Spor salonundaki basketbol sahasının yeni temizlenmiş zemininden yavaşça ayağa kalktım ve yerde kollarını iki yana açmış tavanı seyreden Jaehyun'a baktım.
Bütün okul -öğretmenler de dahil- Bay Jinhyuk'un Jaehyun'un babası olduğunu öğrenmişti. Herkes dünyada konuşulacak başka hiçbir konu kalmamış gibi bundan bahsediyordu.
İki saat önce Bay Jinhyuk, Jaehyun'u Youngwin-shi'den kurtarıp sakinleşmesi için sırtını patpatlayarak bana emanet etmişti.
"Gidip biraz hava alın. Ona göz kulak ol." Böyle dediğinde Jaehyun'u sürükleyerek belki keyfi yerine gelir, en azından kafası dağılır diye spor salonundaki basketbol sahasına getirmiş ve eline bir basketbol topu tutuşturmuştum. Ama o, topu bir kenara bırakıp yere boylu boyunca yatarak tavanı izlemeyi tercih etmişti.
"Şimdi ne yapacaksın?" dedim topu almaya giderken. Topu alıp Jaehyun'un yanına ilerlerken Jaehyun yattığı yerde doğruldu ve oturur pozisyona geçerek bağdaş kurdu. Yanına gittiğimde elime uzanıp topu aldı ve sahanın diğer ucuna attı.
"Yah! Ne yapıyorsun?"
Hiçbir şey demeden ellerimden tutup beni aşağı çekti ve karşısına oturmamı sağladı. Ben de onun gibi bağdaş kurarak konuşması için yüzüne baktım.
Fazla solgundu. Sinirden ve ağlamaktan kızarmış gözlerinden kendi iç dünyasındaki fırtına açıkça okunuyordu.
Onu zorlamayıp konuşması için beklerken ellerini tutup yüzünü inceliyordum. Tabii kafasını eğdiği için daha çok saçlarına bakıyordum. Dağılmış saçlarına.
Kaç dakika öyle sessizce durduk bilmiyorum. Birden Jaehyun ellerini sıklaştırıp kafasını kaldırdı. "Hangisine çıldırsam bilemiyorum." dedi oflayarak. Konuşmadım. Sustuğu süre boyunca bazı şeyleri kafasında tartıp sakinleşmeye çalıştığını biliyordum. Kendini biraz toparladığı için ne düşünüyorsa söyleyecekti. Kendi yorumlarımı yaparak konuşmasını bölmem saygısızlık olurdu. Tahmin ettiğim gibi yapıp konuşmasına devam etti.
"Babamı, anneme ihanet ettiğini sanarak dövdüm, bütün okul o adamın babam olduğunu öğrendi, kesinlikle o oksijen israfı öğrenciler şuan benim torpilli, şımarık bir çocuk olduğumu düşünüp emeklerime taş atacaklar. En kötüsü de babam olacak adamdan özür dilemeliyim. Ah! Delireceğim!"
Ellerini saçlarına götürüp saçlarını çekiştirmeye başladı. Hızla ellerini tuttum ve kaşlarımı çatarak ona baktım. "Öfkeyle kalkan zararla oturur Jaehyun. Sana yanlış anlıyor olabiliriz demiştim ama sen beni dinlemeyip babana saldırmayı seçtin."
İç çekerek kafasını salladı. Ellerini ellerime hapsedip konuşmaya devam ettim. "Hem sen o aptal oksijen israfı öğrencilerin düşüncelerini neden umursuyorsun? Sen bu zamana kadar başardığın şeyleri kendi emeğinle yaptığını bildikten sonra diğerlerinin düşündüklerinden sana ne?"
Gülüp tek elini kaldırıp asker selamı verdi. "Tamam komutanım!" Gözlerimi devirip elini indirdim. "Ayrıca evet, babana özür borçlusun. Artık bir şans versen olmaz mı? Seni okuldan attırabilirdi veya sen ona vururken sana karşılık verebilirdi ama yapmadı. Seni seviyor işte."
Kafasını iki yana sallayıp ayağa kalktı. "Sadece gözümü boyamak için yapıyor." Bıkkınlıkla kafamı kaldırdım. "Jaehyun cidden, git de özür dile. Tamam, affetme. Bunu zamana bırak ama en azından git üzgün olduğunu söyle."
Uzattığı elini tuttuğumda hızla beni kaldırdı ve omuzlarını düşürüp somurttu. "İstemiyorum." Tüm gücümle alnına fiske attım. "Şuan senin isteklerini yerine getirmiyoruz Bay Jung ilkokul çocuklarından farkı olmayan Jaehyun! Git özür dile!" Alnını ovuşturup ofladı ve çıkışa adımlarken konuştu. "Annemin klonu falansın sanırım. Siz iki melek bana emir vermeye bayılıyorsunuz." Gülerek arkasından bağırdım. "Kantinde olacağım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
timeless √ jung jaehyun
Fanfiction"Benim için en değerli olan üç kişiden biri, annem gitti. Sen ve Dog buradasınız." "Buradayız." dedim gülümseyerek. Gülümsememe karşılık verip ellerini sıklaştırdı. "Senin için, ailenden sonra tabii, en değerli kişi olmama izin verir misin?" G×B Bu...