➳ Karalanmış Sayfalar | 4/2

4.8K 267 16
                                    

-4- / 2

Akşam yemeği vakti geldiğinde her zamanki gibi yardımcılardan Seher gelip "Akşam yemeği hazır Irmak Hanım, sizi bekliyorlar." dedi. Bu da yeni âdetti herhalde. Hiç sevmezdi aynı anda sofraya oturup kalkmaktan. Belki aç değildi, belki başka zaman yemek istiyordu? Kim belirliyordu ki bu yemek saatlerini, kime göre hazırlanıyordu bu öğün vakitleri? Evinde böyle değildi. Kim acıkırsa mutfağa girer, yemeğini hazırlar odasında yerdi. Burada "Yemeğe inmeyeceğim," bile diyemiyordu. Ne olduğunu bile anlamadan herkes odasına doluşup "Ne oldu, hasta mısın?" diyerek sıkboğaz ediyordu. Sanki hastalık dışında akşam yemeğine katılmamak büyük kural ihlaliymiş gibi. İlk günlerde "Askeriye mi burası," diye söylenerek gidiyordu ama artık alışmıştı galiba. En azından buradan çekip gidene kadar katlanabilirdi bu kurallara. Buraya gelmeden önce söylediği her şey yerle bir olmuştu. Hani benliğine dokunmalarına izin vermeyecekti? Hani özgürlüğüne zeval gelmeyecekti? Ne olmuştu şimdi?

Hiç, sadece mafya bir amca ve birbirinden tuhaf akrabalar...

Yemek masasına geldiğinde amcası Kemal "Hoş geldin kızım. Nasılsın?" diye sordu. O an patlayıp "Ay valla hiç iyi değilim, sıkıntıdan patlıyorum. Biraz daha üstüme gelirseniz ailecek 3. Sayfaya çıkacağız!" diye bağırmak istedi ama yapmadı tabi. Annesinin sakin ve uysal yüzüne bakıp onun tebessümünü taklit etmeye çalıştı. "İyiyim, teşekkürler. Yemekten sonra biraz konuşabilir miyiz?"

"Tabi kızım, ne zaman istersen."

Bu samimiyetsiz anlayışlı amca havalarından sıkılmıştı Irmak. Bunu nereden mi çıkarıyordu? Çünkü adam ne zaman kendisiyle muhatap olsa ya gözlerini kaçırıyor, ya da tam anlamıyla iğneleyen bakışlarla üstünü başını süzüyordu. İlki bu görüntü kirliliğini görmek istemediğini, ikincisi de bu tarz giyindiği için kendisini rahatsız etmek istediğini gösteriyordu. Geçip annesi Meltem Hanımla Ezgi'nin arasına oturdu. Nesrin hala görünürde yoktu. Bakışları kendisine özenerek gözlerini dikmiş kıza kaydı. Bugün onda bir farklılık vardı sanki. Ah, evet saçlarını atkuyruğu yapmaktan sıkılmış, açık bırakmıştı. Mırıldanarak "Saçların yakışmış." dedi belli belirsiz. Karşılığında aldığı tepki ise oldukça etkileyiciydi.

Ezgi cıvıl cıvıl bir ses tonuyla elleri saçlarında "Çok teşekkür ederim Irmak abla!" cevabını verdi.

Böylesine sıkıcı bir evde bu enerjiyi nasıl buluyordu kız? Irmak'ın anlam veremediği bir soru işareti daha. Üstelik tam karşısında oturan Korel'in göz hapsindeyken ne kadar rahat olabilirdi ki. Aklındaki soru işaretlerini düşünmeye bile izin yoktu resmen. Ezgi'nin bitmek bilmeyen sorularıyla kafası biraz olsun dağıldı.

"Canın acıdı mı Irmak abla?"

"Efendim?"

"Dövme ve piercing yaptırırken, canın acıdı mı?"

"Acımadı." Eğilip fısıldar gibi "Ama en çok acıtan yer göbek kısmı, bilgin olsun." diyerek bilgilendirdi kızı.

Kıkırdadı Ezgi. Gerçekten öyle bir piercing takmak için çok şeyini verirdi ancak bunun mümkün olmadığını çok iyi biliyordu. "Başka dövmen var mı?"

"Var." Sorular ve cevaplar şu boyuttaydı işte, tam evet hayır yarışması gibiydi. Merdivenlerden aşağı inen Nesrin halanın da gelişiyle herkes yemeğine başladı.

Ezgi fısıltıyla "Kaç dövmen var?" diye sordu merakla. O dövmeleri görmek için çıldırıyordu. Kızın boynundaki dövme bile o kadar hoş ve güzel duruyordu ki! Etrafında örgü mü yaprak mı olduğunu çözemediği süsler, içinde "Alea iacta est." yazısı. Tıpkı bir marka gibi. Kendisi de aynı dövmeden aynı yerine yaptırmak istedi o an. Ama bunun mümkün olmadığını öyle iyi biliyordu ki... Annesi onu sinirden parçalara ayırabilirdi. Nitekim tam bunları düşünürken ve Irmak'ın cevabını beklerken annesinin sesi çınladı kulaklarında. Yalnızca kendisinin duyabileceği bir fısıltıyla konuşmuştu kadın.

Karalanmış Sayfalar ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin