Kıvırcık || bxb

XXX

Cem: Mars, çok çok özür dilerim.

Cem: Öyle yapmamam gerekirdi.

Mars: Özrünü kabul ediyorum ama bunu tekrar yapmazsan sevinirim.

Cem: Benden tiksindin mi?

Mars: Tiksinmem garip olurdu çünkü ben de hetero değilim.

Cem: Ciddi olamazsın.

Mars: Ama başkasına aşığım.

Cem: Hiç mi şansım yok Mars?

Cem: Kendimi sevdirmeyi denemem için bir şans ver bana.

Mars: Yapamam. Üzgünüm.

Cem: Kim?

Mars: Bunu söylemem uygun olmaz.

Cem: Doğaç mı?

Mars: Hayır.

Cem: Ne kadar seviyorsun onu?

Mars: Ruhum onun. Kalbim onun. Düşüncelerim onun. Her bir hücrem ona ait. Gözlerinin rengi hakkında onlarca kitap yazabilecek kadar seviyorum.

(Görüldü: 14.29)

***

Midem kahve içmekten çürümek üzereydi.

Gerginken hep kahve içerdim. Üzgünken de. Sigara niyetine içerdim yani. Ve Aras'a kendimi nasıl affettirebileceğimi düşünürken, art arda sigara yaktıracak bir beyin fırtınası yapıyordum. Sonuç: Sıfır. Hiçbir şekilde işin içinden çıkamıyordum.

Telefonuma gelen mesaj sesi, müziğin sesini bastırınca açıp mesajlara baktım.

Doğaç: Antrenmana geliyor musun?

Of, ben onu unutmuştum. Gitmezsem koç çok kızardı.

Mars: Unutmuşum, şimdi çıkıyorum. Koça geleceğimi söyle.

***

05***: Öğle teneffüsünde okulun sol tarafındaki çardakta buluşalım.

***

Gergindim. Elim ayağım yerinde durmuyordu. Tanrım, deli gibi kahve içmek istiyordum.

Özellikle bu çardağı seçmiştim çünkü kimse buraya gelmiyordu. Basketbol ve voleybol sahaları, çardakların çoğunluğuyla birlikte okulun öbür tarafındaydı. Zaten binanın tüm çıkışlarına da çok uzaktı.

Arkama yaslandım. Adım seslerini duyabiliyordum. Kalbim deli gibi atıyordu.

Konuşamayacak gibi hissediyordum, oturması için yanımdaki boşluğa hafifçe vurdum.

Hiçbir şey demeden karşı tarafa geçip oturdu. Yüzü ifadesizdi ve hiçbir şekilde ne düşündüğünü anlayamıyordum. Ama tahmin edebiliyordum ki incinmekten korktuğu için kalkanlarını kendine çekmişti, ve en büyük kalkanı yüz ifadesiydi.

"Sana kendimi mesajlarla inandıramadım. Ama yüz yüzeyken, inanacağına inanmayı seçtim. Çünkü doğruyu söylüyorum. Cem'le yatmadım. Sana mesaj atan Doğaç'tı. Baban benim yüzünden senin eşcinsel olduğunu öğrenince çok kötü hissettim. Beni sakinleştirmek için yanımda kalmıştı. Üzülmemden seni sorumlu tutup o mesajları attı. Senin suçun değildi ama kesinlikle.

Her neyse, sabah kahvaltıya giderken Cem arayıp kendini zorla davet ettirdi. Sonra Doğaç yanımızda değilken beni öptü. İnan ben de beklemiyordum, kendime gelince çıkıp gittim zaten."

Sessizliğini olumlu yorumlamaktan başka çarem yoktu. Bana inanmadığını şu an düşünemezdim, gücümü kaybedemezdim.

"Ona başkasını sevdiğimi söylediğimde, hiç şansı olup olmadığını, o kişiyi ne kadar sevdiğimi sordu. Gözlerinin rengi hakkında kitaplar yazacak kadar dedim. Tüm hücrelerinle ona aidim dedim."

Deli cesaretiyle uzanıp elini tuttum ve çıkacak gibi atan kalbimin üstüne götürdüm.

"Seni seviyorum."

Hareketsizliği yüzünden gözlerim dolmaya başladı. Hiç tepki vermiyor, ama kalkıp gitmiyordu da.

İlk yaş yanağımdan yuvarlandığında onu nazikçe sildi.

"Ağlama."

Yavaşça karşımdan kalkıp yanıma oturdu ve alnını alnıma yasladı. Hiç olmadığım kadar yakındım ona. Gözlerini, daha önce hiç görmediğim kadar yakından görüyordum. İçim titriyordu ona bakarken. Beni yıkıp paramparça edebilecek güçteydi ve ben bu gücü ona seve seve teslim etmiştim.

"Ağlama," diye tekrarladı ve gözlerimi kapattım. Nefesi dudaklarıma vuruyordu. Kendimi ona, olacaklara teslim etmiştim. Beni yumuşakça, kıyamıyormuşçasına öperken tuzlu yaşlar aramıza giriyordu.

Elimi boynuna koyup onu iyice kendime çektim. Bir süre öylece kaldık. Nefessiz kalsam da umrumda değildi.

İlk çekilen o oldu. "Sana inanıyorum." dedi hafiften nefes nefese.

"Teşekkür ederim," diye mırıldandım başımı boynuna saklarken.

"Teşekkür ederim."

***
N İ H A Y E T

Oy istiyorum yorum istiyorum etkileşim aşırı düştü okuyorsanız ses verin kfkdk sizi çok öpüyorum