Bölüm 5- Cam Kırıkları

392 62 5
                                    

''Siktir!'' Harry, tişörtüne püskürttüğüm çorbayla şaşkınca bana baktı. ''Ne halt ediyorsun!'' Olayın şokundan kurtulmaya çalışırken elimdeki çorba kasesi ellerimin arasından kayarak yere düştü ve parçalara ayrıldı. Onun burada ne işi vardı? Yoksa beni görmüş ve öldürmeye mi gelmişti? Lanet olsun! Ne vardı gitmesem? Beni neden ilgilendiriyor ki? Harry sinirli bir şekilde bana baktı ve beni iti içeri girdi. Ben de kapıda dikilmeye son verip kapıyı kapattım ve içeri geçtim. Harry, tişörtünü çıkarmış bir şekilde ayakta duruyordu.

''O çorbayı püskürtmek de neydi öyle?'' Korkarak ve utançla ona baktım.

''Üzgünüm. Ben seni bir anda karşımda görünce öyle şey oldu yani.'' Gözlerim suratından vücuduna kayınca istemsizce yutkundum. Vay canına. Kesinlikle iyi bir vücudu vardı. Karın kasları oldukça sert görünümlüydü. Kol kaslarından bahsetmiyorum bile...

''Sen beni dinliyor musun?''

''Hı?'' Gözlerimi aceleyle kaslarından ayırıp gözlerine odaklandım. Ne demişti?

''Çantanı okulda unutmuşsun ve ben de getirdim. Bu yüzden buradayım.'' Derin bir oh çekerek gözlerimi kapattım. Demek ki beni görmemişti? Aklıma gelen şeyle gözlerimi açtım ve kaşlarımı hafifçe çatarak tekrar ona baktım.

''Evimin adresini nereden biliyorsun?''

''Çantandaki öğrenci kartında yazıyordu.'' Pekala, bu gayet mantıklı. Her öğrencide bu kart vardır ve bu kartta bilgiler yazar. Buna adresler de dahil. Ben dalgın dalgın ona barken o rahat bir şekilde koltuğa kuruldu. Ben de bir şey demeden kapının önüne gidip yere çömeldim. Her yerde cam kırıkları vardı. Eğilip onları dikkatlice toplamaya başladım.

''Yardım ister misin?'' Harry'nin sesiyle irkilip yerimde zıpladım ve refleks olarak elimdeki kırık parçaları sıktım.

''Ah!'' Lanet olsun! Kırık camlar elime girmişti ve inanılmaz acıyordu. Elimi zorlukla açıp baktığımda birçok yerine cam girmiş ve kanıyordu. Aniden Harry'nin yanımda bitmesiyle ona baktım. Elimi tutup baktığında ağzımdan sızlanmaya benzer şeyler çıktı. Elim çok kanıyordu çünkü bir sürü kesik vardı. Kanlar yere damlarken birden havalanmamla ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı. Harry beni kucağına almış koltuğa doğru yürüyordu. Şuan inat edip onun kucağından inebilirdim ama canım gerçekten çok yanıyordu. Beni koltuğa yatırıp yanımdan ayrıldı. Birkaç saniye sonra elinde ilk yardım çantasıyla yanıma geldi oturdu. Elimi tutup kucağına koydu. İlk yardım çantasından birkaç malzeme çıkarıp önündeki küçük masaya koydu. Elimi nasıl temizleyeceği konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu çünkü neredeyse her tarafı kandı ve suyla yıkanması gerekiyordu. Elindeki pamuğu hafifçe elime bastırınca ağzımdan bir çığlık kaçtı. Canımın acıdığını görünce pamuğu bıraktı ve beni yeniden kucaklayıp lavaboya soktu. Beyaz mermerin üzerine oturtup musluğu açtı ve elimi suyun altına sokup kanların temizlenmesini bekledi. Su daha iyi gelmişti. Kanlar temizlenince beni kucakladığı gibi yine oturma odasına götürüp koltuğa yatırdı. Bu sırada da ne kadar sakar ve beceriksiz olduğum konusunda söyleniyordu. Elimi tekrar kucağına alarak masada duran cımbızı aldı ve gözlerimin içine baktı.

''Canın acıyabilir ama bu senin yüzünden.'' Bu durumda bile laf sokmayı ihmal etmiyordu. Aptal. Sadece gözlerimi devirmekle yetindim. Harry, cımbızı elime yaklaştırıp elime girmiş olan camlardan birini çekti. Çığlığı basarken diğerini de çekti, ve diğerini de. Sıra en büyük parçaya geldiğinde korkuyla ve yaşlı gözlerimle ona baktım. Gözlerinde anlayamadığım bir duygu vardı. Belinden tutup kendine çekti ve son parçayı da çekip çıkardığında acıyla yüzümü boynuna gömdüm. Artık başım dönmeye başlamıştı. O, 'geçti' diye mırıldanırken belimdeki kollarını biraz daha sıkmıştı. Elimde hissettiğim ıslaklıkla yaramı temizlediğini anladım. Temizledikten sonra elime bandajı sardı. Bu süre boyunca yüzümü onun boynundan çekmemiştim. İşi bitince onan uzaklaştım ve kolumda göz yaşlarımı sildim.

''Teşekkürler.'' Diye mırıldanınca gözlerini benden kaçırıp kafasını salladı. Yanımdan kalkıp ilk yardım çantasını toparladı ve yerine geri koymak için lavaboya gitti. O sırada ben de koltuktan doğrulup kapının oraya gittim. Kırık parçaları toplamam gerekiyordu. Biliyorum, aptalın tekiyim ama birinin burayı temizlemesi gerekiyordu. Tam yere eğilecektim ki bileğimin kavranmasıyla durdum.

''Ne yapıyorsun?''

''Burayı temizlemem gerekiyor.''

''Sen gerçekten delinin tekisin. Elin yaralı ve hala bunları toplamaya mı çalışıyorsun?'' Gözlerimi gözlerine çevirdiğimde hafif ir sinir dalgası gördüm.

''Ama burası böyle kalamaz.'' Oflayıp bileğimden çekiştirerek koltuğa oturttu.

''Ben hallederim.'' Ciddi mi diye ona baktığımda gayet ciddi olduğunu gördüm. Kapıya doğru ilerlerken ''Tam bir baş belasısın.'' Diye mırıldandığını duydum. Sırıtıp onu izlerken gözlerim kol kaslarına kaydı. Her hareketinde kasılıp gevşiyordu. Kafamı iki yana sallayıp onu süzmeyi bıraktım ve önüme döndüm. Biraz sonra gelen sesle Harry'ye döndüm.

''Ben gidiyorum.'' Gelip koltuğun üstündeki tam kurumamış olan siyah tişörtünü alıp üstüne geçirdi. Gözlerim cam kırıklarının az önce bulunduğu yere kayınca oranın tertemiz olduğunu gördüm. Koltuktan kalkıp Harry'nin arkasından yürümeye başladım. Kapıyı açıp dışarı çıkınca bana döndü ve ''Hoşçakal.'' Diye mırıldandı.

''Hoşçakal.''

***

''Ne yani sana sarıldı mı?'' diye heyecanla bana bakan Charlotte'a gülüp gözlerimi devirdim.

''Hayır. Yani evet ama canım acıdığı için.'' Şu an Charlotte'la bir kafede buluşmuş, ona her şeyi anlatıyordum. Ve o sürekli bana 'bak gör, onunla birbirinize nasıl aşık olacaksınız sonra da Cahrlotte demişti dersin' diyordu.

''Peki kendini onun kollarındayken nasıl hissettin?''

''Çok güzeldi. Beni hiç bırakmamasını istedim.'' Dediğimde şaşkınca bana baktığını görmemle kahkaha atmam bir oldu.

''Of Charlie, hiçbir şey hissetmedim tabii ki.'' Şaşkınlığı yerini hayal kırıklığına bırakırken gözlerimi devirdim.

''Tamam. Susuyorum. Sen asıl konuyu düşün. Ne yapacaksın? Onu sürekli takip mi edeceksin?''

''Bilmiyorum. Sadece neden o adamı öldürdüğünü öğrensem yeter.''

''Neden polise gitmedin?'' Ani sorusuyla duraksarken bir cevap düşündüm. Sahi, neden polise gitmemiştim?

''B-ben bilmiyorum. Korktum. Benim ihbar ettiği öğrenirse kesin beni de öldürür. Hem bir sürü adamı vardı. O öldürmese başkası öldürür. Ayrıca David Hopkings Lisesi'ndeki cinayeti onun işlediğini düşünüyorum. Ondan nasıl kurtulduysa bundan da bir şekilde kurtulur.'' Derin bir nefes aldı.

''Haklısın.'' Aniden gözleri parlayınca 'ne oldu?' dercesine kafamı salladım.

''Demek ki iş başa düştü. Bu olayı birlikte çözüyoruz.'' Yanaklarımı şişirip devam etmesini bekledim. ''Tekrar bir telefon geldiğinde beni arıyorsun bu sefer peşine birlikte düşüyoruz.''

''Başımıza bir şey gelmesinden korkuyorum.'' Omzunu silkti.

''Senin başına bir şey geldi mi? Hayır. Dikkatli olursak bize de bir şey olmaz.'' Onu onaylarcasına kafamı salladım ve önümde duran limonatamı bitirdim. Charlotte da bitirince hesabı istedik.

Hayatımda hep bir aksiyon olsun isterdim ve şu an aksiyonun ta kendisini buldum. Ama sorun şu ki takip ettiğimiz kişiler katil ve yakalanırsak, bu kişi Harry bile olsa gözünü kırpmadan bizi öldürür. Bundan adım gibi eminim. Kimse cinayete tanık olan birini yaşatmaz.

DIFFERENT [DEVAM ETMEYECEK]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin