EYLÜL
Güney'e baktım, kucağında bir kız, gülüp eğleniyordu. Sonra ona doğru gelen ve bu manzarayı görmek durumunda kalan Cemre'yi gördüm. Cemre'nin gözlerindeki o hayal kırıklığını ve yıkılışı gördüm... kendini bıraktı bırakacak bir hali vardı. Ama kendini toparladı, saçlarını düzeltti ve Güney'e yaklaştı...Serkan'ı dürtüp buraya bakmasını söyledim. Ama Serkan anlamaz gözlerle bana bakıyordu, ben de tekrar Güney'i kucağındaki kızı ve Cemre'yi işaret ettim. Serkan onları bir arada görünce şok olmuştu...
Serkan : bunların arasında birşey vardı zaten.. Güney bana anlatmıyordu ama morali bozuktu kaç gündür...
Eylül : ne oldu acaba?
Serkan : bana bile anlatmadığına göre çok büyük birşey...
Eylül : ya Cemre gibi güzel bir kadın aldatılır mı be! Hem de baksana özenmiş, buraya gelmiş, hediyesi de var...
Serkan : aldattı mı ? Zaten ayrılar diye biliyorum...
Eylül : ha yani ayrıldılar, artık başkasının kollarına atabilir kendini, öyle mi?
Serkan : öyle birşey demedim...
GÜNEY
Cemre'yi karşımda görünce şaşırmıştım. O sırada mekandaki ışıklar kapandı ve doğum günü pastası geldi. Bugün doğum günümdü... ve herkes burdaydı.. tabii ya... Serkanın içelim, kafa dağıtalım bahanesi yalandı. Zaten baktım Eylülle gelmişti...Yine de mutlu olmuştum... Alkışlayanlar arasında elindeki paketiyle dikilip duran Cemre dikkatimi çekmişti...
Herkes doğum günümü kutladıktan sonra Cemre elindeki paketiyle karşımda dikilmişti...
Cemre : nice senelere...
Soğuktu tavırları.. bakışları.. aynı benim ona olduğum gibi...
Güney : sağol...
Başka da birşey demedi, çıkıp gittiğini farkettim. Durdurmaya niyetim yoktu. Geride ondan sadece masanın üzerine bırakıp gittiği ufak bir paket kalmıştı...
SERKAN
Parti keyifsiz geçiyordu... yine de Eylül yanımdaydı ve sanırım bir kadeh bitirmişti...
Serkan : daha fazla içme bence
Eylül : yook, içmem... bu geleni tanıyor musun?
Bize doğru gelen Sena'yı gösteriyordu...
Serkan :evet... arkadaşım...
Eylül : haa anladım...
Sena yanımıza geldiğinde Eylül'ün belinden sıkıca tutup onu kendime doğru çektim... bana bakıp gülümsedi, sanırım hoşuna gitmişti...
Sena : Serkancım.. nasılsın?
Serkan : iyi sen?
Sena : Güney'in kardeşi miydi?
Eylül'ü Güney'in kardeşi mi sanmıştı?
Eylül : hayır.. değilim
Sena : pardon..
Serkan : o benim sevgilim, Sena...
Eylül'ün arkasına doğru geçmiştim, ellerim belindeydi...
Sena : sevgilin mi? Hahahaha Serkan... güldürme
Serkan : yoo gayet ciddiyim...
Sena : vay be.. ne kadar düşünsem de aklıma gelmezdi...
Serkan : açıkçası ben de Eylül'ü tanıyana kadar biri bana bunu söylese gülerdim Sena, sana hak veriyorum...
Sena : size iyi eğlenceler...
Sena giderken, Eylül kıkırdamaya başlamıştı...ben de boynuna öpücükler bıraktım...
Serkan : hoşuna gitti sanırım...
Eylül : evet... birazcık...
Partinin ileri dakikalarında Güney'in yanına gittim. Cemre yanına bile gitmemişti, neler olduğunu öğrenecektim..
Serkan : oğlum bu ne hal? Cemre ile nooluyo?
Güney : konuşmak istemiyorum kardeşim...
Serkan : büyük bi sıkıntın var farkındayım.. ama söyle de rahatla.. biz birbirimize herşeyi anlatmıyo muyduk?
Güney : evet ama bu anlatabileceğim birşey değil... gerçekten... işin kötüsü kesin haklı bir taraf da yok.. öyle büyük bir çıkmaz ki...
Serkan : seviyorsun sanıyordum..
Güney : seviyorum ama ona çok sinirliyim, hem de çok...
Serkan : aşkın sinirinden büyük bence..
Güney : değil... biliyor musun değil... bak kardeşim, sana bir tavsiye vericem...
Serkan : ne tavsiyesi?
Güney :aşk meşk bunlar boş işler... eskiden ne güzeldi... eğlenip geri dönüyorduk evimize.. şimdi nooldu, şu kızların dertleriyle uğraşır olduk.. onların tripleri, onların saçmalamaları... kendimizi unuttuk be oğlum... aşık falan olma. Sonra ne oluyo söyleyeyim mi? Seni ağına alıyor.. öyle bir hale geliyorsun ki kopamazsın sanıyorsun.. bağlanıyorsun... ama sonra sana öyle bir kazık atıyor ki, dağılıyorsun... aynı böyle kalıyorsun işte.... yol yakınken dön kardeşim...