➳ Karalanmış Sayfalar | 30

3.1K 167 5
                                    

-30-

Soğuk suyun altında vücudu gevşerken aklında yine o gece vardı. Irmak'ın öfkeyle odaya dalışı, ona hesap soruşu, dövmeyi görme çabaları... O gün tam anlamıyla delirmişti. Kıskançlıktan ayağını yere vuruşunu hatırlıyordu da, istemsizce güldü Korel. Onun gözü dönmüş halini de görmüştü ya, ölse gam yemezdi artık. O gece olanları aklından atamıyordu bir türlü. Irmak'ın aynı tutku ve ihtirası yaşayıp Korel'e de yaşatması öyle muazzam bir duyguydu ki. Bir insanın duygularının arzuladığı insanda karşılık bulmasından daha güzel ne olabilirdi? Hele sevdiği kadının başını göğsündeki nabız dövmesinin üzerine koyup uyuyuşunu unutamıyordu. Öyle huzurlu, öyle rahat bir andı ki Korel için... Tek pürüz, bu duyguların bir süre saklı kalmak zorunda olmasıydı. Çünkü Irmak öyle istiyordu. Henüz hazır hissetmiyordu kendini. Korkuları vardı. Genç adam onu anlıyordu ve kararına saygı duymuştu. Henüz aralarındaki duyguyu bile yeni itiraf etmişken bu ilişkiye üçüncü şahısların sokulması gereksiz bir hamle olurdu. Biraz birbirilerini tanıyıp birlikte vakit geçirmeli, gezip tozmalı, eğlenmelilerdi. Bir an kapı sesi duydu sandı, ancak bekleyip dinlediğinde hiçbir şey duyamadı. Yanıldım herhalde, dedi kendi kendine. Gözlerini kapatıp dudaklarının kızın boynunda, sırtında, göbeğinde, kasıklarında gezindiği o büyülü anları hayalinde canlandırdı. Dili piercingiyle oynarken genç kızın kasılıp yay gibi gerilişi... Mutlu bir andı onun için. Hayatının unutulmayacak nadir zamanlarındandı. Bu dünyadan bir zaman makinasıyla seyahat edip farklı bir boyuta geçiş yapmıştı sanki o anı tekrar düşlerken. Sırtında gezinen ellerin bir hayal olduğunu bilmese gerçek sanacaktı. O kadar sahiciydi ki dokunuşlar... O kuş tüyü gibi hafif eller şimdi beline sarılmıştı. Gözlerini aniden açtı ve karşısındaki fayansla göz göze geldi. Gerçek dünyaya dönmüştü ama dokunuşlar yok olmamıştı. Gerçek gibiydi. Yoksa gerçek miydi? Arkasını döndüğünde Irmak'ı gördüğüne inanamadı. Şaşkınca gülerek "Sen... Buraya nasıl geldin?" diye sordu.

Omuz silkerek her zamanki hazırcevaplığıyla "Yürüyerek." yanıtını verdi. Kısa ve öz. Ha bir de, komik. Âşık olduğu adamı güldürmeyi başarmıştı. Bazı korkuları vardı, doğru. Birilerinin görmesi, öğrenmesi, annesini üzmek, Korel'in aşkının bitmesi... Ama bunların hepsi gereksiz korkulardı ve yenmeye çalışıyordu. Bunun için çaba gösteriyordu. Belki hâlâ sevdiği adamı evin içinde gördüğünde pembeleşen yanaklarını engelleyemiyordu ama korkularına gem vurmaya çalışıyordu.

Belinden göbeğine sarılan ince kolları okşadı adam. Sonra aniden arkasına dönüp kadının dudaklarına baktı. Duş başlığından usulca dökülen su Irmak'ın dolgun dudaklarını ıslatırken aşka gelmişti adam. Sağ eliyle uzanıp o dudaklara dokundu. Hatta başparmağıyla sanki bir ressam eli değmiş gibi görünen şekilli dudakları okşadı. "Ben seni neden bu kadar geç buldum..."

"Kader..."

Korel kollarını kızın beline sardı ve aniden kucaklayıp ayaklarını yerden kesti. Bu hızlı hamleye uyum sağlayan kız bacaklarını adamın beline doladığında boynunda gezinen tutkulu dudakların keyfini çıkarıyordu. Ellerini Korel'in saçlarına daldırıp gezdirdi. Hoyrat bir hamleyle içine süzülen adamı memnuniyetle kabul ederken başını geriye attı. Gözleri kapalı, bulutların üzerinde uçuyor gibiydi. Sırtı soğuk fayanslara yaslandığında başını adamın geniş omzuna gömdü. "Ya birbirimizi hiç bulamasaydık?" diye mırıldanırken buldu kendini. Dudaklarıyla adamın sağ omzunu keşfettikten sonra sağ kulak memesini çekiştirdi hafif dokunuşlarla.

"İşte o zaman biz olmazdık. Doğmadan ölürdük." Kadere meydan okuyan bir aşkın içine düşmüştü. Ve isyan edeceği yerde şükrediyordu. Başını kadının göğsüne daldırdığında o sıcaklığı hissetti. Irmak'ın kalbi deli gibi çarpıyordu. Sanki dudaklarının arasındaydı o kalp, kanatlanıp uçmaya çalışan bir kuş gibi, belki de bir günlük ömrünü yaşamaya çalışan aceleci bir kelebek...

Karalanmış Sayfalar ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin