CEMRE
Güney bana neden öyle davranmıştı anlamamıştım. Daha geçen güne kadar bana çiçekler gönderip evimi basan adam şimdi beni görmezden geliyordu. Resmen umrunda değildim... Neden böyle davranıyordu ki?Farkettim ki bunca zaman yanımda olması, peşimde dolanması, minik jestleri, o kıskanışları, beni kaçırması... bunların hepsi gururumu okşuyormuş... ama sadece bu muydu? Hoşuma da gidiyormuş... şimdi bana herhangi biri gibi davranınca üzülmüştüm oysa ben yakında evlenecektim ve onu arkamda bırakmam lazımdı , yani zaten olması gereken buydu...
Odama döndüğümde Güney'in arkadaşını gördüm. O gece Güney'in yanındaydı, Güney tanıştırmıştı ama ismini hatırlayamıyordum... elini uzattı, sıktım....
Serkan : ben Serkan Özgün.. Güney'in arkadaşı... daha doğru o benim abim gibidir...
Cemre : buraya abin hakkında konuşacaksak eğer...
Serkan : şey yok.. hayır.. ben buraya Eylül Acar hakkında konuşmaya geldim Cemre hanım...
Cemre : Eylül Acar mı? Neden? Bir sorun mu var?
Serkan : hayır... sadece kornea nakli hakkında konuşmak istiyordum ben... Eylül'e de yapılamaz mı bu?
Cemre : şey tabii ki yapılır... yapılır ama bu çok maliyetli bir işlem. Yani Eylül'ün durumunu biliyorum, kendi ücretimi almam desem bile hastane masrafları olacak, sonra bu organ nakli gibi bir olay, çok ince bir ameliyat...
Serkan : diyelim parayı bulup getirdik, yapılamaz mı?
Cemre : şey... yapılır tabii. Uygun donor bulunursa... ve para tabii ki. O zaman olur... ve şey...
Serkan : ne?
Cemre : geç kalınmaması gerekiyor. Her geçen gün o göz sinirlerini kurtarabilmek zorlaşıyor. Ne kadar çabuk o kadar iyi...
Serkan : peki bunu Eylülle konuşsanız, onu ikna etseniz?
Cemre : anlamıyorum... neden?
Serkan : sevdiğim kızın beni görmesini istiyorum...
EYLÜL
Kader'in sesi titriyordu...Kader : n-ne?! Eylül ne diyorsun sen? Tabi ki hayır.. hayır aşık falan değilim...
Eylül : Kader bana yalan söyleme... sen ona aşıksın, ondan istemedin başından beri onun avukatım olmasını...
Kader : saçmalama... alakası yok
Eylül : göremiyor olabilirim ama sesinden anlıyorum Kader... beni kandıramazsın...
Kader : Eylül... yanlış anlıyorsun...
Eylül : tamam... tamam... anladım ben anlayacağımı... umarım mutlu olursun...
Kader : Eylül hayır bak...
Eylül : umarım buna değer...
Kader başımda dururken ben Şila'yı seviyordum... o bana iyi gelmişti...
Eylül : ben birazdan işe gidicem, masayı olduğu bırakabilirsin, ben hallederim...
O kapıyı kapatıp çıkana kadar gözyaşlarımı tuttum... kapının sesiyle daha fazla duramamıştı...
SERKAN
Eylül bugün işe gidecekti, bunu bildiğimden evine gittim, taksiyle gitmesindense onu ben götürebilirdim...Kapıyı açtığında çok kötü görüyordu, ağlamış mıydı?
Serkan : Eylül? İyi misin sen?
Eylül: evet...
Serkan: öyle durmuyorsun ama ağlamış gibisin. Ne oldu?
Eylül : evet... şey... ayağımı çarptım da acıdı biraz ondan... sen neden geldin?
Serkan : işe gidiyorsun ya, seni bırakmak istedim...
Eylül : her gün her gün... benden başka işin yok mu senin? Ofise falan uğramıyor musun?
Biraz sert bir şekilde sormuştu, ses tonundan öyle algılamıştım ama dalga geçiyor da olabilirdi...
Serkan : şu sıralar dava almıyorum. En azından sen ameliyat olana kadar bir süre yanında olmak istiyorum.
Eylül : benim için hiçbir planını iptal etme bir daha...
Serkan : neden böyle dedin şimdi? Nooldu?
Eylül : ben yapabileceğimi sanmıyorum Serkan... yani olmayacak... baştan olmayacak bir ilişkiyi geç olmadan bitirmek istiyorum ben
Serkan : ne?! Bitti mi yani?
Eylül : evet....
Serkan : nooldu şimdi? Neden böyle davranıyorsun? Daha dün çok iyiydik...
Eylül : bak anladığım kadarıyla sen zenginsin, her türlü imkanın var. Eğlenmeyi, gezmeyi tozmayı seviyorsun... biz çok zıttız... olmaz... hem ben Baranla yeniden denemeye karar verdim...
Serkan : ne?! Eylül o sana daha geçen gün neler yaptı?! Buna rağmen...
Eylül : o benim beş yıllık sevgilim... yani bir alışkanlık var... yıllar var.. bu kadar kolay vazgeçemedim işte, affettim onu... hem... ameliyat sonrası Adıyaman'a döndüğümde onunla eskisi gibi olabiliriz...