EYLÜL
Serkan: hadi şimdi uyu dinlen birazEylül: uykum yok...
Serkan: benim de...
Eylül: yanıma gelsene...
Serkan: yanındayım ya güzelim
Eylül: öyle değil... burda uyuyalım... ya da senin çekyat rahatsa oraya da geçebiliriz...
Serkan : huzurlu kollarım özlendi galiba
Eylül: galiba...
İkimiz de güldük. Ben yatakta kaydım, o da ayakkabılarını çıkartıp yanıma uzandı. Bir yandan saçlarımı severken ben de kafamı göğsüne koymuştum...
Bana hiç beklemediğim bir soru sordu...
Serkan: onu çok sevdin mi?
Eylül: kimi? Baran'ı mı?
Serkan : evet...
Eylül: şey... galiba... yani biz onunla liseden beri tanışıyoruz, çok yakındık, ailelerimiz birbirini tanıyor ve seviyordu. Evlerimiz çok yakındı, babam onu kendi oğlu gibi severdi..
Serkan : anladım...
Eylül: soruna gelicek olursam, yalan yok, sevdim onu. Seviyordum. Ama aşık mıydım bilmiyorum. Çünkü bizimki alışkanlık gibiydi. Lisenin başından beri arkadaştık, lise sonda çıkmaya başladık. Tüm üniversite hayatımız beraber geçti, hep yanımdaydı, hiç kavga etmezdik... herşey güzeldi...
Serkan : tamam tamam anlat bana eski sevgilini...
Eylül: kıskandın mı sen?
Serkan : yoo... sadece sen çok mutlu anlattın da...
Eylül : mutluydum evet. Ama iyi günümde olduğu gibi kötü günümde de yanımda olmalıydı... çekip gitmesini, ben göremiyorum diye beni en savunmasız anımda yakalayıp bunu kullanmasını asla affedemem. Ben de ne kadar yıllardır hatrı olursa olsun bunu kabul edemem...
Serkan: bunu bildiğim iyi oldu... Baran'ı kıskanmam gerekenler listesinden silebilirim.
Eylül: öyle bir liste mi var?
Serkan : şimdilik yok, ama her an olabilir..
Güldüm...
Eylül : o zaman ben de öyle bir liste yapsam iyi olacak. En başa da kuzenimi eklerim, büyük harflerle yazarım
Serkan kahkaha atıp güldü...hala saçlarımla oynuyordu...
Serkan : bak ikimiz de hatalıydık... olmaması gereken birşeydi bu...
Eylül: o benim ablamdı. Ben ona abla dedim Serkan. Bunu bana yapmayacaktı...
Serkan : ne yani? Kaderle konuşmayacak mısın bir daha?
Eylül: hayır. En azından bir süre değil. Sen de onun yakınlarında olma
Serkan: bana kıskanç diyene bak
Eylül: hiç konuşma, senin bu konuda sabıkan var
Serkan : haklısın, susuyorum
Güldüm ve gözlerimi kapadım... kokusunu içime çeke çeke uyumuştum.
CEMRE
Sabah Güney'in yanında açtım gözlerimi... onun yatağında, onun kolları arasındaydım... bu sefer kesinlikle sarhoş değildim ve olanları saniyesi saniyesine hatırlıyordum... o da sarhoş değildi... bunu ben istemiştim... pişman mıydım? Hayır... bu sefer pişman değildim...Güney : uyandın mı maviş?
Cemre : evet uyandım... günaydın
Güney: günaydın... hadi kalk kahvaltıya gidelim...
Cemre : olur, çok acıktım... ama şey... ben hastaneye uğramam gerekiyor, Eylül'ü ve bir hastayı daha visite çıkmam gerekiyor
Güney : ben de geleyim... Eylül benim de yengem oluyo galiba, bizim ufaklık ona baya abayı yakmış. Benden borç bile istedi
Cemre : hadi canım!
Güney: çok ciddiyim...
Cemre: ee çıkmıyo muyuz?
Güney : biraz daha yatakta bu şekilde yanımda durursan çıkamayacak gibi duruyoruz...
Cemre : tamam tamam... çıkalım hadi..
Ben yataktan çıkmak üzereyken Güney beni yatağa çekip öpücüklere boğmuştu...
Güney: dün bana o heriften ayrıldığını söyledin ya, beni dünyanın en mutlu insanı yaptın maviş...
Cemre : onun gibi iyi bir insanı kaybettim... senin için... umarım buna değer
Güney : değecek maviş... değecek... inan bana
Cemre : umarım Güney... çünkü eğer bir hatan olursa... tek başıma evde oturur dururum ama yine de sana dönmem. Ve bu sefer çok ciddiyim.
Güney : peki...
Cemre : iyi o zaman...
Güney : tamamen bitti dimi? Yani tamamen ayrıldın ondan.... o herifi bir daha senin yakınlarında görürsem...
Cemre : göremezsin... tamamen bitti
Güney, beni tekrar öpücüklere boğmuştu. Sanırım bu yataktan kalkamayacaktık...