➳ Karalanmış Sayfalar | 27

3.1K 169 10
                                    

-27-

Her duygunun bir atlatılma süreci vardı. Acı, üzüntü, sevinç, öfke, bir işi başarmanın gururu... Ve aşk acısı. Irmak ve Korel için bu pek geçerli değildi. O asansörün önündeki son karşılaşmalarının ardından 2 hafta geçmişti. Irmak sevdiği adama hâlâ o günkü gibi kızgındı. Bu ilişkiyi bu hâlde getiren oydu çünkü. Olmayan ilişkilerini. Asla başlamamış ve başlamayacak olan ilişkilerini. Onun da sevdiğini, âşık olduğunu biliyordu. Eğer aynı duyguları paylaşmadıklarını bilseydi bu kadar kızmazdı belki. O sevmiyormuş, deyip geçebilirdi. Ancak iki taraf da severken bu vazgeçiş niyeydi? İşte bunu anlayamıyordu. Bu aşkı kim için feda ediyordu? Amcası Kemal Beye ve aileye duyduğu minnet duygusu yüzünden mi? Saçma! Bu koca bir saçmalıktı ve Irmak maalesef bu saçmalıkla başa çıkmak zorundaydı. Çünkü sevdiği, âşık olduğu adam bu saçmalığın bir parçası hâline gelmişti.

Kendisine babaannesi Nevbahar Hanımın geldiği haberi verildiğinde "Bir bu eksikti." diye geveledi kendi kendine. Yeterince sorunu yokmuş gibi bir de bu aile işleriyle uğraşmak zorundaydı. Her ne kadar kaçmaya çalışsa da, artık daha fazla saklanamayacağının farkındaydı. Gerçeklerle ve sorunlarla yüzleşmeli ve onlarla baş etmenin yollarını bulmalıydı. Nevbahar Hanım odaya girdiği an bunları düşünürken ayağa kalktı. Son görüşmelerine nazaran biraz daha sakin ve ılımlıydı genç kız. Ancak hâlâ o eve dönme gibi bir niyeti yoktu. O insanlarla yaşama fikri ona ürkütücü gelmeye devam ediyordu. Anlaşamadığı bazı insanlarla anlaşmış olması bile oraya dönebilmesi için bir sebep değildi onun için.

"Buraya kendim için gelmedim. Ya da ailedeki herhangi biri için."

Başlangıç için ilginç bir girişti, itiraf ediyordu Irmak. Böyle bir girizgâh beklemiyordu. Merakla konuşmanın devamını beklerken karşısındaki koltuğu göstererek "Sizi dinliyorum." dedi.

"Bizi kolay kolay affetmeyeceğini anladım. O yüzden bu defa merhamet dilenmeye gelmedim kızım. Hâlâ seni çok seviyorum, kaybetmek istemiyorum. Eve dönmeni istiyorum. Bunların hiçbiri değişmedi, hâlâ aynı düşüncedeyim. Ama buraya, tüm bunları bir kenara bırakıp geldim. Annen için geldim."

"Annem için mi?"

Yalnızca evet dercesine başını sallamakla yetindi yaşlı kadın.

Sertçe yutkunurken tedirgin ve korkmuş görünüyordu Irmak. Nitekim korkmuştu da. Annesine bir şey mi olmuştu? Çok kötü bir şey miydi bu olan? Neydi? Delirecek gibiydi o an. Bir anlık öfkesiyle annesine istemeden zarar mı vermişti? "Anneme ne oldu babaanne?"

Dudaklarının arasından ilk defa babaanne kelimesi çıkmıştı. Torunu ona ilk defa babaanne demişti. İçten bir babaanne. Sebebi ne olursa olsun ihtiyar kadın bunu duyduğuna çok mutluydu. Ancak şuan daha mühim bir konu hakkında konuşmaları gerekiyordu, bu yüzden direkt meseleye geçmeyi uygun gördü. "Annen üzüntüsünden hastalandı Irmak. O çok üzgün. Böyle olmasını istemedi. Psikolojisi çok kötü, bütün gün yataktan çıkmıyor. Ağzından senin adın dışında hiçbir şey çıkmıyor."

"Ne?" Yüreği yanıyordu. Annesine bunu yaptığına inanamıyordu. Oysa annesi bu zamana kadar onu bir kez olsun yüzüstü bırakmamıştı. Onu üzüp kırmamıştı hiç. Yalnızca bir hata. İyiliği için yapılmış bir hata. İlk duyduğunda kızgınlıktan farkına varamamıştı ama şimdi yavaş yavaş anlayabiliyordu. Öfkesi geçmişti ve bazı şeyleri yeni yeni kavrayabiliyordu. "Doktor baktı mı?"

"Baktı. Ama onun çaresi doktorda değil kızım, sende. Ne olursun eve dön. Annene daha fazla eziyet çektirme artık. İstersen yine yüzümüze bakma, konuşma bizimle. Muhatap alma bizi. Ama anneni bu şekilde bırakma ne olursun."

Karalanmış Sayfalar ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin