➳ Karalanmış Sayfalar | 14

3.4K 193 11
                                    

-14-

Hışımla odasına girdiğinde öfkesi hâlâ geçmemişti. Bakışlarında alev alev yanan bir yangın vardı. Bu yüzden masasının karşısındaki koltuğa oturmuş Merih'i fark etmesi zaman aldı. "Senin ne işin var burada?"

"Aşk olsun, beni odandan kovuyor musun?"

"Hayır tabi ki." Üzerindeki siniri biraz olsun atmaya çalıştı koltuğuna otururken. Yine yok yere sinirlenmişti. Bu Irmak denen baş belası deli ediyordu onu. Hâlâ Arda denilen o çocukla görüşmekten, buluşmaktan hatta ona yeniden şans vermekten falan bahsediyordu! Çocuğu görmemişti, ama tek bir ses kaydı onu tanımasına yardımcı olmuştu zaten. Daha fazlasına gerek yoktu Korel için. O hiç Irmak'a göre biri değildi. Irmak onunla mutlu olmayacaktı. Sırf kendisini kıskandırmak için gidip o çocuğa evet derse, onunla olursa kendini asla affetmezdi. Bu kıza "Seninle olmam." sinyali verdikten sonra -ki sinyal vermek kelimesi az kalır, direkt seninle olmam demişti- herhangi bir başka erkekle olan ilişkisine karışmaya hakkı yoktu, bunun da farkındaydı. Ama işte onu asıl delirten nokta da buydu! Hem ona karşı bir şeyler hissediyor, hem malum sebeplerden onunla olamıyordu. Bunun yanı sıra onun diğer erkeklerleyken gülüp eğlenmesini izlemek zorunda kalıyordu. Ağzını açıp tek kelime edemezdi, çünkü Irmak onun hiçbir şeyi değildi. Tıpkı az önce söylediği gibi... O kimdi ki?

"Senin bir şeye mi canın sıkıldı Korel?"

"Sana ne! Sıkıldıysa sıkıldı. Ne yapacaksın?"

"Bir şey yapacağımdan değil de..." Arkadaşını baştan aşağı süzdü. Kesin yine canı fena hâlde sıkılmıştı. Ve işin tuhaf yanı içindeki ses bu gerginliğinin sebebi Irmak diyordu. Bunu öğrenmenin tek yolu vardı. "Irmak'la mı ilgili?"

Aniden parladı Korel. "Ne ilgisi var?" Bir adamın yakasına yapışmadığı kalmıştı. Ne oluyordu? Irmak'la alakalı olan her şey onu neden böylesine delirtebiliyordu? Irmak dışarı çıktı, sinirlen. Irmak Ege'yle dövme yaptırmaya gitti, kıskan. Merih Irmak'a sırnaştı, delir. Arda Irmak'a çiçek, çikolata gönderdi, çıldır. İşi gücü yok muydu yahu? Hem bu davranışları dışarıdan bakıldığında da çok dengesiz görünüyordu. Kızı umursamıyormuş gibi davranıyordu, ama ne hikmetse deli gibi kıskanıyor, her şeyine karışıyordu. Nasıl işti bu? O eski sakin, sağduyulu, umursamaz tavrını takındı ve "Irmak'la ilgisi yok." diye yanıtladı.

Elleri ceplerinde bilmiş bir tavırla "Belli." dedi Merih. Dostunun verdiği tepki bile o kadar iyi anlatıyordu ki meseleyi? Korel ve Irmak arasındaki meseleyi çözmeye çalıştı. Neler oluyordu bu ikili arasında? Gerçi, gayet açıktı neler olduğu ama Korel böyle bir ilişkinin başlamasına izin vermezdi. Onu çok iyi tanıyordu. Ekmek yediği kaba tükürmek sayardı bunu. O denli gururluydu.

Adamın imalı tavırlarıyla kaşlarını çattı. "Sen ne istiyorsun?" Asıl içinden geçen "Ne demek istiyorsun lan sen, açık konuş!" diye kükremekti, ama yapmadı. Daha fazla dikkat çekmeye gerek yoktu.

"İki çift sohbet ederiz diye gelmiştim ama havanda değilsin anlaşılan." Olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap alamayınca ayaklandı. Ceketini düzeltirken "E kovulmadan gideyim madem." diyerek sitem etti. Korel'in aklı ne onda ne de işlerde değildi o an, farkındaydı. Peki ya o her türlü hinliğe çalışan aklı neredeydi?

"Otur, konuşacaklarımız var."

"Ha şöyle be abi! Keyfimden gelmedim herhalde buraya. Ne konuşacaksak konuşalım diye geldim."

"Tamam, otur işte." Öte yandan uğraşması gereken çok mühim bir işi vardı. Bu aşk meşk zırvalıklarıyla uğraşacak vakti yoktu. Görülmesi gereken bir hesap vardı ve görülecekti. "Kemal abiyle konuştum. Mehmet Güneri ölümüyle ilgili araştırmalar sürüyor. Ortada kesin bir şey yok ama Rıza ve adamları yaptı diyor, o kadar emin yani."

Karalanmış Sayfalar ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin