➳ Karalanmış Sayfalar | 12

3.9K 200 12
                                    

-12-

Aynadaki yansımasına baktığında gördüğü tek şey, güçlü bir kadındı. Bakışlarındaki güce inanıyordu. O güçle her şeyi başarabileceğine dair güveni tamdı. Başlarda yalnızca özgür bir biçimde gezebilmek, istediğini yapabilmek için kabul etmişti bu iş teklifini. Ancak bu işte başarılı olmak artık onun için bir şeref meselesi olmuştu. Hem Korel'in ukalâ tavırlarla "Benden uzak dur." başlıklı söylemleri, hem de bu işe ısınmaya başlaması başarma isteğini körüklemişti.

Kapıda kendisini bekleyen şoförün açtığı kapıdan içeri süzülmeden önce etrafına baktı. Korel Bey yine her zamanki gibi ortalıkta yoktu. Kim bilir yine hangi cehennemdeydi? Hangi kadınla gününü gün ediyordu? Bunları düşündükçe öfkesine hâkim olamıyordu. Biliyordu, bu onu hiç ilgilendirmiyordu ama içindeki duygulara bir dur diyemiyordu. Bu durumun bir gün kendisini felakete sürükleyeceğini düşünse de vazgeçemiyordu. Onu düşünmekten, onu merak etmekten ve onun yüzünü hayalinde canlandırmaktan kendini alı koyamıyordu. Bu öyle bir şeydi ki, tıpkı bir zehrin vücuda yavaş ve etkili bir biçimde yayılıp o bünyeyi tarumar etmesine benziyordu. Araca bindiğinde Helen'in sözleri aklına gelmişti. Dün akşam Korel yanlarından ayrıldığında "Yalan söylüyor." demişti Helen. "Korel buraya tesadüfen gelmedi. Hem öyle olsa bile bunca mekân varken neden burası? O da sana karşı boş değil, ama bazı sebeplerden dolayı uzak durmaya çalışıyor. Ve görüyoruz ki beceremiyor." Helen haklı olabilir miydi? Bilemiyordu. Daha önce de birçok şey söylemişti, gaz vermişti Irmak'a. Ama sonu pek de iç açıcı olmamıştı. Korel kendisine "Bana yaklaşma, yanarsın." demişti. Uzak durmasını istiyordu belli ki. Helen haklıysa bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Korel neden onu kendinden uzak tutmak istesindi? Belki de saçmalıyordu. Korel asla ona karşı bir şeyler hissetmiyordu. Bu tamamen Helen'in hüsnü kuruntusuydu.

Tüm bu düşünceleri bir kenara bırakırken araç durmuştu. Başını camdan dışarı çıkardığında şirkete geldiklerini fark etti. Arabadan indikten sonra üstünü başını düzeltti. Bugün derin düşüncelerde boğulma zamanı değildi. Yeni işi, yeni hayatı an itibariyle başlıyordu. Artık o da Güneri Holding'in bir parçasıydı. Korel onu burada görünce çok şaşıracaktı. Sırf onun suratındaki ifadeyi görmek adına bile güçlü durabilirdi. Asansörde onu bugün görüp göremeyeceğini düşündü. Amcasının söylediğine göre her gün mutlaka uğrarmış şirkete. O halde karşılaşacaklardı. Gerçi bugün olmasa yarın yüz yüze geleceklerdi. Er ya da geç bu büyük buluşma gerçekleşecekti. Ancak Irmak'ın bu süreci uzatmaya hiç niyeti yoktu. Yönetim katında iner inmez amcasını Korel ve yabancı bir adamla konuşurken bulduğuna sevindi. İddialı bir yürüyüşle amcasının yanına gitti. "Merhaba." dedi yalnızca. Kendisini orada görmeyi beklemeyen Korel'in meraklı bakışlarına dikti gözlerini. Sanki "Hayırdır, burada ne işin var?" der gibi kaldırmıştı tek kaşını. Sonra merakını abartılı bir biçimde göstermek yerine o her zamanki gayet sakin ve rahat tavrını takınmıştı.

Nasılsa amcasını ziyarete gelmiştir, diye geçirdi içinden. Irmak gelmeden önce Kemal Bey kendisine bir şeyler söylemeye çalışmıştı ancak genç kızın gelişiyle sözü kesilmişti. "Sen bir şey diyordun Kemal abi."

"Ha, ne diyordum... Irmak da geldiğine göre bundan daha iyi bir zamanlama olamaz."

Meraklı bir ses tonuyla "Irmak'la ne ilgisi var ki?" diye sordu adam. Öte yandan olaylardan tamamen habersiz bir biçimde yanında durup etkisiz eleman gibi konuşmaları dinleyen Merih de en az onun kadar meraklıydı, fark etmişti Korel.

"Artık Irmak da burada, bizimle çalışacak."

"Ne?"

Korel'in soru dolu bakışları ve istemsiz bir biçimde dudaklarının arasından çıkan tek hecelik "Ne?" sorusuyla gülmemek için kendini zor tuttu. Şaşıracağını tahmin ediyordu, ancak bu kadar değil.

Karalanmış Sayfalar ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin