İyi okumalar
(Şarkıyı açın dediğim yerde açın)
Dolabımın en alt çekmecesini açıp içinden Oğuz'dan çarptığım hardal sarısı şapkayı aldım ve kafama ters olarak taktım. Evde fazlasıyla sıkılmıştım biraz hava almak için dışarı çıkacaktım.
Odamdan oturma odasına doğru gitmeye başladım. Beyaz kapının önüne geldiğimde annem ne yapıyor diye bakmak için kafamı içeri doğru uzattım. Her zaman ki gibi kitap okuyordu. Yanına doğru harekete geçtim. Karşında durup bana bakmasını beklemeye başladım.
Kafasını kaldırıp ne istiyorsun Miray bakışı attı.
"Anne evde sıkıldım biraz dışarıya çıkacağım. Geç kalırsam merak etmeyin."
Elindeki kitabın arasına yanında duran ayracını koydu ve yanımda duran orta sehpaya koydu.
"Remzi de Oğuz da burada değil. Neden geç kalınıyormuş Miray hanım? En geç sekizde evde olacaksın."
Remzi'ler dedesinin rahatsızlığından dolayı birkaç günlüğüne Mersin'e gittiler, Oğuz'lar ise Yeşim Teyze'nin konferansı olduğu için onlarda birkaç günlüğüne Ankara'ya gittiler.
"Tamam o zaman ben çıkıyorum."
Duvardaki saate baktığımda çoktan üçü geçtiğini gördüm. Odadan çıkacakken arkamdan annemin sesi geldi.
"Nereye gideceksin?"
Arkama döndüm. "Gölün oradaki parka gideceğim." Kafasını anladığını belirtircesine salladı ve orta sehpadaki kitabını alıp okumaya devam etti. Hole çıkıp dolaptaki siyah spor ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım.
Bugün biraz yürümek istiyordum. Zaten ikinci katta oturuyorduk. Pek fazlada merdiven yoktu. Merdivenleri hızla inip apartmanın arkasında bisikletlerimizi koyduğumuz yere gittim. Bisikletimin kilidini açtım ve bindim. Genelde sıkıldığımda ya da üzüldüğümde bisiklet bana iyi gelirdi.
Bizimkiler olsa en azından birlikte olduğumuzda eğlenirdim. Şimdi ise tek başına hiçbir şey yapmak istemiyorum. Onlar olmayınca eksik oluyorum. Birbirimize o kadar bağlanmıştık ki birimiz olmayınca mutlu olamıyorduk. İtleri çok özlediğim için arka cebime elimi götürdüm ama telefonum evde kalmıştı.
Bisikletimi sürmeye başladım. Genelde paten, kaykay ya da bisiklet sürdüğümüz gölün kenarındaki parka gidecektim. Burada deniz olmadığı için yazları genelde o gölün etrafında geçirirdik. Ben size hâlâ nerede yaşadığımı söylemedim değil mi? Öğrenciler şehride olarak bilinen ilimiz Eskişehir'de yaşıyorum. Hızımı biraz daha artırdım.
Gölün oradaki parka geldiğimde hızımı biraz azaltmak için frene bastım. Bisikletimi bisikletleri park etmek için boş bırakılan alana koydum. Sıkıldıkça kaçtığım bir yer olduğu için kendime özel bir yerde seçmiştim. Yeşil çimenlerin üzerinde oturanlar , piknik yapanlar, sevgililer. Kendi yerime doğru çimenlerin üzerinden yürümeye başladım .
Ayakkabılarım rahatsız ettiği için çıkardım ve elime aldım. Zaten buraya pek uzak olmadığı için sakin sakin yürümeye başladım. Acaba bizim itler n'apıyorlardır ?
Kendi özel yerim dediğim yer parkın en büyük çınar ağacının dalları. Biraz ilerimdeki çınar ağacına bakıp gülümsedim, ama gözüm ağacın biraz ilerisindeki tanıdık yüz simasına kaydı. Bu Samet'ti. Onu Remzi'den dayak yedikten sonra bir daha görmemiştim. Şu an durumu çok kötü duruyordu. Yönümü onun olduğu tarafa çevirdim.
Dizlerini kendine çekmiş kafasını dizlerine dayamıştı. Ona yaklaştıkça yüzündeki hüznü fark ettim. Ağlıyordu. Gözünden birkaç damla yaş yüzünde süzülüyordu. Yanına gittiğimde bana bakmamıştı bile. Yanına bağdaş kurup oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatil Sürprizi
فكاهةHer şey ailesinin karne cezası olarak elektrikçi Mahmut Abi'nin yanına vermeleriyle başladı. - Ama anne ben erkek değilim. Artık her kötü karne getirdiğimde beni tamircinin,oto lastikçinin ya da elektrikçinin yanına vermeyin!! Annem elindeki kulağım...