Hayat, imkansız gibi gördüğün hayallerini öyle bir çıkarıverir ki karşına şaşırırsın...
Çünkü sürprizlerle doludur, ne zaman geleceğini ve sana ne getireceğini bilemezsin...
Benimde vardı bir hayalim... İmkansızdı gerçekleşmesi. Hayır, karamsar değildim. Tek çocuktum ve 14 yaşıma kadar bir kardeşin özlemiyle büyüdüm. Hep bir ablam olsun isterdim. Var mı olma ihtimali gözünüzde? Yok değil mi?
Günlerce, aylarca, yıllarca hayalini kurmuş, kardeşi olanlara büyük bir kıskançlık duymuştum. Hele bir de 'ay ne güzel tek çocuk olmak' diyenler yok mu? Hani şu kardeşlerinden veya ağabeylerinden bunalanlar?
'Hee çok güzel sorma, bütün gün evde sıkıntıdan patlayarak çok eğlenceli zamanlar geçiriyorum.' Hatta 'beğenmiyorsan ödünç de alabilirim bizim eve?'
İmkansız olduğunu bile bile hayalini kurmaktan vazgeçmedim. Nasıl olsa hayal kurmak bedavaydı. Orada özgürdük, uçmak, ışınlanmak, sihir yapmak serbestti...
Ve bir gün gerçekleşti. Sanal bir platformdan tanışmıştım onunla da. Senelerimi aldı birbirimizi tanımamız. Uzaktaydı ama bir ablam vardı. Üzgünken ona mesaj attığım, yanımda olmasa bile telefondan saatlerce didiştiğim, kızdırdığım, koyduğu kurallara uymayıp onu gıcık ettiğim...
Tam altı sene sonra yüz yüze geldik onunla. Koskaca altı senenin acısını iki saate sığdırmaya çalıştık ama beceremedik, sığdıramadık. Gözyaşlarıyla buluşmuş yine gözyaşlarıyla ayrılmıştık. Her ne olursa olsun o 'gerçekti' Bir zamanların imkansızı, karşımdaydı.
Sen. O güzel hayallerini köreltme. İçine bir tutam sabır tozu serp. İçtenlikle istenen her dileğin bir gün gerçek olacağına inan ve güzel günleri görmek için beklemeye devam et.
...
Sanırım hayatı en az değişen bendim aralarında. Çünkü hepsi benim yanıma, İstanbul'a gelmişti. Doğup büyüdüğüm şehir aynıydı, okulum aynıydı, arkadaşlarım aynıydı. Değişen tek şey evim ve evin çılgın üyeleri olmuştu. Onların yanıma gelmesi hayatımda birtakım sorumluluklara neden olsa da hayatıma renk kattıkları için kabullenmiş ve elimden geleni yapmıştım bu duruma alışabilmek için. Çok değişikti. Eskiden uykumdan uyanır uyanmaz telefonumdaki mesajları okurdum yarım yamalak bakışlarla. 'Damla oyuna gel' 'Çok özledik' 'Damla oyuna gelmezsen döveceğim seni, hani her gün gelecektin?' Gülümsememe neden olurdu Enes'in o güzel mesajları. Şimdi ise uyandığımda görmek yerine sesini duyuyorum o eşeğin. Emir ve Osman'ın çekişmelerine gözlerimle şahit oluyorum. Onlarda benim şarkı söylemelerime bir ekrandan okuyarak değil de, kulaklarıyla duyarak şahit oluyorlar.
Mesela, No 1'in bir şarkısı vardır 'Beni Duy' diye. Oyundayken Enes'e her 'Beni Duy!' diyerek şarkıya başladığımda aldığım cevap 'seni duydum Damla' oluyordu. İnanıyordum bir gün gerçekten duyacağına...
İnandım ve sonuçlarını da şimdi yaşıyorum. Tek çocuk olmaktan bitmiş tükenmiş ve artık bu yalnızlığı kabullenmiş olduğum anda altı tane kardeşe sahip oldum ben. Kimisi cadıydı benim gözümde, hani şu trolcü olan... Kimisi Eşek kimisi ise kitap kurdu...
Beni yeri geldi korudular, yeri geldi savundular. Fikret'in Ayazla beni yalnız bırakmamak için başımda nöbet tutma fikri geldiğimiz son noktaydı. Bu kadarını da yapar mı dedirtti değil mi?
Çoğu kişinin açtığı yarayı onlar yanımda olarak sardılar. Bırakıp gidenlere inat onlar hep yanımda oldular, olacaklardı. Olacaktık. Her zaman bir arada olacaktık çünkü biz birbirinde kendini bulmuş, minnoş bir o kadar da çılgın bir aileydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANALDAN REELE #Wattys2019 #TAMAMLANDI.
Romanzi rosa / ChickLitBirbirlerini Hiç Görmeden de Bir Dostluk Kurulur mu? Bu Gerçek Olabilir mi? Okuyunca kararı siz vereceksiniz... #SR Kendi hayatlarında birtakım şeylerin yolunda gitmediğini düşünen yedi gencin sanalda tanışıp reel'de bir araya gelerek kendilerine ye...