"Yedi yıldır birliktesiniz ve her yıl birbirinizin doğum günü için dev organizasyonlar düzenliyorsunuz. Fazla mükemmel bir çiftsiniz, onaylamıyorum."
"Onayına ihtiyaçları yok zaten. Konuşmayı bırak ve balonları asmaya devam et."
Venüs, sevgilisi Serhat'a işaret çekti. İlginç bir ilişkileri vardı ama birbirleriyle uyumlulardı. Venüs gibi bir hırçını ancak Serhat gibi bir sivri dilli dengeleyebilirdi zaten.
Kardeşimin laf atmasını görmezden gelerek mekanın üstünde tekrardan göz gezdirdim. Bu gecenin mükemmel olması gerekiyordu. Yıllar önce onu dondurma yemek için getirdiğim yerdeydik. Yaz için mükemmel bir ortamdı: Etrafta renkli, tahtadan sandalyeler ve küçük tahta masalar vardı. Eskiden sadece taşlarla kaplı olan yer, şimdi çimlikti. Ağaçlara asılmış küçük ışıklar ve her yere serpiştirilmiş, ortamın salaşlığını dengeleyen koyu altın rengi mumlar etrafı aydınlatıyordu. Sağa sola asılmış balonlar kaliteli, opak olanlardı. Bazıları mumlarla aynı altın rengindeyken bazıları Aras'ın göz rengindeydi. Bunları bulmak zor olmuştu.
Dönüp büfeye baktım. Aras'ın en sevdiği yiyeceklerle donatılmıştı, ayrıca o gün ona hazırladığım dondurmanın aynısını yapmak için malzemeler de oradaydı. Açık havada olduğumuz için hepsini cam fanusların altına koydurmuştum. Pastayı Doğaç getiriyordu, birazdan burada olurdu. Misafirlerin gelmeye başlaması da an meselesiydi.
Elimi sağ cebime sokup içindeki şeyin düşüp düşmediğini kontrol ettim. Bu gecenin mükemmel olması için bir kurban kesmediğim kalmıştı. Acaba onu da yapsa mıydım diye düşünürken, yüksek bir ses düşüncelerimi kesti: "Dikkat, pasta geliyor!"
Kocaman kutuyu zar zor taşıyan Lena'ya dehşetle baktım. "Lan Doğaç, öldüreceğim seni! Lena'ya sorumluluk verilir mi?"
"Ayıp oluyor kardeşim," diyen Lena'yı görmezden gelerek Doğaç'a baktım. Omuz silkti. "Çok ısrar etti, kıyamadım."
"O pastaya hele bir şey olsun, ikinize de öyle bir kıyarım ki!"
Masaya pastayı sağ salim koyana dek nefesimi tutup Lena'ya baktım. En iyi arkadaşım olabilirdi, ama bazen biraz güvenilmez olduğunu inkar edemezdim. Tehlike atlatıldıktan sonra dönüp Doğaç'ın ensesine bir tane geçirdim.
"Lan!" Yüzünü ekşitip elini ensesine götürdü.
"Çocuklar!" Dönüp baktığımda, içeri girdiğini bile görmediğim annemin hızlı hızlı bize doğru yürüdüğünü gördüm. "Eşek kadar oldunuz, yirmi beş yaşına geldiniz. Hala on beş yaşında gibi davranıyorsunuz! Büyüsenize azıcık! Bakın Venüs'e, o sizden iki yaş küçük ama daha olgun davranıyor!"
Arkasını dönüp giderken, kulak misafiri olmuş Venüs'e dil çıkardım. Aynı şekilde karşılık verdi.
Misafirler artık iyiden iyiye gelmeye başlarken hava da kararıyordu. Nasılsa kimse vaktinde gelmeyeceği için başlangıç saatine sekizi çeyrek geçe demiştim, ki şu an saatin 20.37 olması haklılığımı kanıtlıyordu. Dokuza çeyrek kala, Aras'ı oyalayan Derin onu getirecekti.
"İyi misin?" Elini omzuma koydu Lena. "Gergin gözüküyorsun."
Gülümsedim. "Her şey için çok uğraştım, değmesini istiyorum sadece. Aras'ın beğenmesini yani."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıvırcık || bxb
Teen Fiction"Bence birilerinin sana ulaşmasını istiyorsun. Sadece yeterince kararlı biriyle karşılaşmamışsın. Ama inan bana, o kişi ben olacağım Aras. Tek bir gülümsemen için aylarca uğraşmam gerekse bile." Not: Texting ve eşcinsel hikayedir. Rahatsız olacaklar...