"Helal lan sana kaptan, sen olmasan kazanamazdık bu maçı!" Tek biradan sarhoş olan Yankı, zavallı kaptanımız Hakan'ın sırtına gün güm vurdu.
"Bir bırak lan, o adam daha lazım bize," diye araya girdi Doğaç. O da hızlı içmişti, aç değilim diyerek öncesinde de bir şey yememişti, o yüzden hafiften sallanıyordu.
Yine deniz kenarına gelmiştik, takımdakiler ve yakın arkadaşları olarak içiyorduk. Biz kaybetsek de içiyorduk, kazansak da. Alkol alımımızı biraz azaltmamız lazımdı galiba.
Lena'ya baktım. Birkaç saniye önce girdiği bir iddia üzerine bir şişe birayı tek yudumda içmeye çalışıyordu. O da bir ayrı alemdi.
Kendimi Aras'ın yanına bıraktım. Bağdaş kurmuş, denizi izliyordu. Yavaşça omzumu onunkine çarptım.
"Hey." Gülümsedim.
"Selam."
Gözlerim, elinde çevirdiği şişeye kaydı. "Çok az içmişsin?"
Omuz silkti. "Alkol pek sevmem, şimdi elim boş kalmasın diye aldım."
Neredeyse bitmiş şişemi sallayıp sırıttım. "Ben senin yerine de içerim."
İç geçirdi ve arkasına baktı. "Üçünüzü de ben toplamak zorunda kalacağım, değil mi?"
Ben de onun gibi diğerlerine bakıp kafamda hızlı bir eşleştirme yaptım. "Lena ve Doğaç, Hakan'a daha yakın yerlerde oturuyorlar, o onları götürür. Beni sen götüreceksin, orası ayrı."
"Öyle mi?" dedi oyuncu bir tonla.
"Hmm."
"Peki ya ben de sarhoş olursam?"
Kendi biramın son yudumunu kafaya diktikten sonra onunkini aldım ve dörtte birine yakın bir kısmını tek seferde içtim.
"Artık olamazsın," dedim masumca gülümseyerek.
"Sen," dedi gülümsemesini bastırarak, "çok fenasın."
"Öyleyimdir."
***
"Kusacak mısın?"
Başımı iki yana salladım.
"Tamam o zaman, gel odana çıkalım."
Epey uzun süre gelen bir süre boyunca yürüdük.
"Tamamdır, haydi yatağa gir." Mızmızlandım. Böyle uyumak istemiyordum.
"Ne istiyorsun? Üstünü mü değiştirelim?"
"Hmm."
Çekmeceleri bir süre karıştırdıktan sonra yanıma döndü. Önce tişörtümü, sonra pantolonumu çıkardı.
"Bu ne?" dedi parmaklarını bacaklarımın iç tarafındaki yara izlerinde dolaştırarak. Kendime zarar vermeye meyilli olduğum zamanlardan kalmıştı bu izler, ancak bu kafayla asla açıklayamazdım. Mızmızlanıp ellerini ittim.
"Kalsana, bu saatten sonra eve gitme," diyebildim.
İç geçirdiğini duydum, gözlerim çoktan kapanmıştı.
"Bu izleri sonra konuşacağız," diyerek elindeki pijamaları bana giydirdi ve yanıma uzandı. Kokusunu alabiliyor, nefes alış verişini duyabiliyor, vücut sıcaklığını hissedebiliyordum ve bu, alkolden daha sarhoş ediciydi. Varlığı başımı döndürüyor, şu an burada, yanımda olduğu gerçeği beni şaşkına çeviriyordu.
Gözlerimi açtım ve beni izleyen yeşil gözleriyle karşılaştım. Yüzlerimizin arasında sadece birkaç santimetre vardı. Buradaydı. İyi olduğumdan emin olmak istiyordu. Birkaç hafta önce varlığımdan bile haberdar değilken şimdi yanımda yatıyordu.
"Seni çok seviyorum," diye fısıldadım. Sanki yüksek sesle konuşsam büyü bozulacakmış gibi hissediyordum. "Rüyadaymışım gibi geliyor. Buradasın, değil mi kıvırcık?"
"Buradayım, sevgilim."
Ona iyice yaklaşıp sarıldım ve gözlerimi kapattım. "Seni seviyorum," diye tekrarladım.
Uyku beni kollarına alırken duyduğum "Ben de seni," fısıltısının gerçek mi, hayal mi olduğunu anlayamamıştım. Ama bunu düşünemeden gerçeklik ellerimden kayıp gitti ve ben onun kokusunu içime çekerek uyuyakaldım.
***
Cem: Sence küçük sevgilin, tüm okulun sizi öğrenmesine ne der?
Cem: Ve ailelerinizin?
Cem: Aras'a benden selam söyle, Derinceli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıvırcık || bxb
Teen Fiction"Bence birilerinin sana ulaşmasını istiyorsun. Sadece yeterince kararlı biriyle karşılaşmamışsın. Ama inan bana, o kişi ben olacağım Aras. Tek bir gülümsemen için aylarca uğraşmam gerekse bile." Not: Texting ve eşcinsel hikayedir. Rahatsız olacaklar...