➳ Karalanmış Sayfalar | 15/2

3.2K 179 7
                                    

-15- / 2

Herkes masaya teşrif ettiğinde kahvaltıya başlanmıştı. Yemek boyunca Korel'in bakışlarını üzerinde hissetse de bir kez olsun dönüp bakmadı kız. Onun delirmesini istiyordu. Umursamıyormuş gibi davrandı. Hatta keyifli tavrına daha da keyif kattı. "Umurumda değilsin, bak ben sensiz ne kadar eğleniyorum. Bir hiç olduğunu anla!" dercesine bir tavır sergiliyordu. Çünkü Korel'in ortada hiçbir şey yokken kendini bir şey sanıp Irmak'ı yersiz bir biçimde uyarması, "Benden uzak dur." demesi derin bir öfke yaymıştı vücuduna. O negatif enerjiyi bir türlü atamıyordu üzerinden. Düşünmemeliydi. Artık o anı düşünmemeliydi. Amcasının kendisine dönüp bir şeyler söylediğini fark edince düşüncelerinden sıyrılmayı başardı Irmak. "Efendim, anlamadım?"

"Şirkette bir yarışma var. Tasarım yarışması."

"Evet, konuşuluyordu."

"Kazanan bu kreasyonun baş tasarımcılığını üstlenecek." Yeğeninin bu konuya bakış açısını ve tepkisini ölçercesine baktı. "Ne dersin, katılır mısın bu yarışmaya?"

Genç kız isteksiz bir bakış attı. Bu tarz kısıtlamaların insan yaratıcılığını olumsuz bir şekilde etkilediğini düşünüyordu. Bir yarışmayla veya derecelendirmeyle kısıtlanmak istemiyordu genç Irmak. "Aslında... Pek de ilgilendiğim konular değil bunlar."

"Neden, kreasyonun baş tasarımcısı olmak istemez misin?"

Nesrin Hanım yalnızca kızı Cansel'in ve kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla "Buldu da bunuyor haspam." diye mırıldandı.

Ezgi o an bu durumu bir fırsat olarak değerlendirdi. Korel'in yemek boyunca Irmak'a bakışları gözünden kaçmamıştı. Bu zamana kadar aralarında bir şey olabileceğini düşünmemişti ama sonra Ege'nin söylediklerini de değerlendirdi. Korel ve Irmak gerçekten de gereğinden fazla vakit geçiriyorlardı. Genç kızı Korel'i kaybetmeye niyeti yoktu. Onunla olmak istiyordu. Çok eskiden beri ona karşı bazı duygular besliyordu fakat fark edilmeyi bekledikçe burada anlamsızca çürüyordu. Neden Korel onu fark etmiyordu ki?

Korel, Kemal Beye döndü ve iddialı bir ses tonuyla "Bence fazla ısrar etme Kemal abi, herkesin bir kapasitesi var sonuçta." dedi.

Gözlerini kısarak "Pardon, sen onu bana mı dedin?" diye sorarken öfke dolu bakışlarını hırs bürümüştü. Bu adam ne demeye çalışıyordu? Irmak bu işi başaramaz, diye mi düşünüyordu?

"Bu işler o kadar kolay değil Irmak. Yani sadece tasarım çizmek yetmez."

"Ne yapmak gerekir peki?"

Uzun uzun baktı kıza. Amacı da zaten onu kızdırmak değil miydi? Başarmıştı işte. Irmak ona öfke ve hırsla bakıyordu. Onun bakışlarındaki alevlerin büyüleyici yanıyla yüzleşti adam. Gerçekten tutkulu bir kadındı karşısındaki. Bakışlarındaki cesaretten ve hırstan anlayabiliyordu bunu. O an hiç beklenmedik bir biçimde Irmak'ın "Bu yarışmaya katılacağım." dediğini işitti. Dudakları zevkle kıvrıldı gülerken. Amacına ulaşmıştı. Onu ateşli bir kavganın üzerine sürükleyip istediğini yaptırmıştı. Bu yarışmaya katılmasını istiyordu. Onun yetenekli olduğunu biliyor ve bu yeteneği ispatlamasını istiyordu. Ezgi'nin de konuya dâhil olduğunu ve bu meseleye ilgi duyduğunu fark etti.

Korel'in tasarım meselesiyle bu kadar ilgilendiğini görünce dayanamadı kız. Daha önce ne tasarım denemişti, ne de bu konuda herhangi bir bilgisi vardı. Asla hiçbir denemesi olmamıştı bu konuda. Ama Korel'i etkilemenin, kendini ona fark ettirmenin bir yolu varsa onu deneyecekti. Tüm cesaretini topladı ve "Peki, ben de katılabilir miyim bu yarışmaya dayı?" diye sordu yaşlı adama.

"Yavrum... Ama sen hiç tasarım falan-"

"Biliyorum, ama eğlenceli bir şeye benziyor ve sadece şansımı denemek istiyorum. Şirkete gelir, Sinan abiden öğrenirim tasarımla ilgili genel bilgileri. Ben de katılsam, olmaz mı?" Bir yandan da annesine bakıyordu, bu fikri nasıl karşılayacağına dair en ufak bir fikri yoktu ama herhangi bir tepki vermediğini hatta olumlu baktığını görünce içi rahatladı. Planı da hazırdı. Tasarımdan bir halt anladığı yoktu, ancak parayla bu işte çok yetenekli birini tutup işini gördürebilirdi. Sonuçta paranın açamayacağı bir kapı var mıydı? Hem savaşta ve aşkta her şey mubahtır, diye geçirdi içinden. Aşkı için her şeyi yapabilirdi.

"İyi, bu kadar istiyorsan katıl."

"Aslan dayım benim!"

Ezgi'nin Irmak'la yarıştığını fark edemeyecek kadar aptal değildi Korel. Hatta onun kendisine hayranlık duyduğunu, dikkatini çekmek için her şeyi yaptığını fark etmiyor da değildi. Uzun zamandır görüyor fakat susuyordu. Bunun çocukça bir hayranlık olduğunu düşünüyordu. Geçer, diyordu. Bu zamana kadar her şey geçmiş, bitmişti. Asla bitmez dediği Özge'yle olan aşkı bile. Bu mu geçmeyecekti?

Kahvaltısını bitirdi ve "Afiyet olsun." diyerek masadan kalktı Irmak. Daha çok işi vardı. Bir de şu tasarım yarışması çıkmıştı başına. Nasıl hazırlanacaktı? Ne yapacaktı? Hiçbirini düşünmüyordu. Gelişigüzel çizdiklerinin üstünden geçecekti ve teslim edecekti işte. Sırf yarışma olduğu için özenip kendini beğendirme kaygısı olmayacaktı. Yarışma gibi şeyleri umursamıyor, gereksiz görüyordu. Bu yüzden içinden geldiği gibi bir tasarım serisi hazırlayacaktı. Kazanıp kazanmamak umurunda bile değildi. Kazanırsa gururu okşanmayacağı gibi kaybederse üzülmeyecekti de. Odasına çıkıp hazırlandıktan sonra kapıyı açar açmaz karşısında Korel'i gördü. Aralık kapıdan içeri girdi sorgusuz sualsiz. Yine ne istiyordu acaba? "Ne işin var burada?"

"Ege'yle neden bu kadar yakınsınız?"

Alaycı bir gülüşle "Sen yine bana hesap mı soruyorsun?" diye sordu Irmak. Yine kısır bir tartışmanın içine giriyorlardı, hissediyordu. Korel yine sinirlenecek, kapıları çarpıp gidecekti. Hem de hiçbir hakkı olmamasına rağmen. İşaret parmağıyla kapıyı göstererek "Hemen çık git odamdan. Senin saçma kıskançlıklarını çekemeyeceğim." derken oldukça kesin bir dil kullanmıştı kız. Güçlü, kararlı ve öfkeliydi. Umursamaz duruşu ise çoktan bir toz bulutu halini almıştı. Bu adama karşı nasıl umursamaz durabilirdi ki? Mümkün müydü bu? Onun sert duruşu ve çatış kaşları aklını uyuştururken. Korel'in adım adım kendisine yaklaştığını görünce şaşırdı. Hiç bu kadar cesur davranmamıştı adam. Hep "Vur, kaç!" taktiği uygulamıştı. Ufak bir kıskançlık, hooop! Kavga ve kapanış. Şimdiyse olayların üstüne gidiyordu. Kaçmaya niyeti yok gibiydi. "Ne yapıyorsun be? Niye geliyorsun üstüme?" Geri geri giderken adamın üzerine gelmeye devam etmesi tuhaftı. Onun şimdiye çoktan "Zaten ben kimim ki?" tribine girip kapıları çarpması gerekiyordu. Ama yapmamıştı.

Korel ona iyice yaklaştı. Kaçacak bir yeri kalmamıştı artık. Sırtı duvara değiyordu. İki adım daha yaklaştı ve bedenlerinin birbirine yapışmasına izin verdi. Onun vücudunun sıcaklığını tüm kaslarında hissediyordu. Irmak'ın vurmak için kalkmış sağ elini havada yakalayıp avcunun arasındaki ince bileğin narinliğini ve teninin yumuşaklığını hissetti. Eğilip kızın dudaklarına yaklaştığında "Sen de bunu istiyordun, değil mi?" sorusunu yöneltti.

Başını sağa çevirip dişlerinin arasından "Neden bahsediyorsun sen?" diye soruya soruyla cevap verdi. Evet, bunu istiyordu. Ama Korel'e güvenmiyordu ki, bunu nasıl açık açık söyleyebilirdi ki? Ya yine çeker giderse? "Benden uzak dur, bana kapılma." derse? Tarihte bunun örnekleri vardı. Bkz. Issız Adam. Korel de onun gibi hiç olmadık bir anda terk edip giderse kalakalmaz mıydı öylece? Kırılmış gururu ve parçalanmış hayalleriyle baş başa. "Dokunma bana."

Sağ eli tuttuğu ince bileği bırakırken kızın kıvrımlı beline dolandı ve onu tek hamlede biraz daha yaklaştırdı. Bunu neden yaptığını, böyle bir saçmalığa niçin kalkıştığını anlamıyordu. Şuan çok tutarsız davrandığının farkındaydı. Hem kızı kendinden uzaklaştırmaya çalışmıştı, hem de şimdi ona yapma dediği şeyi yapıyordu. Bu dengesizlik değil de neydi? Elinde değildi. Ona dokunmak istiyordu. Ona yaklaşmak. Onu öpmek. Ve daha fazlası. Ama asla yapamayacağını biliyordu. Şuan nefesleri birbirilerine karışırken, burun burunayken hayalindeki şeyleri yapamayacağını bilmek bir kâbustu onun için. Bir hipnozun etkisinden kurtulmuş gibi kızı serbest bırakıp uzaklaştı. Sıradan ve umursamaz bir ses tonu takınmaya çalıştı ve "Olur, dokunmam." dedi. Odadan çıkarken arkasında bıraktığı kızın neler hissettiğini ve düşündüğünü bilmek isterdi. Bıraktığı anki kadar şaşkın mıydı hâlâ?

Doğru, şaşkındı Irmak. Odadan çıkıp giden adamın ardından uzun bir süre şaşkınca kalakaldı. Onun böyle bir şey yapacağını beklemiyordu. Hatta kırk yıl düşünce onun böyle cesur, umursamaz ve tutkulu davranacağı aklının ucundan geçmezdi. Donup kalmıştı. O anı zihninde tekrar canlandırdı. Tekrar, tekrar ve tekrar...

...

Karalanmış Sayfalar ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin