum.Görebileceğim tek renk sen ol Hoseok."

Sonunda sustuğumda bir cümle bekledim. Ama gelmedi. Sessiz kaldım. Sessiz kaldı.

  Ben ucunda ölüm olsa bile yaşama ihtimalimi kullanmak istedim. Ama Hoseok...Bunu kabul edecek miydi?

  Belimde hissettiğim ince uzun parmaklar beni yumuşak zeminden kaldırıp yan döndürmüştü. Bir eli belinin etrafından geçip bütün belimi esir alırken diğer eli yanağımı okşamaktaydı.

   Şuan onun bana baktığı gibi bende onun gözlerine öyle güzel bakmak istiyordum ki...

   "Sana söz veriyorum meleğim. En iyi şekilde tedavi olacaksın. Ölmene asla izin vermeyeceğim. Seni bırakmayacağım. Sende be-"

  "Bende seni bırakmayacağım" deyip gülümsediğimde yüzümde hissettiğim sıcaklık onunda gülümsediğini anlamıştım.

"Asla" diye ekledim içimdeki her şeyi söylemiş bulunarak.

  "Asla" benim dediğim gibi tekrarlaması dudaklarımın kıvrılmasına neden olurken sorusuyla durdurdu.

  "Bir şey yapmak istiyorum. İzin verir misin?"

   Gözlerimi kaldırıp ona bakmak istedim. Ama sadece başımla onayladım ne yapacağından habersiz.

  Dudaklarımda hissettiğim sıcak baskı bütün kanımın orada toplanmasını hissederken damarlarımdaki kanın da çekildiğini hissettim. Sol tarafıma dokunmasam bile ne kadar hızlı attığını bedenimde hissedebilmiştim. Bedenim baştan aşağıya şok yaşarken dudaklarımın üzerindeki baskı yok olmasıyla bir şok daha yaşamış ardından bir boşluğa düşmüştüm.

  Beni  öpmüştü!!!! Ve geri çekilmişti!

  "Seni seviyorum" beynim , kalbimin saniyede ne kadar hızlı attığını hesaplamaya yönelirken engel oldum ve kalbimi dinleyip ellerim onun yanaklarını bulduğunda kendime çekmiştim.

  Dudaklarımızı bu sefer ben buluştururken o şaşırmıştı. Hissedebiliyordum. Ve bunun,ikimizin üzerinde yarattığı etki oldukça hoşuma gitmişti.

   Dudaklarımın üzerindeki hareket içimi kıpırdatmaya başladığında karşılığını vermek adına dudaklarımı onun gibi kıpırdattım. Güldüğünü dudaklarının gerilmesinden hissettiğimde bende gülmüştüm.

   Nefesimizin bittiğini geri çekildiğimizde anlamıştım. Alnını alnıma yaslarken gülmeye devam etmişti. Burnuma minik bir öpücük kondurduğunda bende konuşarak karşılık verdim sonunda.

  "Bende seni seviyorum Hobi"

Yᴏᴜ Aʀᴇ Mʏ Hᴏᴘᴇ • JHS ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin