BİR TON DÜŞÜNCE

157 64 200
                                    

'Ay sen ne kadar da tatlı bir çocuksun. Bu kadar hazırlık sadece benim için mi? Peki ya etraftaki balonlar?'

Arka fonda çalan müziğin verdiği ahenkle kalkıp yanıma geldi. Elimden tutup beni ayağa kaldırdı ve kulağıma doğru eğilerek o sihirli cümleyi fısıldadı. 'Seni çok ama çok seviyorum'

'Ne sayıklıyor bu balon falan?'

'Ceylin su getirsene aşağıdan şunun yüzüne dökelim'

'Manyak mısın Kerem? Kızı korkutacaksın'

'Ona korkutmak değil ayıltmak denir. Getir hadi.'

'Hazır mısınız 3,2,1...'

Tam elimi tutacakken yüzüme boşaltılan su ile yataktan fırladım. 'Deprem oluyor, kalkın deprem!'

'Abla ne depremi!'

'Uçmuş bunun kafa, su attık deprem sarsıntısı yaşadı.'

Gözlerimi açtığımda gördüğüm tek şey merakla bana bakan gözlerdi. Bir şey mi olmuştu da tepemde dikiliyorlardı?

'Her şey yolunda mı?' diye soran Fikret'e boş boş bakmayı sürdürdüm. Neyin yolunda olması gerekiyordu?

Fiko'nun 'Yağmurda sırılsıklam olmuşsun, sonra da gelir gelmez yatıp uyumuşsun. Kabus görmen çok doğal' demesiyle hatırladım ne yaşadığımı. Dışarı göz attım, feci şekilde yağmur yağıyordu. Aklıma minibüsten yarıda inip o havada eve yürümem geldi. Saçlarımdan sular aka aka ve Ayazla nasıl başa çıkacağımı düşünerek... Hiçbir şey çaktırmadan yatağın üzerinde doğruldum.

'Pardon da Damla bok mu vardı da yağmurun altında sucuğa dönene kadar yürüdün? Taksi? Minibüs? Otobüs? İcat edilmiş ulaşım araçları, bilir misin?' diyen Emire dönüp baygın bakışlarla cevap verdim.

'Of Emir biliyoruz. Canım istedi.'

'Değişik fantezilerin var be Damla.'

Eve vardığımda henüz kimse gelmemişti. Kim bilir saat kaçtan beri uyuyordum ki hepsi eve dönmüştü ve ruhum bile duymamıştı. İyi olduğuma inandıkları zaman hepsi teker teker odadan çıkmaya başladı. Fiko da 'Elini yüzünü yıka, kendine gel, üstünü değiş, yemeğe bekliyoruz' dedikten sonra yanımdan ayrıldı.

Asıl meseleye gelecek olursak ben bu Ayazla ne halt yiyecektim? Eninde sonunda ya Enes çocuğa dalacaktı ya da Fikret onu gördüğü yerde delik deşik edecekti. Sonumuzda karakollarda bitecekti. Ailelerine verdiğimiz onca söz heba olacaktı... İşte bundan çok korkuyordum.

Aklımdan düşünceleri kovmaya çalışırken salona indim. Kerem koltukta ki oturma şeklini değiştirmişti. Bu sefer tepetaklak bir şekilde kitap okuyordu.

'Kerem, yer çekimine meydan mı okumak istedin? Böyle kitap mı okunur?'

'Dur Damla kitaba farklı bir boyuttan bakıyorum şu an.'

Ceylin beni görünce yanıma ilişti hemen. 'Abla sana anlatmam gerekenler var'

'Söyle birtanem'

Ceylin daha ağzını bile açmadan Osman kulaklarımızı sağır edecek bir çığlık attı. Sonra da 'fazla fantastik filmler izliyorsun Osman, alt tarafı yine gök gürledi' diyen Kerem'e dönüp 'sen baktığın farklı boyutunda kalsana' bakışı attı.

Bende Ceylin'e dönüp anlatacağı konuyu dinlemeye başladım.

'Anlat fıstığım'

'Bugün beden dersi vardı...'

Ceylin cümleye bu şekilde başladıysa kesin bir işler çevirmişti... Ne zaman yanıma gelip dersler hakkında bir şey anlatsa senaryo hep aynı olurdu.

SANALDAN REELE #Wattys2019   #TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin