MECBURUM

91 40 80
                                    


'Ablacım İngilizce hocamın bir şey bilmediğine karar verdim'

'Nereden çıktı o bir tanem?'

'Dedim ki öğretmene; 'what' kelimesi 'ne' demekse 'whatwhat' nene mi demek?'

Kerem okuduğu kitabı bırakıp 'yuuh Ceylin İngilizce ile alakana hayranım' diyerek verilecek en iyi cevabı verdi.

Bugün okuldan döndüğünden beri gayet normal davranıyordu. Sanırım Emir ve Osman'ın konuşması işe yaramıştı. Cey'e gidişata göre bir ihtimal onlarla yaşama ihtimali olduğunu söylemişler. Onu o eve yollamayacak, bir sene Ankaradaki evlerinde bir arada yaşayacaklardı. Aslında onunla benim konuşmam lazımdı ama kendimi çok kötü hissediyordum, konuşup da daha kötü hissetmesine sebep olmak istemedim. Geç de olsa toparlanacağını biliyordum.

Bugün öğleden sonra tekrar çağrılmıştım okula görüşme için. Hocalar birtakım işlemleri gerçekleştirirken bir yandan da çok iyi bir eğitim göreceğimi anlatmaya çalışıyorlardı. Benim aklım eğitimde değil değişecek olan hayatımızdaydı. O sırada Ayaz girdi içeri. 'Hocam istediğiniz dosyayı getirdim' dedi gözlerini bana dikerek.

'Sağ ol Ayazcım onun içindeki anketi Damlaya da ver de doldursun'

'Tabii hocam'

Muhattap olmuyor gibi davranıyordu ama içten içe nasıl mutlu olduğu gözlerinden okunuyordu. Anketi uzattığı sırada 'hayret seninkiler nasıl izin verdi bu işe yoksa sıkıyönetim son mu buldu?' dedi pişkin pişkin gülerek.

SALAK.

Kıt beyinliydi işte. Biz birbirimizin geleceğinin önüne geçemeyeceğimizi bilecek olgunluktaydık biz ama o bunu farklı yorumlamayı tercih ediyordu. Kendi bilir. Fazla muhattap olmadan işlerimi bitirip eve döndüm. Kerem bize yemek yapmış Osman ise sofrayı hazırlamıştı. Eskiden bu tür şeyleri hep ben yaparken zamanla herkes bir işin ucundan tutar olmuştu. Odama çıkıp üzerime rahat bir şeyler geçirdikten sonra salona indim. Kerem hepimize yumurta kırmıştı. Enes yemeğe gömüldüğü sıralarda Ceylinin merak ettiği konu çok daha farklıydı.

'Tavuk yumurtadan çıktıysa ilk yumurta kimden çıktı?'

'Of Cey beynim kalsın' diyen Osmana dönüp bizi şaşırtmayan bir cevap verdi. 'Beynin senden ayrılıyor muydu ki?'

Bu konuşmaya asla müdahale etmedik yoksa işin içinden çıkamazdık.

'Kerem ellerine sağlık çok güzeldi.'

'Afiyet bal şeker olsun Damla.'

'Kerem ellerine sağlık'

'Afiyet olsun Enes'

'Bir dakika ya bana neden afiyet bal şeker olsun demiyorsun?'

'Enescim ben sevdiklerime afiyet olsun, çok sevdiklerime ise afiyet bal şeker olsun derim.'

'Pislik'

Evde hala ödev çekişmesinden dolayı ikisi arasındaki didişmeler sürüyordu. Sofrayı topladıktan sonra hep birlikte televizyon izledik. Herkes kendi ailesiyle konuşmuş durumu anlatmıştı. Zaten kimsenin düzeni geri dönemeyeceği şekilde bozulmamıştı. Benim derslerim haliyle yurt dışı programından dolayı bitmişti ancak diğerleri yaklaşık bir ay daha bu evde kalacak ve okullarının kapanmasını bekleyeceklerdi. Aralarında en işi kolay olanları Emir ve Osmandı. Burada üniversite sınavına girecek ve gelecek sene için İstanbulda bir üniversite tutturmaya çalışacaklardı. Sınavda yanlarında olmayı çok isterdim ama ne yazık ki şartlar buna izin vermiyordu.

Ben ise iki güne yolcuydum. Kafamın içinde onlarca soru vardı ama hiçbirini dile getiremiyordum. Sanki hepimiz rol yapıyorduk. Bir yandan bunları düşünüp bir yandan da televizyona bakıyordum. Telefonuma gelen mesajla yerimde doğruldum.

'Bay OYRK'den bir adet mesajınız var'

'Gitmek istemiyorsan, istemiyorum demen yeterli. İstanbula gelip okuluna da imzaladığın dosyalara da başlarım.'

NE ZAMAN HABER UÇURMUŞLARDI YA FİKOYA?

'Gitmek isteyip istemediğimi bilmiyorum, tek bildiğim gerekli olduğu... Sakın gelme, sen işine bak. Beni de düşünme.'

'Daha da uzağa gidiyorsun...'

Gözlerim dolu dolu mesajına karşılık verdim.

'Mecburum...'

...

SANALDAN REELE #Wattys2019   #TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin