"Ya kızım bi sakin olur musun?"
"Olamam ya olamam! Nasıl olayım? Gözümün önünde kızın biriyle kol kola gülerek konuşuyordu ya!"
Önüne koyduğum peçetelikten bir peçete daha alıp tüm gücüyle sümküren Hyubi'ye gözlerimi devirdim.
Yaklaşık on dakika önce Jaehyun'ların basketbol antrenmanlarını izlemek için girdiğimiz spor salonundan Hyubi'yi sakinleştirmek için koşar adımlarla çıkmıştık.
Jaehyun ve birkaç kişi daha kendi aralarında maç yaparken Sanchul sahanın en köşesinde bir kızla konuşuyordu. Hyubi'nin o an sinirle dikkatli inceleyemediğini düşünüyordum çünkü kız Sanchul'a cidden benziyordu. Kardeşi veya yakın bir akrabası olabilirdi. Hyubi'ye bunu anlatmaya çalıştığım her seferinde de ciyaklayarak lafımı kesiyor ve sümüklü peçetelerini bana fırlatıyordu.
"Ama sus artık be!"
Bağırdığımda kafasını peçetesinden çekip korkuyla bana baktı. Hazır susmasını başarmışken konuşmaya başladım. "Az önce de söyledim. Kız Sanchul'a çok benziyor. Sevgilisi olduğunu düşünmüyorum. Bence kardeşi veya kuzeni falan. Artık sakinleşir misin lütfen?"
Burnunu çekip önüne gelen saçları kulağının arkasına sıkıştırdı. Sakinleştiğini düşünüp sevinmeye başladığım sırada eski haline dönüp bağırdı. "Nereden bileceğiz bunu?" Oflayarak alnıma vurdum. "Jaehyun'a sorarız, o biliyordur." Kafamı kaldırıp ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana bakan Hyubi'yi inceledim. İkna olmuşa benziyordu. "Tamam o zaman."
Spor salonuna doğru baktığımda çıkan birkaç öğrenciyi gördüm. "Baksana, çıkıyorlar! Gel gidelim." Ayağa kalkıp Hyubi'yi bekledim. Masaya yığdığı peçetelerini toplayıp yakınımızdaki çöp kutusuna attı ve yanıma geldi.
Birlikte spor salonuna doğru yürüyorduk. Hyubi kolumdan tutup beni sarsmaya başladı. "Sanchul ve Jaehyun salondan çıktı. Hadi gel!" Koşar adımlarla onlara giderken Jaehyun ilk önce koşarak kendisine gelen Hyubi'yi sonra da beni fark etti. Yanındaki Sanchul'a bir şeyler söylediğinde Sanchul kafasını salladı ve Jaehyun bize doğru gelirken o okula doğru gitmeye başladı.
"Canım eniştem nasılsın?"
Jaehyun Hyubi'nin ani iyi davranışına şaşırıp kaşlarını çattı. Yanına gidip koluna girdim ve gülümsedim. Hyubi de benim koluma girip Jaehyun'a baktı. "Sen şimdi çok yorulmuşsundur. Sana bir şeyler ısmarlayayım ha?"
Kaçamak bir şekilde Jaehyun'a baktığımda gözlerini devirip durdu. Hyubi'ye bakıp sırıttı. "Ne istiyorsun?" Sessizce gülüp Hyubi'ye döndüm. Hiç istifini bozmadan gülerek aegyo yapmaya başladı. "Ooo! Beni nasıl da iyi tanıyor. Çok zekiii."
Saçını çekip bağırdım. "Sevgilime aegyo yapmayı kes!" Yüzünü buruşturup gözlerini kıstığında Jaehyun gülüp kolunu omzuma attı. Boşta olan eliyle omzundaki çantasından su şişesini bana uzattı. "Canım al su iç. Sana saldıracakmış gibi bakıyor. Malum, su içene yılan bile dokunamaz." Kahkaha atmaya başladığında Hyubi'yle birlikte öğürüp Jaehyun'a tekme attık. "Aptal espirilerini kendine sakla." Hyubi konuştuğunda Jaehyun şişeyi çantasına geri koyup söylendi. "Tamam tamam. Size de şaka yapılmıyor."
Birlikte kantine gidip cam kenarındaki masalardan birine oturduk. Hyubi aldığı içecekleri verirken konuştu. "Sana bir şey sormamız lazım." Kafamı sallayıp onayladım. Jaehyun kolasını açıp birkaç yudum aldıktan sonra masaya koydu. Jaehyun'un Hyubi'ye yine gıcıklık yapıp yanlış bir şey söylemesini önlemek için araya girdim. "Tabii işi şakaya vurmadan cevap vermen gerekiyor. Yani doğruyu söyleceksin. Tamam mı?" Jaehyun bana bakıp gözlerini kısa süreliğine kapatıp açtı. "Tamam. Dinliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
timeless √ jung jaehyun
Fanfic"Benim için en değerli olan üç kişiden biri, annem gitti. Sen ve Dog buradasınız." "Buradayız." dedim gülümseyerek. Gülümsememe karşılık verip ellerini sıklaştırdı. "Senin için, ailenden sonra tabii, en değerli kişi olmama izin verir misin?" G×B Bu...