Yanağıma kondurulan minik bir öpücüktü beni uyandıran o sabah. Ceylin'im erkenden kalkmış ve diğerleri kalkmadan beni uyandırmıştı. Genelde sabahları kendimi kalkar kalkmaz bir tartışmanın içinde bulur, uykumun içine giren o seslerin sahiplerine çemkirdikten sonra ayılırdım. Diğer günlerin aksine, ev bugün fazlasıyla sessizdi. Ceylin'in acıktığını söylemesiyle kalkıp; mutfağa geçmeden önce bizimkilerin kapısından içeri bir göz attım. Atmaz olaydım! Hepsi farklı haldeydi.
Osman ve Emir'in odası savaş alanına dönmüştü. Osman bilgisayar başında; klavyenin üzerinde, Emir ise elinde tabletiyle koltukta sızmıştı. Geç saatlere kadar ders çalışıp uyuyakaldıklarını umut edip bilgisayara yaklaşınca bir kez daha boş yere hayal kurmayacağıma dair kendime söz verdim. Kim bilir yine saat kaça kadar bu oyunu oynamışlardı. Bilgisayarı kapatıp hemen yan odaya; Enes'e ve Kerem'e bakmaya geçtim. Burası biraz daha normaldi. En azından Kerem yatakta yatıyordu. Enes ise ortalıkta yoktu. Kesin bir yerlerde uyuyakalmıştı.
Banyoya gitmek için odadan çıktım. Fiko'nun kapısı her zamanki gibi kapalıydı. Evin en büyüğü ve en sessiziydi. 26 yaşındaydı kendileri. Gürültüden uzak olmak için koridorun en sonundaki odayı seçmişti. Daha çok kendi halinde takılmayı sevdiği için evdekilerle uğraşmak benim sorumluluğumdaydı. Çok çabuk sinirlendiği için bizim içinde kendi içinde yapılan tartışmalardan, olaylardan uzak kalması en iyisiydi.
Elimi yüzümü yıkarken Fiko'nun ve Enes'in bağrışıyla kendimizi odanın ortasında bulduk. Bu şekilde kayıp Enes'in de nerede olduğunu öğrenmiş olduk. Fiko'nun en sevmediği şey olduğunu bile bile odasına girmiş, üstelik uyurken onu rahatsız ederek delirtmişti. Benden öldürücü bir bakış aldıktan sonra odadan kovuldu ve kıkırdayarak odasının yolunu tuttu.
Osman, o panikle klavye başından öyle sıçramış olmalı ki saçlarının uçlarına dün yedikleri cipsler yapıştı. Kerem yataktan nasıl fırladıysa yastığını ve yorganını kucaklayıp gelmişti. Bir de o meşhur oyuncak ayısını... 17 yaşında olmasına rağmen asla ondan ayrılamaz, her gece onunla yatardı. Eve taşınırken 'ne yapacaksın bu kocaman ayıyı? İzmir'de bıraksaydın keşke' dediğimde bunun imkânsız olduğunu söylemişti. Osman'a 'cips çanağına mı düştün?' diye laf attıktan sonra Ceylin'e göz kırpıp mutfağa geçtim.
İşte klasik bir sabah başlamıştı bizim için. Prensesim hemen yardıma geldi. Evimizin benden sonra gelen ikinci ve son kızıydı. Haliyle aralarında en mağdur kalanı da oydu. Ev halkı kendini toplayana kadar bizde güzel bir kahvaltı hazırladık. Ancak hafta sonu sabahları bir arada olabiliyorduk. Hafta içi hepimiz erken saatlerde okulun yolunu tuttuğumuz için ortada kahvaltı denen bir şey kalmıyordu. Sonra hepsi teker teker gelmeye başladı. Geç saatlere kadar oturdukları için gözlerinden uyku akıyordu. Fiko'nun ise öfke... Masaya otururken bile Enes'den en uzak köşeyi seçmişti. Gergin bir Pazar sabahı geçiriyordu. Ortamı yumuşatmak için havayı bahane ettim. Şubat ayında olmamıza rağmen hava gayet güzeldi.
'Bugün dışarı çıkıp gezmeye ne dersiniz?'
Enes ve Ceylin büyük bir hevesle onay verirken Osman ve Emir'in isteksiz olduğu yüzlerinden anlaşılıyordu. Akılları fikirleri bilgisayarda savaş oyunu oynamaktaydı. Oysaki Pazar günü bilgisayara bakmaları yasaktı. Çünkü bugün teknolojiden uzak kalıp birlikte vakit geçirme günümüzdü. Kerem hevesle konuşmaya başladığında hepimiz onu dinlemeye başladık.
'Evde kalıp birbirimize nasıl tanıştığımızı anlatalım mı?'
Bu fikir hepimizi mutlu etmişti. İki sene önce, bir araya gelmenin hayalini kurup birbirimize anlatırdık. Kimi zaman ortaya çok komik hikâyeler çıkardı. Sırayla birbirimizin cümlesini tamamlayarak, saatlerce vakit geçirirdik. Şimdi ise ilk tanışma anımızı anlatmak eğlenceli olabilirdi.
Kahvaltıyı hep birlikte topladıktan sonra cıvıl cıvıl olan salonumuza geçtik. Bir o kadar ufak tefek bir yandan da yedi kişinin sığabileceği kadar genişti. Beyaz koltuklarımızın arkasından sarkan mor perdelerimiz çok canlı duruyordu. Bu evde yaşamaya başlayalı dört ay olmasına rağmen çok çabuk ısınmıştım.
Salon, bizim tek ortak alanımızdı o yüzden herkesin zevkine göre bir şeyler barındırıyordu. Benim için salonun köşesinde, camın dibinde yere atılmış iki tane kocaman yastık, yanında ise ufak bir kütüphane duruyordu. Küçüklüğümden beri hayalimdi üzerinde yayılıp kitap okuyacağım pembe ve mor pofuduk yastıklar...
Kütüphane de herkesin zevkine göre kitap bulunurdu. Ne kadar esrarengiz ve cinayet konuları içeren kitaplarım fazla olsa da Kerem için bilim kurgu romanları, Enes için çizgi romanlar, Fiko için felsefe kitapları, Ceylin için ise çizim ve macera kitapları bulunurdu. Osman ve Emir bu kütüphaneye ellerini bile sürmezlerdi. Onlara bir gün okumayı sevdirecektim ancak bu hiç kolay olmayacaktı. Ceylin için salonun duvarlarına onun çizdiği resimleri çerçeveletip asmıştık. Onu tanıdığımdan beri çizime ilgisi vardı ve bu işin üzerine giderek daha da ilerletmek istiyordu. Bunun içinde haftanın bazı günleri okul çıkışlarında kalıp resim hocasıyla çalışmalar yapıyordu.
Emir için, televizyon ünitemizin üzerinde, renkli çerçevelerde resimlerimiz dururdu. Çerçeveleri kendi seçmiş daha sonrasında ise deniz kabuklarıyla etrafını süslemişti. Osman için yemek masamızın üzerinde mavi bir lamba asılıydı. Enes için merdiven kenarlarını süsleyip, küçük ışıklar takmıştık. Bu renkli ışıklar en çok Ceylin'in işine yarıyordu. Karanlıktan korktuğu için geceleri rahatça salona veya mutfağa inebiliyordu.
Kerem için salonumuzda tekli bir koltuk vardı. Kendisi zamanının çoğunu o koltuğun tepesinde kitap okuyarak geçirirdi. Fiko için kütüphanemizin yanında bir tane salon bitkisi bulunurdu. Bakımı ona aitti. Huzur vereceğini düşündüğü için onu seçmişti. Aklıma salonumuzu dekore ederken yaşadıklarımız geldi, gülümsedim.
Kerem'in 'hadi başlayalım!' diye seslenmesiyle hepimiz koltuklardaki yerlerimizi aldık. Ama aramızda bir kişi eksikti.
'Osman nerede?'
Biz Osman'a seslendiğimiz sırada sokak kapısı aralandı ve elinde kocaman bir cips paketiyle kayıp kişi göründü. İki arada bir derede cips almaya bakkala gitmiş inanabiliyor musunuz?
Onu bu halde görünce gözlerimi devirdim. 'Ospirik bıkmadın mı cips yemekten?
O, bu sırada çoktan paketin yarısına gelmişti bile... Tam bir cips canavarıydı!
'Herkes toplandığına göre başlayabilirsin Damla' diyen Kerem'e çevirdim bakışlarımı.
Hazırlıksız yakalanmıştım. 'Ben mi başlayacağım?'dedim şok içinde
Hepsi bir ağızdan 'evet!' diye bağırınca kaçışımın olmadığını fark edip derin bir nefes aldım ve başladım anlatmaya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANALDAN REELE #Wattys2019 #TAMAMLANDI.
ЧиклитBirbirlerini Hiç Görmeden de Bir Dostluk Kurulur mu? Bu Gerçek Olabilir mi? Okuyunca kararı siz vereceksiniz... #SR Kendi hayatlarında birtakım şeylerin yolunda gitmediğini düşünen yedi gencin sanalda tanışıp reel'de bir araya gelerek kendilerine ye...