14 ŞUBAT SANCISI

248 79 306
                                    

14 Şubat Cumartesi gününe gözlerimizi karlı bir İstanbul'da açmıştık. Gece bu kadar yağacağını tahmin etmemiştim. Akşam tek tük atan kar sabah her yeri kaplamıştı. Saat 11.00 olmuştu ve bizimkilerden ses yoktu. Telefonuma gelen bir mesajla yerimde doğruldum.

Bilinmeyen numaradan yeni bir whatsapp mesajı...

'Günaydın. Bugün yalnız mısın? Ne tesadüf bende... Yalnızlığımda yanımda olur musun?'

Gülerek gözlerimi devirdim. Bu işsizliğin kaçınca seviyesiydi? Gelişigüzel bir numaraya mesaj atıp o kişiden cevap beklemek ne kadar mantıklıydı?

Görüldü çıkmasını umursamadan whatsapptan çıktım. Benim için her gün gibi sıradan bir gündü ve 14 Şubat sendromu yaşayan bir insanın dramıyla uğraşacak vaktim yoktu.

Elimde telefonla panda gibi yuvarlanırken yavaş yavaş kapım aralandı, Ceylin önce içeriye kafasını uzattı sonra da uyanık olduğumu görünce üzerime atladı.

'Abla! Psikolojim çok bozuk!'

Acaba bugünkü gündemimiz neydi?

'Yine ne oldu?'

'Sabah 09.00'dan beri evin önünden el ele tutuşan tam yirmi çift geçti. Hatta bir tanesinin fotoğrafını çektim gizlice baksana bir de elinde hediye paketi tutuyor böyle kocaman...'

Evet, gündemimizde belli olmuştu. Her ne kadar inanmak istemesem de gerçekten sokaktan geçen çiftlerin resimlerini çekmişti.

'İşsiz misin Cey?'

Olaya kendini o kadar kaptırmıştı ki 'evet' diyip çektiği fotoğrafa zoom yapmaya başladı. Ardından içini çekip 'neden saplar günü yok?' diye sorduğunda yavaş yavaş sabrımın sonuna geldiğini hissettim.

'Of Ceylin! Radar gibi milleti gözetlemeye kes.'

Bu kadar önem verdikleri şey neydi anlamıyordum. Dünden pek bir farkı olmadığı gibi yarından da bir farkı olmayacak bir gün yaşayacaktık. Fakat, bu günü gözlerinde o kadar büyütmüşlerdi ki resmen depresyona gireceklerdi!

Ceylin'in elinden telefonu çekip kendine gelmesini sağladım.

'Sil şu elalemin resmini. Kahvaltı yaptınız mı?'

'Evet, bugün Kerem hazırladı ama Fiko seni uyandırmamıza izin vermedi'

Hasta haliyle neden kahvaltıyı Kerem hazırlamıştı ki?

Yataktan çıkıp salona indiğimde kendi kendime sorduğum sorunun cevabını da öğrenmiş oldum. Dün hapşırıp tıksıran hastalardan eser kalmamış aksine karda dışarı çıkmak için hazırlanmışlardı.

'Cidden buna izin vereceğimi düşünüyorsanız büyük yanılıyorsunuz.' dediğimde yalvaran gözlerle bana bakıyorlardı resmen 'bir daha bu karı nerede göreceğiz' dercesine...

Tamam, haklılardı ama iyileşmeden şuradan şuraya çıkamazlardı. Daha beter hasta olmalarına izin veremezdim. Fikret, benim itiraz edeceğimi bildiğinden onları evde bırakıp Enes'in ısrarları yüzünden onunla dışarı çıkmış. Onlarda mecburen beni beklemişler...

Hazır olan kahvaltı sofrasına kurulurken telefonuma yine aynı numaradan mesaj geldi...

'Görüldü de bırakmak... Bir gün bende seni görüldü de bırakacağım...'

Tabi ki yine cevap vermedim. Bu şekilde yazıp pes edecekti nasıl olsa. Tek temennim gelen mesajları kimsenin görmemesiydi yoksa bu çocuk neredeyse onu bulur ve derdini güzel bir şekilde öğrenirlerdi. Evet, evde sözüm geçerdi ama sinirlendikleri zamanda hiçbirini tutamazdım. Bana karşı oldukça korumacıydılar özellikle de Enes ve Fikret.

SANALDAN REELE #Wattys2019   #TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin