nineteen

807 62 158
                                    

Hyubi Jaeyoon ve Jaehyun'a el sallayıp çantasını toplamaya başladı. Bugün Jaeyoon Jaehyun'lara yemeğe gidiyordu. Hyubi de en az Jaeyoon kadar heyecanlıydı. Bir an önce yarın olmasını ve Jaeyoon'un olanları anlatmasını istiyordu.

Hala Jaehyun'a biraz sinir oluyordu ama her ne kadar kabul etmek istemese de Jaehyun'un iyi biri olduğunu biliyordu. Ayrıca Jaeyoon'a verdiği değer gözler önündeydi, arkadaşını cidden seviyordu. Ama eğer onu üzerse Jaehyun'un derisini yüzüp denize atardı.

Okuldaki herkes çıkmıştı. Hyubi okula bu kadar eşya getirdiği için kendine söverken koridordaki gülüşme seslerini duydu.

Kaşlarını çatıp çantasının fermuarını çekti ve omzuna astı. Ses çıkarmamaya çalışarak kafasını kapıdan çıkardı ve sesin geldiği yöne baktı.

Saniyesinde yaşaran gözleri görüşünü buğululaştırırken kapının kenarına koyduğu ellerini sıktı.

Sanchul aynı dönemden bir kızla öpüşüyordu. Sanki koridoru gören güvenlik kameralarını umursamıyormuş gibiydiler. Sanchul kızı bacaklarından tutup kucağına alarak sertçe duvara yasladığında Hyubi hemen kafasını geri çekip sırasına oturdu.

Elleriyle ağzını kapatıp ses çıkarmamaya çalışırken sarsılarak ağlıyordu.

Sanchul ve kız bir süre daha koridorda durduktan sonra birlikte aşağı inmeye başladılar. Hyubi azalan ayak seslerinden sonra yavaşça ayağa kalktı ve koridorda yürümeye başladı.

Okuldan çıkar çıkmaz arka bahçeye gidip ağaçların arkasındaki masalardan birine oturdu. Çantasını masaya koyup kafasını çantasına gömdü ve sessiz olmaya çalışmadan ağlamaya devam etti.

"Neden ağlıyorsun diye sorma zahmetine girmeyeceğim. Kusura bakma ama tam bir salaksın."

Hyubi hızla kafasını kaldırıp yay kaşlarını hafifçe çatmış karşısına oturan çocuğa baktı.

"Kes sesini şuan aşk acısı çekiyorum." dedi ve kafasını çantasına gömüp ağlamaya devam etti.

"Sanchul'un böyle bir çocuk olduğunu bilmeliydim. Aslında bende de hata var seni daha önce uyarmalıydım."

Hyubi kafasını tekrar kaldırıp çocuğa baktı ve kaşlarını çattı. "Sen Sanchul'dan hoşlandığımı nereden biliyorsun?"

Çocuk gülerek Hyubi'ye baktı. "Bu yılın başında kantinde üstüne yanlışlıkla kahve döken çocuğa bağırırken dikkatimi çekmiştin. O zamandan beri seni izliyorum. Bu sayede de Sanchul'dan hoşlandığını anladım işte."

Hyubi oturduğu yerde dikleşerek kaşlarını daha da çattı ve hayretle sordu. "Kimsin sen?"

Çocuk kızın alışkın olduğu bu sert tavırlarına karşı hafifçe gülümseyip elini kaldırdı.

"Ben Lee Mark. Basketbol takımındayım. Ayrıca aynı dönemdeniz. Karşınızdaki sınıftanım."

Hyubi kaşlarını yavaşça yukarı kaldırırken heyecanla karışık bir şokla bağırdı. "Sen şu Kanada'dan gelen çocuksun!"

Mark hızla başını sallayıp gülümsedi. Hyubi hemen ciddileşip gözlerini kısarak Mark'a baktı. "Ama bu umrumda değil."

Mark gülme isteğini bastırmak için yanağının içini ısırdı. Hyubi'yi bunca zamandır gözlemliyordu ve kolay biri olmadığını biliyordu. Zaten kendisini ona bu kadar çeken şey ilginç karakteriydi.

Hyubi çantasından peçete alırken Mark'a göz ucuyla baktı. "Ayrıca beni neden izliyorsun?"

Mark peçeteyle gözlerini silen Hyubi'yi inceleyip hemen cevap verdi. "Çünkü ilgimi çektin." Hyubi gözlerini devirip ıslak peçeteyi ona fırlattı. "Ben hiçbir şey yapmadım. Senin de sadece adını duydum. Okuldaki kızlar senden bahsedip duruyor. Son olarak, ben senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. İlgimi çekmedin, çekmiyorsun da. Bu yüzden senin için yanıp tutuşan onlarca kızdan birini seç ve sinirimi çıkaracak birini ararken beni rahat bırak. Yoksa kurban sen olacaksın."

timeless √ jung jaehyun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin