CEMRE
Serkan beni arayıp Güney için yapılan bir partiden bahsetti. Oraya gidecektim tabii ki, Güneyle konuşmak için bundan daha iyi bir fırsat olabilir miydi?Tabii ki önce ona alacağım hediyeyi seçmem gerekiyordu. Doğum günüydü ve ona bir hediye almam lazımdı. Ama böyle zengin, herşeyi olan bir adama ne hediye edebilirdim ki?
Ufak bir hediye olmasını düşündüm. Ufak ve anlamlı. Ama ne?
SERKAN
Beni bilmesine rağmen onu ne bu kadar sinirlendirmişti anlamamıştım. Eve gittiğimde üstünü değiştirmiş, koltuğa oturmuş televizyon izliyordu.Serkan : Eylül benden ne istiyorsun? Daha ne yapabilirim? Şu zamana kadar senin için ne yapmadım? Hepsini geçtim ben kendimi değiştirdim. Tüm yaşantımı, tüm hayatımı!
Eylül: farkındayım. Belki de özlemişsindir o yaşantını
Serkan: öyle olmadığını biliyorsun.
Eylül: bilmiyorum Serkan.
Serkan : bilmiyorsun öyle mi? Eylül, dışarıda bir sürü güzel, bakımlı, kendini sergileyen bir sürü kız varken ben uzun etekler, kazaklar, yüzüne birazcık bile olsa makyaj yapmayan bu kızın yanında dolaşıyorum ve tek kelime etmiyorum! Sızlanmıyorum!
Eylül: şimdi söyledin ama... tamam o zaman seni dışarıda bekleyen o bir sürü kızın yanına git.
Serkan : ben özür dilerim tamam mı? Öyle demek istemedim
Eylül: tabii...
Serkan: Eylül çok ciddiyim. Böyle birşey söylemek istemedim. Ben senden çok memnunum. Herşeyinle...
Eylül: benden utanıyor musun sen?
Serkan : ne?!
Eylül: basit bir soru sordum. Benden utanıyor musun?
Serkan: hayır... tabii ki hayır. Tabii ki utanmıyorum
Eylül: ama öyleymiş gibi konuştun. Kıyafetlerimden iğrençmiş gibi bahsettin. Bunlara rağmen benimleymişsin falan...
Serkan: sadece neden böyle davrandığını anlamaya çalışıyordum. Beni orda tek bıraktığın için sinirlendim ve ağzıma geleni söyledim. Özür dilerim, gerçekten
Eylül: peki tamam...
Serkan: gerçekten mi?
Eylül: evet.. gerçekten...
Serkan : çok sevindim...
Serkana sarılıp dizlerine yatmıştım... onun eli ise saçlarımdan yanaklarıma gitmişti. Avuç içini öptüm...
Eylül: bu arada kıskandım.. ondan gittim...
Serkan sırıttı...
Serkan: hoşuma gitti...
Eylül: kıskanılmak mı?
Serkan: evet...
Güldüm ve dizlerinden doğrulup onu öptüm...
GÜNEY
Sabah sabah telefonum çalmıştı. Serkan eski günlerdeki gibi benle takılmak istiyormuş. Eylülle kavga etmişler, kafasını dağıtmak istiyormuş falan filan. Eylülle takılmaya ve şu ciddi ilişki olayını yürüttüğünden beri Serkanla görüşemez olmuştum. Kavgalı olmasına rağmen aynı evli bir erkek gibi kızın evini terketmemesi ilgimi çekse de beni ilgilendiren daha önemli şeyler vardı.Mesela Cemre ve bebek konusu. Hala bunu nasıl yapar aklım almıyordu. Korunmama rağmen hamile kalmasına mı şaşırayım yoksa bana bunu söylememesine mi? Yoksa beni kandırıp bebeğin başkasından olduğunu düşünmeme sebep olmasına mı? O bebeği bana aldırması ise en kötüsü olmuştu. Bunu bana neden söylememişti? Ayrıca bu Gökhan denilen herife bunu anlatmasına rağmen Cemre'yi nasıl kabul etmişti?
Gerçi ben de bebeğin o heriften olduğunu düşünüp kabul etmiştim, tamamen aynı durum. Ama o benim kanımdan olan o bebeği bana aldırmıştı ve bu çok zalimceydi...
Bunu yaptıysa bile ondan duymayı tercih ederdim. O heriften değil, dolayısıyla Cemreye çok ama çok sinirliydim.
Serkanın teklifini kabul ettim. Biraz içip dağıtmak iyi gelecekti belki de...
Sonra bugün doğum günüm olduğunu hatırladım. Doğum günüm... 30 olmuştum. Dolu dolu bir otuz... 20li yaşlarımın son günlerde aslında baba adayı olduğumu ve sonrasında kendi çocuğumun canına kendi ellerimle kıydığımı öğrenmiştim.
Çocuk sahibi ya da baba olmaya, hatta evlenip bağlanmaya bile hazır olmama rağmen bunu bilmeye hakkım vardı. Ne kadar baba olmaya hazır olmasam da bilsem, o çocuğu aldırmasına asla ama asla izin vermezdim. Erken olduğunu düşünsem bile sahip çıkardım...