YİNE Mİ BİR TERSLİK

129 53 185
                                    


Alnımın üstünde gezen elleri üfleye püfleye ittirip yorganı kafamın üstüne kadar çektim.

'Gelir gelmez afra tafra yapıyoruz yani?'

Fikret gelmiş! Aynı hızla yorganı aşağı atıp sarıldım. 'Hoş geldin!'

Nedense ben kötüyken onun yanımda olmaması üzmüştü beni.

'Hoş buldum, nasıl oldun?'

'Fena değilim, daha iyiyim'

'Bir gittim hasta olacağın tuttu kız, bu kadar mı etkiledi gitmem?' dedi gülerek.

'Yataklara düştüm sen olmayınca sorma'

'Gitmeyeceğim bir daha...'

İşte bu huyunu çok seviyordum. Beni üzdüğünü düşündüğü an ne olursa olsun yaptığı veya yapacağı işten vazgeçebiliyordu. Biz konuşurken diğerleri de doluştu odama. Hepsine ayrı ayrı 'iyiyim, merak etmeyin' dedikten sonra klasik maratonumuz başladı.

Osman, 'Yahu, bizim bu evin kelebekleri çok çabuk ölüyor' diyen Ceylin'e dönüp 'o pervane olmasın Cey?' diye karşılık verdi.

'Ne haltsa o işte, her gün eve farklı bir tane giriyor ve ertesi gün bu dünyaya elveda'

'Ya Ceylin ne kelebeği ne pervanesi bi git işine ya' diyen Enese gelen cevap bizi fazlasıyla güldürmeye yetti.

'İnşallah o pervaneler tartaklasın gözünü'

Bizimkiler didişirken Fikret de bana dönüp dün hakkında konuşmaya başladı.

'Ayaz gelmiş de götürmüş seni hastaneye'

'Hastane demez misin Fiko?'

'Ne diyeyim Damla, lunapark mı?'

'Mümkünse canım'

'Ona da teşekkür etmek lazım'

PARDON?

' Çocuğu bir gün önce patakladınız şimdi teşekkür mü edeceksiniz?'

'O zaman onu hak etmişti. Şimdi de bunu hak ediyor.'

Sesimi çıkarmadım. Bu iş garip bir hal alıyordu. Ben birine tekme tokat dalsam ertesi gün ona teşekkür eder miydim acaba? Gerçi, sevdiğim kişilere önemli bir anda yardımı dokunsa, ederdim herhalde. Fikret 'Ayaz'ı arada bana ver telefonu' dediği anda ufak bir sarsıntı yaşadım. Arayıp ona uzattım. Herkes susup telefon konuşmasına odaklanmıştı. Herhalde Ayaz karşı taraftan beni soruyordu da Fiko'da sürekli 'iyi, merak etme, evet yoktum' diyip duruyordu.

'Ablaaaaaaaa! Su getirir misin?'

'Enes bardağı kafanda kırmadan gidip kendin almaya ne dersin?'

Bunu tamamen kasıtlı yaptığına eminim. Buluşmadan önce sürekli söylerdi 'seni deli edeceğim, yanına gelince su isteyip duracağım' diye. Nasıl bağırdıysam artık Ayaz beni duymuş olmalı ki 'çemkirdiğine göre bayağı bir toplamış kendini' dedi. Tabi ben bunu telefonun dibine girdiğim sırada söyleyince çok rahat bir şekilde duydum. En sonda Fikret 'dün yanında olduğun için teşekkürler ancak yine de davranışlarına dikkat et ve mümkün olduğunca ondan uzak dur dedi' dedi ve kapatıp bana verdi telefonu.

Ne olursa olsun başta yaşadığımız olayları unutmuyordu. Bu yüzden de 'uzak durması' gerektiğini vurgulayıp durmuştu.

'Hap-şuuuu!'

'Emir neyin var?'

'Damla, Kerem'e bir şey söyleyin salona oda spreyi sıkmış! Hap-şu!'

Emir'in küçük yaşlardan beli birtakım kokulara alerjisi varmış. Eskiden bahsederdi tüm gün hapşırdım diye de ilk kez şahit oluyorduk bu duruma. Odamdan çıkıp salona indiğimde Kerem'i hala spreyi sıkarken, Ceylin'i ise 'oleeey, menekşe bahçesinde hissediyorum kendimi' diye söylenirken ve kendi çevresinde dönerken buldum.

SANALDAN REELE #Wattys2019   #TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin