➳ Karalanmış Sayfalar | 7

4.3K 217 13
                                    

-7-

Adımları bir ileri bir geri odayı arşınlarken öfkesi dinmek bilmiyordu. Deli danalar gibi dolanıp "Kimsin sen ya, kimsin? Nesin?" diye söylenirken bulmuştu kendini. Bu adam ne hakla onun özelini karıştırırdı? Hangi cüretle Arda'ya öyle bir ses kaydı atardı. Hem de gözünün önünde! Aslında kendisine de kızgındı. Nasıl engel olamamıştı ona? Nasıl sessiz kalabilmişti? "Ya nasıl engel olamadım, nasıl ağzının payını veremedim! Çıldıracağım!" Öte yandan düşündüğünde, iyi olmuştu sanki. Yani elbette Korel denen o kasıntı herifin bu işe karışması çok sinir bozucu bir durumdu ama olan olmuştu artık. Ve bu sayede Arda'dan da kurtulmuştu aslında. Düşünceli bir edayla "Orası öyle." diye mırıldandı. Böyle bitsin istemezdi, ancak Arda kendini o kadar kaptırmıştı ki bu ilişkiye, başka türlü vazgeçeceğe de benzemiyordu doğrusu. Sağ eliyle saçlarını karıştırırken bunu Korel denen adamın yanına bırakmamaya niyetliydi.

"Sen bir gün benim elime düşeceksin Korel Efendi. Ama ne zaman..."

Yatağına uzanmış tavana bakarken onun sert bakışlarını, gökyüzünde çakan şimşekler gibi bulutlanan gözlerini hatırladı. Hiç yokken aklına düştü o soğuk ve umursamaz bakışlar. Sanki bu dünyadaki hiçbir şey onu şaşırtamazmış gibi geliyordu. Irmak ilk defa bu eve ayak bastığında herkes karşısında gördüğü kıza şaşırmıştı. Ama Korel öylesine doğal karşılaşmıştı ki, sakin bakışlarında bir parça bile şaşkınlık yoktu. Sadece kısa bir süre süzmüştü kendisini. Hepsi oydu. Farklı bir gözle baktığında çekiciydi de aslında. Helen'in söylediği kadar vardı. Ama o kadar can sıkıcıydı ki, davranışlarıyla Irmak'ı deli ediyordu. Her şeyi bilen ukala tavırları, her işe karışması, kendisi gibi hazırcevap olması... O an amcasına söylediği cümle geldi. "Dinsizin hakkından imansız gelir." Doğruydu galiba. Bir bakıma Korel onun hakkından geliyordu. Kolay kolay kimse sinirlerini bozamazdı ama ne var ki bu adam en ufak hareketiyle genç kızı deli edebiliyordu.

Bütün gün bunları düşünmekten çizimlerine de konsantre olamamıştı. Kaç kâğıt israf ettiğini hatırlamıyordu onun yüzünden. Onun bulutlanan sert bakışları aklından çıkmak bilmiyordu. Nedenini kavrayamasa da aklındaki bu düşünceleri kovmak istedi. Duvardaki saate ilişince gözleri, akşam yemeği vakti gelmişti. Çizimlerini bir kenara bırakıp odasından çıktığında, merdivenle koridorun kesiştiği yerde onunla karşılaştı. Kendisini fark edince başını sağa sola sallamış, gülerek yanından geçip gitmişti. Bu Irmak'ın daha da öfkelenmesine sebep olmuştu. Bir de yaptıklarını hatırlayıp gülüyordu, öyle mi? Bu adama haddini bildirmenin vakti gelmişti de geçiyordu.

Korel ise onu her gördüğünde öfkeden yanaklarının kıpkırmızı olduğu o anı hatırlıyordu. Nasıl da sinirlenmişti. Bir yandan da bu kadar sinirlenmesine bozuluyor muydu sanki? O ses kaydı olayından sonra kim olsa öfkelenirdi. Ama bu kadar öfkelenmesi Arda denen o çocuğu önemsediği anlamına gelebilirdi. Peki, neden bu meseleye bu kadar kızıyordu ki? Gerek var mıydı böyle manasız bir tavra? Bir konuda kendine dürüst olmadı gerekiyordu. İlk geldiği günden beri bu kızı çekici kılan bir şeyler vardı. Ama ne? Alımı, çalımı... Sadece o da değil. Bakışlarındaki o asi fırtına, hareketlerindeki o özgürlük, tarzıyla beraber her şeyi. Galiba kızın yapısıydı Korel'e çekici gelen. Biraz kendisine benzetmişti onu. Kimseye hesap vermeyen o özgür ruh ikisinde de vardı. Dövmelerini saymıyordu bile. Tek anlayamadığı, Irmak gibi bir kızın o ağlak çocukta ne bulduğuydu.

Akşam yemeğinin sessiz geçmesi üzerine düşüncelerine gömülmeyi tercih etmişti genç kız. Arada bir Korel tarafından izlendiğinin farkındaysa da hiç renk vermedi. Gerek yoktu. Onu umursuyormuş gibi davranıp gerim gerim gerinmesini seyretmek istemiyordu. Zaten sinir bozucu bir havası vardı, daha fazlasına katlanamazdı. Yemeği bittiği an sakince kalkıp "Herkese afiyet olsun." dedi ve masadan ayrıldı. Odasının bulunduğu koridordan içeri girerken amcasının seslenişiyle duraksadı.

Karalanmış Sayfalar ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin