GÜNEY
Sabah bir gürültüyle uyandım. Kalkıp baktığımda yerde bir kız vardı, etrafta da parçalanmış bir sürahinin cam parçaları...Kız : şey ben çok özür dilerim... çok...
Güney : dert değil... ama toplasan iyi olur.. biz senle gelmedik dimi? Yani o kadar sarhoş değildim ama eve tek başıma geldim diye hatırlıyorum...
Kız : ne münasebet! Serkan nerde?
Güney : haa sen Serkanın kızısın... hayret, Serkan bu eve kız getirmezdi ama...
Kız : ne diyorsun sen ya?! Bana onu çağırır mısın?
Güney : sen kalkıp şuraları toparla da ben de çağırayım...
Serkanın odasına gidip durumu anlatacaktım ama o da uyanmıştı...
Serkan : nooluyo abi? Ne bu gürültü sabah sabah?
Güney : onu sen söyleyeceksin kardeşim... senin kız, sabah sabah sehpaya çarpmış, sürahiyi kırmış, yerde öylece duruyordu...
Serkan: benim kız mı ne diyosun abi sen?
Güney: evet... seni çağırdı ama...
Sırıttım... o ise hala ayılamamış olacak ki, bana anlamayan gözlerle bakıyordu...
Güney : tamam oğlum, çıkarım ben, noolcak... anlayışlı adamım ben... ama sen bu eve kız getirmezdin.. ona şaşırdım sadece...
Serkan : hih! Eylül! Eylül bu... of nasıl unuttum!
Aceleyle odadan çıktı...
SERKAN
İnanamıyorum, Güneyle Eylül konuşmuştu. Şimdi kıza salak salak şeyler de demiştir eminim...Eylül ise yerde cam parçalarını toplamaya çalışıyordu...
Serkan : bırak bırak bırak... ben hallederim onları
Eylül: özür dilerim ben.. evi bilmiyorum ya, çarptım yanlışlıkla, cam birşey vardı galiba, kırıldı.. değerli birşey miydi?
Serkan : hayır alt tarafı sürahi... asıl sen iyi misin?
Eylül: evet...
Ayakları çıplaktı, ufak kesikleri bile vardı. Naapacağımı bilemedim. Sonra onu kucaklayıp yardım ettim ordan çıkmasından...
Eylül: naapıyosun?
Serkan : her yer cam kırıklarıyla dolu, ayaklarına batmasın daha fazla...
Eylül: sağol. Ama şey, indirirsen sevinirim. Sevgilin falan yanlış anlamasın şimdi. En nefret ettiğim şey...
Güldüm...
Serkan : kız arkadaşım yok... şimdilik...
CEMRE
Gökhanla birlikte kahvaltı ediyordum. Eskisi gibiydik, bu halde olmak, sevilmek, çok güzel bir duyguydu...El ele tutuşmuştuk, bu arada beni sahile getirmişti... tüm sevgililer gibi biz de sarmaş dolaş oturuyorduk orda... Gökhan bana sarılmış, ben sırtımı Gökhana dayamış, gözlerimi kapatmıştım....
Gökhan : Cemre... en kısa zamanda seninle evlenmek istiyorum
Cemre : ne?!
Gökhan : evlenmek istiyorum seninle... şu süreci bir atlatalım... sonra sana hayallerindeki gibi bir teklif yapıp parmağına hakettiğin gibi bir yüzük takacağım... sonra istediğin gibi bir düğün.. herşey istediğin,hayal ettiğin gibi olacak. Ama önce şu durumları atlatalım...
Bu adam seviyordu beni... güven veriyordu... ama...
Gökhan : nooldu canım?
Cemre : bana demiştin ya, ne olursa olsun, her şekilde kabulümsün diye...benim sana söylemem gereken birşey var... ben sen yokken..
Gökhan : biriyle birlikteydin... dimi? Ama sonuçta bitti dimi? Şuan benimlesin sonuçta
Cemre : evet ama..
Gökhan : aması yok. Benim için önemli olan bu...
Cemre : seni seviyorum...
Gökhan : seni seviyorum...
Gökhan gözlerime baktı önce uzun uzun... sonra dudaklarıma kapandı... yavaş yavaş öptü.
Neden bu adamı sevdiğim halde Güney beni öptüğü zamanki gibi içim bir garip olmuyordu? Neden aynı şeyi hissedemiyordum?
Birkaç saniye sonra Gökhan ayrılmak istedi ama benim dudaklarım hala onun dudaklarındaydı, öpüyordum onu... aynı duyguyu hissedebilmek için durmaksızın öpüyordum... sahilin ortasında olduğumuzu umursamadan öptüm...Gökhan: şişşt... tamam aşkım, dışarıdayız...
Tekrar ona sırtımı döndüm ve kafamı göğsüne yasladım... ne kadar istesem de o duyguyu hissedememiştim işte...