Hani çok güzel bir rüya görürken birden uyanırsınız ve kendiniz o rüyanın devamını getirmeye çalışırsınız ya, kargalar daha yemeklerini yemeden yaptığım şey tam da buydu.
Okuldan eve geldiğimde kendimi odama kilitleyip yatağa fırlatmıştım çünkü oturma odasında sanki hiçbir şey olmamış gibi oturup çayını yudumlayarak etrafı süzen babamla muhattap olmak istememiştim.
Peşimden gelip konuşmak istediğini söylese de onu umursamayıp kulaklıklarımı takarak müzik dinlemiştim. O esnada da uyuyakalmışım zaten.
Rüyamda Jaehyun ile dönmedolaba binmiştik ve orada fotoğraf çekiniyorduk. Sonra da sahile inip yürümeye başlamıştık. Denize girip birbirimize su atmaya başladığımız kısımda da uyanmıştım.
Rüyamı devam ettirme çabam başarısızlıkla sonuçlanınca oflayarak kulaklarımdan çıkan kulaklığı telefonumla beraber üstümden aldım. Telefonumu alıp saate bakmak için açtım. Karanlık odada telefonumdan çıkan ışık, kısa süreliğine gözlerimi kısmama neden olmuştu. Gözlerim ışığa alışınca ekranda yazan saatte baktım.
5.32
Aman ne güzel! Zaten saat 6.45de kalkıp okul için hazırlanacakken bir de bu saatte tekrar uyumaya çalışırsam kalkamayacağımı bildiğim için yatakta doğrulup ayılmak için esnemeye başladım.
Babamın gittiğini az çok tahmim edebiliyordum. Annemi birazcık bile tanıyorsam artık babamın bu evde uyumasına izin vermezdi.
Kapımın kilidini açıp odadan çıktım ve lavaboya girip işlerimi halletim. Mutfağa gidip yiyecek bir şeyler hazırlarken yanılmadığımı anladım. Babam gitmişti.
Hazırladığım sandiviçi yerken cebime sıkıştırdığım telefonumu çıkardım. Uyku sersemliğiyle fark etmemiş olmalıydım çünkü Jaehyun'dan 28 cevapsız arama ve 89 mesaj şu 10 dakika içerisinde gelmiş olamazdı. Telefonumu açtım ve mesajları okumaya başladım.
"Eve gittin mi?"
"Arıyorum neden açmıyorsun?"
"Yah! İyi misin?"
"Beni bi tınlar mısın canım?"
"Tamam güldük eğlendik ama yeter. Aç şu telefonu!"
Bu şekilde giden mesajları okurken Jaehyun'un beni nasıl öldüreceğini düşünüp dudaklarımı ısırdım. Bu saatte arayıp uykusunu bölmek istemediğimden bir, bir buçuk saat sonra kalkacağı için aramaya karar verdim.
Boş tabağı tezgaha koyup masayı güzelce sildim ve ellerimi yıkayıp odama gittim. Hava yavaş yavaş ısınmaya başlıyordu. En azından kar eskisi kadar etkili değildi. Bu yüzden eteğimin altına dizüstü çorabımı giyip saçlarımı topladım. Çantamı da hazırlayıp kapıya koyduktan sonra tekrar odama geldim ve yatağımın ucuna oturdum.
Uzun bir süre sonra Jaehyun'un uyandığını düşünüp aramaya karar verdim. Telefonu ilk çalışta açtığında anladım. Beni kesinlikle öldürecekti.
"Sonunda aramayı akıl ettin bakıyorum da." sesi hiç de uykulu çıkmıyordu demek ki uyumamıştı.
"Jaehyun özür dilerim."
"Neredeydin?"
"Evdeydim. Babam gelmişti ben de odama gittim. Uyuyakalmışım. Hepsi bu."
"Hepsi bu." diye tekrar etti. Sesi biraz yumuşamıştı. "Neler oldu? İyi misin?" İki dakika önceki sinirli halinden eser yoktu. Gülümseyip sanki görebilecekmiş gibi başımı salladım. "İyiyim. Zaten bir şey olmadı. Ben hemen odama geldim. Kapıya vurup biraz dikildi ama gitmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
timeless √ jung jaehyun
Fanfiction"Benim için en değerli olan üç kişiden biri, annem gitti. Sen ve Dog buradasınız." "Buradayız." dedim gülümseyerek. Gülümsememe karşılık verip ellerini sıklaştırdı. "Senin için, ailenden sonra tabii, en değerli kişi olmama izin verir misin?" G×B Bu...