twentyone

570 51 37
                                    

Bay Jinhyuk bir haftalık tedavisi sonunda taburcu olmuştu.

Birazdan okula gidecekti. Hazırlanmış kahvaltı masasına doğru adımlarken görevli kıza selam verdi.

"Günaydın!"

Görevli kız çabucak eğilip Bay Jinhyuk'un selamına karşılık verdi. Bay Jinhyuk masaya gidip oturduğunda kaşlarını çattı ve bardağına içecek koymak için gelen görevli kıza döndü.

"Neden iki tabak var? Birini davet etmemiştim."

"Oğlunuz da birazdan geleceğini söyledi."

Bay Jinhyuk şaşkınlığı gizleyemiyordu. Görevli kıza kafasını salladı. Jaehyun tam üç yıldır babasıyla aynı sofrada yemek yemiyordu. Sadece geçenlerde Jaeyoon geldiği için birlikte yemek yemişlerdi.

Jaehyun sabahları babasından erken kalkıp kahvaltısını yapar ve okula giderdi. Babasıyla karşılaşmak istemezdi. Akşamları da babasından erken geldiyse çabucak yemeğini yer odasına çekilirdi. Bazen Bay Jinhyuk eve Jaehyun'dan erken geliyordu. Bu durumda da Jaehyun, babası yemeğini yedikten sonra görevlilerden odasına yemek getirmelerini istiyordu.

"Günaydın!"

Çaprazındaki sandalye çekildiğinde kafasını kaldırdı Bay Jinhyuk. Jaehyun çantasını sandalyesinin kenarına koydu ve Bay Jinhyuk'la göz teması kurmamaya dikkat ederek oturdu.

Sanki yanında biri yokmuş gibi yemeğini yemeye başladığında Bay Jinhyuk birkaç saniye oğlunu izledi. Ardından selam verip kendisi de yemeğini yemeye koyuldu.

Jaehyun tabağına et koymaya başladığında Bay Jinhyuk oğlunun kafasına taş düştüğünü düşündü. Aniden gelen bu ilgi şaşırmasına neden olmuştu. Jaehyun kendisine şaşkınca bakan babasına göz ucuyla bakıp boğazını temizledi ve yemeğini yemeye devam etti.

"Sadece pilav yeme. Protein de almalısın. Bir daha kalp krizi geçirmek istemiyorsan tabii."

Bay Jinhyuk belli belirsiz gülümsedi. "Uzun zamandır benimle yemek yemiyordun. Bana eşlik etmene çok sevindim."

"Minyun teyze nerede?" dedi Jaehyun arkasına dönüp etrafa bakarak. Konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Bay Jinhyuk oğlunu bozmayıp cevap verdi. "Bugün izinli." Jaehyun kafasını sallayıp önüne döndü.

Bir süre sonra Jaehyun ayağa kalkıp mutfağa gitti. Elinde bir bardak su ve ilaçlarla geldi. Hepsini babasının önüne koydu.

"Yemeğini bitirdikten sonra ilaçlarını içmeyi unutma. Ben arabada bekliyorum."

"Benimle mi geliyorsun?" dedi Bay Jinhyuk şaşkınlık ve heyecandan yüksek çıkan sesiyle.

Jaehyun Bay Jinhyuk'un sorusunu yanıtsız bırakıp çantasını aldı ve kapıya doğru yürüdü.

"Biraz acele et. Okul senin olabilir ama geç gitme gibi bir lüksün yok."

Bay Jinhyuk gülüp tabağında kalan birkaç parça eti ağzına attı. Yemeğini bitirdikten sonra az önce Jaehyun'un getirdiği suyu ve ilaçları içti.

Hızlıca ayağa kalkıp dışarı çıkarken bunun bir rüya olmaması için dua ediyordu. Oğluyla arası düzeliyordu!

Arabaya gittiğinde tam sürücü koltuğunun kapısını açacaktı ki Yoondae-shi'yi fark etti. Yoondae-shi camı açıp eliyle arka tarafı gösterdi. "Jaehyun araba kullanmanızın riskli olduğunu düşünüyor. Ben de öyle düşünüyorum. Sizi ben bırakacağım."

Bay Jinhyuk hızlıca arka tarafa geçip oturdu ve Jaehyun'a baktı. Jaehyun ise telefonuyla uğraşıyordu.

°

Jaehyun'u sınıfta beklerken içim daraldığı için Hyubi'yi kolundan tutup sürükleyerek dışarı çıkarıyordum.

"Yah, bırak! Kahve var elimde!"

"O zaman gel işte." dedim kolundan çekiştirmeye devam ederken.

Hyubi kolunu hızlıca çekip yanıma geldi ve merdivenleri inerken kahvesini yudumladı.

Şu sıralar dışarı çıkmayı çok fazla istemiyordu çünkü Mark'la olan randevularından sonra -ki randevu dediğimi duyarsa beni öldürebilir- Mark'tan hoşlanmaya başlamıştı! Önceden her fırsatta diğer sınıftaki kızlardan dedikodu öğrenmek için bahçede, kantinde, spor salonunda, giyinme odalarında, etkinlik salonlarında olan Hyubi, Mark karşımızdaki sınıfta olduğu için artık koridora çıkmaya bile çekiniyordu.

Bahçeye çıkıp kendimizi boş banklardan birine attık. Hyubi kafasını bir o tarafa bir bu tarafa çevirip etrafı inceliyordu. Gözlerini devirip saçını çektim.

"Endişelenme Hyubi! Mark ondan hoşlandığını bilmiyor. Yani görsen de sorun olmaz. Sen söylemeden duygularını anlayabileceği psişik özellikleri olduğunu sanmıyorum."

Normalde şakasına attığım yumruğa bile tekme tokat girişerek karşılık veren Hyubi bu sefer sessiz sessiz oturuyordu. Kahvesini içerken gergince etrafa bakınmaya devam etti. Ben de başka bir şey demeden bacaklarımı öne doğru uzatıp kollarımı arkama koydum.

Her şey gayet normaldi, ta ki Hyubi ağzındaki kahveyi tüm gücüyle püskürtüp avaz avaz bağırana kadar.

"BEN Mİ YANLIŞ GÖRÜYORUM YOKSA JAEHYUN BAY JINHYUK'LA AYNI ARABADA MI?"

Hızla Hyubi'nin baktığı yere kafamı çevirdim. Yoondae-shi arabayı biraz ilerimizde durdurduğunda Bay Jinhyuk ve Jaehyun arabadan indiler.

Hyubi hala hayretle ikiliyi izlerken sakince konuştum. "Hayır Hyubi doğru görüyorsun aynı arabadalar. Hem birincisi, Bay Jinhyuk Jaehyun'un babası. Yani aynı arabada olmaları çok normal. İkincisi, Jaehyun Bay Jinhyuk'un yaşadığı son olaydan sonra buzları eritmeye karar verdi. Üçüncüsü, lütfen ona bu konu hakkında soru sorma çünkü zaten kendisini gergin hissediyor."

Hyubi bakışlarını bize doğru gelen Jaehyun'dan çekip bana çevirdiğinde omuz silktim.

Jaehyun yanımıza geldi ve Hyubi'nin az önce püskürttüğü kahveye bakıp yüzünü buruşturdu.

"Mark senden nasıl hoşlanıyor? Çocuğun yanında da fil gibi içtiğin her şeyi püskürtmüyorsundur umarım."

Tüm gücümle Jaehyun'un kolunu cimdim. Acı içinde bağırıp bana baktığında ölümcül bakışlarımla sessizce önüne döndü.

Hyubi Mark lafını duyduğu anda kızardığı için çoktan yanımızdan gitmişti bile. Jaehyun kolunu omzuma atıp koşar adımlarla etrafını inceleyerek okula giden Hyubi'ye baktı.

"Neden böyle tuhaf davranıyor?"

Omzumdaki elini tutup ilerlemeye başladım. "Mark'tan hoşlanmaya başlamış."

Jaehyun kafasını sallayıp saçımı öperek beni biraz daha kendine çekerken koluna vurdum ve birkaç adım uzaklaştım.

"Okuldayız gerizekalı!"

Jaehyun gözlerini devirip yanıma geldi ve elimi tuttu. "Umrumda değil."

Şirin olduğunu düşündüğüm bir şekilde gülümseyip boşta olan elimle elini ittim. "Ama benim umrumda."

Bir şey demesine fırsat vermeden hızla merdivenlere doğru koştum. Arkamdan bağırış sesleri geliyordu.

"Yah, Park Jaeyoon! Beni bekle!"

Birkaç saniye sonra da koşmaya başladı tabii.

timeless √ jung jaehyun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin