Aralık ayının klasik soğuk gününde soğuktan titrediğinden belki biraz ısınır umuduyla lacivert hafif şişme montumun cebine soktuğum ellerimi ceplerimden çıkardım.
Okulun kapısını tekme atarak açamazdım.
Kapıyı açıp bahçeye doğru yürüğümde gördüğüm tek tük insanlara şaşkınlıkla baktım. Bu soğukta dışarda oturmak da neydi?
Hızla okula girip merdivenleri çıkmaya başlarken az da olsa ısındığımı farkettim. Sınıfa girmeden önce bir göz gezdirdim.
Erkekler tahtaya toplanmış uzun eşek oynarken diğerleri kendi halinde konuşuyordu. Bazı kızlar da arkada bir köşeye çekilmiş birbirlerine oje sürüp günlük dedikodu dozlarını almaya çalışıyordu.
Göz devirerek orta birinci olan sırama oturdum. Ne, iyi bir meslek sahibi olup güzelce yaşamak istiyorum. Arkadaki kızlar gibi davranmak tarzım değil.
Çantamı sıramın yanındaki yere asarak ellerimi sırama koyup ritim tutmaya başladım. Bir yandan da hayatı sorguluyordum. Güne iyi başlamamıştım.
Evin tek çocuğuyum ve babam iş için yurtdışında senede bir iki kere görebiliyordum. Annem fizik öğretmeni ve eve kurslardan ve etütlerden dolayı geceyarısı geliyor. Yani okuldan döndüğümde uzun bir süre kendimle baş başa kalıyorum. Ve bu hiç de hoş değil.
Gece yatağıma yatmış uykuya dalmak için yatakta dönüp dururken kapının açılma sesini duydum. Annemin geldiğini anlamak için süperzeka olmama gerek yoktu. İstifimi bozmadan yattığım yerden hoşgeldin dediğimde cevap vermedi. Kaşlarımı çatarak yattığım yerde doğruldum ve anneme seslendim.
"Anne!"
Birkaç saniye bekledim ama hala bir şey demiyordu. İyice meraklanarak hızla yataktan kalkıp odamdan çıktım. Salona doğru ilerlerken giderek artan ağlama sesini duyduğumda adımlarımı hızlandırıp koşarak salona girdim.
Gördüğüm manzara pek de iç açıcı değildi tabii.
Annem elinde telefonu, çantasını rastgele bir yere fırlatmış koltuğa oturarak ağlıyordu. Annem gibi neşeli, güçlü bir kadını ağlarken görmek açıkçası korkmama neden olmuştu çünkü bu, her ne olduysa annem bunu kaldıramıyor demekti.
Yavaşça yanına doğru gidip eğildim ve ellerini ellerimin arasına alıp konuştum. "Anne, ne oldu? Neden ağlıyorsun?" Başını kaldırıp ağlamaktan kızarmış gözlerini gözlerime dikti ve hiçbir şey demeden telefonunu bana uzattı. Ben telefona sorarcasına bakarken telefon olan elini hafifçe sallayıp almam için bekledi. Telefonu alıp ekranı kaydırdım ve ekranı açtım. Annem ve benim, telefonumuza şifre koymak gibi bi huyumuz yoktu.
Açılan ekranda çıkan belgeyle kaşlarım çatıldı. Sorarcasına anneme baktığımda hıçkırıklarının arasından konuştu. "Baban boşanmak istiyor." Hızla burnunu elinin tersiyle sildi ve bana bakmaya devam etti. Gözlerim yaşarmıştı ve dilim tutulmuştu. Konuşamıyordum ama içimden neden diye sorarken annem zihnimi okumuşcasına devam etti. "Orada başka biri varmış. Başka bir kadın. 'Sizi istemiyorum bana yeterince zorluk çıkardınız artık hayatımı yaşamak istiyorum. Ev sende kalabilir ben sadece özgür hayatımı istiyorum.' dedi." Gözlerimi olabildiğince açarak gözyaşlarımın düşmesine engel olmaya çalıştım ve kısılan sesimle konuştum. "Ne?" Diyecek başka bir şey bulamıyordum.
Şuan nasıl tepki vereceğimi, ne demem gerektiğini, bundan sonra ne şekilde davranmam gerektiğini bilmiyordum. Bildiğim tek şey babamın bizi özgür yaşamına giden yolda bir engel olarak gördüğüydü. Biz onun için hiçbir şeydik. Bunca zaman bize gülerek bakan o gözler aslında sadece bir numaraymış. Yurtdışında işe başlarkenki tavırları geldi bir an için aklıma. Cidden normalden daha enerjik davranıyordu. Aceleci davranıp bir an önce yola çıkmak için hazırlık yapıyordu ve ona neden böyle olduğunu sorduğumuzda bize daha iyi bir yaşam sunma fırsatı yakaladığı için mutlu olduğunu söylemişti.
Bize daha iyi bir yaşam sunma fırsatı yakaladığı için mutluymuş.
İçimden Hah! Diye bağırırken ağlamaya başladım. Ben ağlamaya başladığımda o ağlamayı bıraktı, sanki hiç ağlamamış gibi bir suratla dimdik durarak bana sarıldı. Çünkü o bir anneydi.
Babam bizi bırakarak bencilce hayatına devam etmeyi seçmişken annem bu evliliğin meyvesi (!) olan çocuğuna sarılmış destek oluyordu.
Bu daha çok ağlamama neden olurken annem başımı boynuna gömmemi sağlayıp saçlarımı okşamaya başladı. "Ona ihtiyacımız yok." dedi dümdüz çıkan sesiyle. Az önceki halinden eser yoktu. "O aslında varken de yoktu. Üç ay izni olduğu halde bizi görmeye yılda sadece bir haftalığına geliyordu. Kalan süreyi başka bir kadınla fingirdeşirken harcıyordu demek ki." Kafamı kaldırıp ona baktım. Haklıydı. "Biz bize yeteriz." dedim anneme daha sıkı sarılarak. Saçımı öpüp başını başıma dayadı ve tekrarladı. "Biz bize yeteriz."
Öğretmenin gelmesiyle kafamdaki düşünceleri bir kenara fırlatarak diğerleri gibi ayağa kalkıp öğretmeni selamladım.
"Günaydın çocuklar. Oturun. Derse başlamadan önce size yeni gelen arkadaşınızı tanıtayım." Biz şaşkınca birbirimize bakarken öğretmen konuştu. "Gelebilirsin."
Dönem ortasında yeni öğrenci gelmezdi. Yani bu zamana kadar hiç gelmemişti. Okul bu tarz şeylere pek sıcak bakmıyordu. Sınıf olarak şaşırmamızın nedeni buydu. Şehir dışından falan gelmişti herhalde ve zeki biri olmalıydı. Yoksa okulun ikna olacağını pek sanmıyordum.
Gözlerimi kapıya çevirip içeri giren çocuğa baktım. Bir iki saniye tepki veremedim. Çünkü çocuğu süzmekle meşguldüm. Hafif dağınık kahverengi saçları, yüzündeki gülümsemesi, kısılan gözleri ve gamzeleriyle oldukça şirin duruyordu. Eğilip selam verdi ve doğal olarak kendini tanıttı.
"Merhaba! Ben Jung Jaehyun." ve başka hiçbir şey demeden cam tarafındaki en arka sıraya oturdu. Sanki daha az önce gelmemiş gibi... Tavırları sinirlerimi biraz bozsa da arkamı dönmeden kitaplarımı çıkardım ve derse başlayan öğretmene kulak vermeye çalıştım.
Bari laf olsun diye 'Umarım iyi geçiniriz.', 'İyi anlaşalım.' gibi iyi dileklerde bulunsaydı. Kafamı iki yana sallayıp derse odaklandım.
İnsanları iyi analiz eden biri olarak anladığım kadarıyla bu çocuk fazla ukalaydı ve biz iyi anlaşamayacağız gibime geliyordu.
•
Selaaaaaağaağğaaaağğğm.
JaeHyun için çok fazla fanfic görmedim. Aslında genel olarak NCT üyeleri için fazla fanfic görmedim. Bu yüzden biasım olan Jaehyun'dan başlayarak wattpad dünyasına adım atıyorum. Hem hazır yaz da geldi ahsjdklcşf.
Beğenmeyi unutmayın sakın. Yorumlarınızı bekliyorum.
Görüşürüüüüüüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
timeless √ jung jaehyun
Fanfiction"Benim için en değerli olan üç kişiden biri, annem gitti. Sen ve Dog buradasınız." "Buradayız." dedim gülümseyerek. Gülümsememe karşılık verip ellerini sıklaştırdı. "Senin için, ailenden sonra tabii, en değerli kişi olmama izin verir misin?" G×B Bu...