ELBET BİR GÜN...

180 65 245
                                    

'Evet, arkadaşlar, bir marka yaratırken önce dikkat edilmesi gereken şeylerden biri de logodur. Logonuz ne kadar sade ve ne kadar amacına uygun olursa o derece ilgi görür, insanların akıllarında kalmasını ve markayı daha çok benimsemelerini sağlar.'

Anlıyorum hocam ama beynim alev aldı lütfen susun. Sabahın 08.30'unda benim marka düşünüp logo tasarlayacak halim mi var gözünüzü seveyim ben anca uykumu açmak için çeşitli yöntemler arıyorum mesela sınıf mevcudunu saymak gibi ki bu üniversite de olunca epey bir uzun sürüyor. Neredeyse sınıf mevcudundan daha fazla kişi alttan ders bıraktığı için sürü gibi ders işliyoruz. Ön sıralardan milleti dikizleyip saymaya başladım. 1, 2, 3,4... Sonra hafifçe arkama doğru döndüm ve devam ettim. 26, 27, 28!

Bir dakika bir dakika 28. kişi keşke tanımıyor olsam dediğim ve burada, benim sınıfımda ne işinin olduğunu sorgulayacağım kişiydi. A-Ayaz. Benim okulumda bu çocuğun ne işi vardı? Onu görünce uykum fazlasıyla açılmış, gözlerim de fal taşına dönmüştü. Anında kafamı önüme çevirip onu görmemiş numarası yaptım ancak göz göze gelmiş ve onun o zafer ifadesi adı altında yatan gülüşünü görmüştüm.

Allah'ım biri bana şaka yapıyor olsun, bu çocuk gerçek olmasın. Rüyada mıyım yoksa ben?

Kafamı tekrar çevirip arkaya bakmaya korkuyordum. Bakmayacaktım, onun istediği oyunu oynamayacak, aldırış dahi etmeyecektim. Whatsapp'tan mesaj gelince oraya odaklandım. Benimkiler yine sabah sabah çok enerjikti.

Big Mac: Damla, ne olur şu Osman'a bir şey de.

'Ne oldu yine?'

Big Mac: Hava fazlasıyla karardı burada, yağmur geliyor. Gök gürlemeye başladı. Malum bizim Osmik'in ödü patlıyor. Dersin ortasında yerinden sıçradı!

Minik Ajanım: Çekirge mi bu?

Eşek Enes: Hahahahaha, Ceylin bu espri anlayışın nereden geliyor?

Burada hava o derece değildi. Biraz karanlıktı ama sanırım akşama büyük bir fırtına kopacaktı.

'Osman'ı oyalayamıyorsanız hava daha da kötü olmadan eve gidin'

Osman'ı tanıdığımdan beri gök gürültüsünden korkardı. En ufak bir seste çok büyük tepkiler gösterirdi. Bende aksine bayılırdım böyle havalara...

Gök gürültüsü, şimşek, sağanak yağmur ve elektrik kesintisi en sevdiğim dörtlüydü... Bende böyle bir kızdım işte. Diğerlerinin aksine, yok saçım bozulacak yok makyajım akacak düşünceleri yoktu benim dünyamda. Yağmurda çıkıp ıslanmayı, o toprak kokusunu içime çekmeyi seviyordum.

Ders biter bitmez kendimi etrafa bakmadan kantine attım. Bir süre koltuğa tüneyip oradan bir yere ayrılmadım ona rastlamamak için. Gerçi bu, onun kantine gelmeyeceği anlamını taşımıyordu ama sonuç olarak burada yoktu. Öğle yemeğimi sınıftan birkaç kızla yedikten sonra diğer dersim başlayana kadar kütüphaneye kitap okumaya gittim.

Yarım Saat Sonra

Gökyüzü simsiyah olmuştu ve sadece şimşeklerle aydınlanıyordu. Evde olsaydım penceremin önüne tüner, saatlerce bu havayı izlerdim. Ancak ne yazık ki okuldaydım ve eve gidişim minibüste çürüyerek olacaktı.

Hava daha da kötü olmadan bende eşyalarımı toplayıp evin yolunu tutmaya karar verdim. Kütüphaneden çıkmadan whatsapp'a girdim bizimkilere haber vermek için.

'Eve dönüyorum hava burada da bozmaya başladı.'

Minik Ajanım: Burada da çok kötü...

Doritos Osmik: Biz de erken çıktık, otobüs bekliyoruz Damla

'Tamamdır hadi görüşürüz evde.'

Tam kütüphaneden çıkıyordum ki omzuma dokunan el sayesinde olduğum yerde kalakaldım.

'Merhaba ben Ayaz.'

Morhobo bon Oyoz, hodo yo hoc bolmoyordok.

Yüzüne bön bön bakıp sustum, evet sadece sustum.

'Okulunuza yatay geçişle geldim ve sanırım üst sınıfta olmama rağmen almam gereken 'reklamcılığa giriş' dersinde bir aradayız.'

Sabır... Aynı sınıftayız Allah'ın cezası... Reyyan'ın okulundan yatay geçiş yapmak için bula bula benim okulumu mu buldun? Aksi gibi bir de aynı bölümü okuyormuşuz. Çıldırmamak için zor duruyordum. Derin bir nefes alıp ve gayet sakin kalmaya çalışaraktan ilk cevabımı verdim.

'Uzak dur '

Mükemmel, çok net bir cevaptı... Bunu iki yaşındaki çocuk bile duysa anlardı.

'Sen bana adını söylemedin?'

Şimdi uçacağım sana ha, hala yeni tanışıyor rolleri yapıyor.

'Bana bak, sen bir tiyatro kursuna falan gidip oradaki rolüne odaklansana bana saracağına! Tekrar ve son kez söylüyorum.'

'U-zak dur. Oke? Hadi eyvallah.'

Arkamı dönüp gayet sakin adımlarla yürüyordum ki duymamam gereken o sesi duydum yine

'Hava çok kötü, istersen arabamla seni evine bırakabilirim?'

Hay sana daaa, arabana daaa...

Arkamı bile dönmeden bağırdım. 'istemez!'

Ayaklı bela mıdır nedir! Adımlarımı hızlaştırıp kütüphaneden çıktığımda arkamdan seslenerek söylediği son cümleyi işittim.

'Bir gün isteyeceksin, elbet bir gün...' 

SANALDAN REELE #Wattys2019   #TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin