♛14♛

322 47 1
                                    

 "Sizinle bir konu hakkında konuşmak istiyorum. İçeri gelebilir miyim acaba?"

Hayatımı tamamiyle değiştirecek olan cümleleri kuracağını bilmeden nazikçe içeriye davet etmiştim onu...

Kapıyı kapatarak ezberlediğim koltuğuma ilerledim.Onun da karşımdaki koltuğa oturduğunu önceden duymuştum. Başımı kaldırmak yerine yere eğerek onu dinlemeye başladım.

"Gece geç olduğu için uzatmayacağım bu yüzden hemen konuya gireceğim."başımı hafifçe sallamaya gerek kalmadan söylediği şey ile kaskatı kesilmiştim."Hoseok gelmeyecek" şuan onu görebilmek ve suratındaki yüz ifadesine bakmayı o kadar çok istemiştim ki, sonucu biliyorsunuz zaten. 

"Ne demek istiyorsunuz?Kimsiniz?"sorduğum sorudan böyle bir cevap alacağımı hiç beklemiyordum.

"Ben Hoseok'un sevgilisiyim. Ve hoseok bundan sonra bu eve asla gelmeyecek bu yüzden onu bekleme"

Kör olabilirdim ama kulaklarım beni asla yanıltmazdı. Yalan söylüyordu, sesinin titrediğini rahat bir şekilde anlamıştım ki ben yıllardır insanları göremeden yalan söylediklerini bu sayede anlayıp uzlaşmıştım. 

"Sanmıyorum"dedim net bir şekilde. Kaşlarını çatıp şaşkın bir şekilde bana baktığından emindim.Eh normal, yalan söylediğini anlamamı beklemiyordu.

"Hoseok, senin sevgilin falan değil. Neden böyle bir şey yaptığını anlayamıyorum ama lütfen daha fazla yalanlarınızı dinlemek zorunda bırakmayın beni."Asla pişman olmayacağım şeyi yaptım. Yalan söylediğinden kesin emindim. Ve sanırım eski kız arkadaşı olmalıydı. Hoseok'u takip edip burada kaldığını öğrenmiş olmalıydı ve içinde hala bitiremediği duygulardan bunu kaldıramayıp böyle bir tepki gösteriyor olmalıydı. Ama asıl sorun bu değildi...

Asıl sorun Hoseok'un neden hala buraya dönmediğiydi.En azından beni arayabilirdi ve bugün gelemeyeceğini söyleyebilirdi. Başına gerçekten bir şey gelmiş olabileceği beni korkutmaya yetmişti.

"Sen ! sen-"bir türlü diyemediği cümlesini şaşkınlıkla yarıda bırakmıştı.Bu da haklı olduğumu gösterirdi.

Körleri hafife almayın...

"Sen , nasıl bir terbiyesizliktir böyl-"sinirlerimin tepeme çıktığını fark ettiğimde sakin olmayı dileyerek bu olayı burada bitirmek için sonlandırmak amaçlı konuşmaya başladım.

"Asıl , sizin bu şekilde eve girip böyle konuşmanız uygun değildir. Eğer ki burada terbiyesiz biri var ise, o da siz oluyorsunuz ki sizin doğru söylemediğinizden kesinlikle eminim. Hoseok'un da böyle biri olmadığını bildiğim için böyle konuşuyorum. O yüzden , şimdi burada böyle oturmanız artık gereksiz. Fazla geç olmadan evinizin yolunu tutmanızı tavsiye ediyorum"

Kurduğum cümlemin benden aldığı nefesi tazeleyerek düzene soktum kendimi. Sinirden gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum.

Yerinden kalkıp kapıya doğru ilerlediğini fark ettim. Adımlarından oldukça öfkeli olduğunu hissedebilmiştim. E bi zahmet...

Evden çıkmadan önce bana göre daha son cümlesini koymuştu. "Göreceksin!" Kapı sesiyle gittiğini anladım.

Umarım...umarım görürüm...

~

Kilit çevirme sesini duyduğumda gülümsemem ortaya çıkarken bedenim ayaklanmıştı. Kapıya doğru ilerledim ve elimi Hoseok'un olduğunu sandığım yere uzattığımda hissettiğim sıcaklık gülümsememin genişlemesine sebep olmuştu.

"Geldin..."dediğimde gülerken onun benden farklı olduğunu hissettim.

"Üzgünüm..."duyduğum sesten hissettiğim şeyde yanılmadığımı anladım.

"Neden?" Ellerimi ellerinin arasına aldı ve nazikçe okşadı.

"Geç geldim." Sesinden üzgün olduğu apaçık ortadaydı ama ben buna üzülmemiştim çünkü..."olsun yine de geldin Hobi"deyip en içten gülümsememi yansıttığımı düşündüm.

Başımda hissettiğim sıcak eli beni okşarken tüylerimin ayaklandığını hissettim. Sanırım onu özlediğimin farkına vardım. Henüz aramızda bir şey yoktu ama bana dokunması bile derimi yakıyor aynı zamanda huzurla buluşturuyor gibiydi.

"Sana bir şey vermek istiyorum,aslında bunun için geç kaldım biraz da"elleri ellerimi bulup beni çekiştirdiğinde beni yönlendirmesine izin verdim.

Hissettiğim yumuşaklığın koltuğa ait olduğunu anladım.Yanımda da hareketlilik hissedince yakınıma oturduğunu anlayabilmiştim.Bir paket açma sesini duyduğumda kaşlarımı çatıp yaptığına odaklanmaya çalıştım.

Bileğimi tutup havalandırırken bileğimi saran yumuşak plastikle ne olduğunu anımsamaya çalışmıştım. Takmak için uğraşıp geri çekildiğinde parmak uçlarımda tanımaya çalıştım.

"Bu nedir?" gülümsediğini dışarı verdiği nefesinden anlayabilmiştim.Yanımda olması uzun sürmemiş olmasına karşın onu nefesinden tanıyabilecek hale gelmiştim.

"Bu bir akıllı saat.Biri senle iletişime geçmek istediğinde telefonu bulmak için uğraşmak yerine sadece  saate dokunman yeterli.Araman da kolay, şu yandaki-işaret parmağımı alıp saatin sağ kısmındaki hafif çıkık tuşların üzerine getirdi ve dolaştırdı.- 4 tane tuşlardan birincisi arama tuşu. Onun altındaki ikinci tuş ise yukarı , diğeri de aşağı tuşu.En sonuncusu da hem onaylama hem de gelen aramayı kabul eden tuşu. Sol tarafta da tek bir tuş var, o da reddetme tuşu.Tuşlara basarken neye bastığını sesli söylüyor. Bu yüzden kolaylıkla beni arayabilir veya cevap verebilirsin" 

O bunları anlatırken sesinin tonundan oldukça mutlu ve heyecanlı olduğunu algıladığımda en içten olduğunu düşündüğüm gülümsememin suratıma yansıdığını hissettim.Beni bu denli düşünüp böyle bir şey yapması gerçekten hoşuma gitmiş ve beni mutlu etmişti.

Sanırım benim bu hayattaki tek ihtiyacım Hoseok'tu. O yanımda olduktan sonra onu görmesem de olurdu...

"Eee?"dediğinde cevap vermediğimin farkına varmıştım. Bu yüzden yanlış anlamaması için cümleye girdim.

"Beni düşündüğün ve bana böyle bir şey aldığın için teşekkür ederim Hoseok.Beni ince düşünmen mutlu etti" ellerimin arasına dolanan sıcak eller ile şaşırsam da parmaklarımı hareket ettirip elini kabul edip ben de onu sardım. 

"Senin mutluluğun beni mutlu eder " Görmediğim için utanmazdım ama bu seferin aksine yanaklarım yanmıştı. Utanmış ve kızarmıştım. Bu yüzden başımı eğip saçlarımın öne gelmesini dileyerek beni görmemiş olmasını umdum.

Saçlarımın arasındaki hareketliliği hissettiğimde göz kapaklarımı kapattım ve onu hissetmeye başladım. Saçlarımın arasına geçirdiği uzun parmaklarının arasına bir tutam saçımı alıp kendine sarıyor, havalandırıp yerine düzgünce bırakıyordu.En son annem oynamıştı saçımla.Başımın ve saçlarımın okşanıp oynanması bende huzur ve uyku etkisi bırakıyordu. Beni mayıştırıyordu.Ve ben bu hisse karşı bugüne kadar hep özlem çekmiştim. Şimdi ise saçlarımın arasında dolanan annemin elleri yerine Hoseok'un elleri yer almıştı.Sanırım bundan sonra, ellerini benden çektiği an en çok onun ellerini özleyecektim.

"Sana söylemek istediğim bir şey daha var" neredeyse uyuyup kalacak iken duyduğum ses ile kendime gelip gözlerimi açtım. "Dinliyorum?"diye cevap verdiğimde çektiği nefesinden hiçte iyi olmadığını anladım.Sıkıntılıydı.

"Ben...bir süre yanında olamayacağım" ilk başta ara verse de sonuna doğru hızla söylemesi , aslında söylemek istemediğini anlamıştım.

"Ne kadar bir süre?"derken düzgün ve net konuşmaya çalıştım.

"Bilmiyorum..."bir kez daha sıkıntılı bir şekilde nefesini dışarıya verdi.

"Peki ne zaman gideceksin?"deyip yutkundum.

"1 gün sonra..."

O an içime bir şeyin oturduğunu hissettim.Ağır bir şeydi.Sanki terk edilmişim gibi bir histi.Sanki onu bir daha yanımda hissedemeyecekmişim gibi.İçim burkuldu.

Yᴏᴜ Aʀᴇ Mʏ Hᴏᴘᴇ • JHS ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin