Multi'de Bella'yla Stella var. (Yaş oranlarını pek tutturamamış olabilirim -sempatik gülüş-)
''Sen şaka mısın?'' Kaşlarını çatarak önümdeki kaseyi alıp çöpün yanına giderek döktü. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda dolaptan iki yumurta çıkarıp tezgaha koydu. Yumurtaları önümde sallayarak alayla sırıttı. ''Bunları kırmamızın nedeni kabuklarının tadının güzel olmaması.'' Gözlerimi devirdim. ''Evet, bazı şeylerin kabuğu faydalı olabilir ama emin ol yumurta bunların arasına girmiyor.''
''Sana bu konuda beceriksiz olduğumu söylemiştim.'' diye homurdanarak kollarımı göğsümde kavuşturdum.
''Ah, üzgünüm. En azından yumurta kırabileceğini düşünmüştüm.'' diyerek kaşlarını yukarı kaldırdı. Bir şey demeden omzuna çarparak masaya oturdum.
Siz şimdi sabah uyandığınızda ne olduğunu merak ediyorsunuz değil mi? Aslında ben de merak ediyordum ama Harry'nin telefonu çalarak her şeyi başlamadan bitirdi. Sonra da kahvaltı için aşağı indik. Bana yumurta kırmamı söyledikten sonra ekmekleri kızartmaya başladı ama bilin bakalım ne oldu? Ah, hadi ama bu kadar zor değil. Sonuç; kasenin içinde yüzen küçük beyaz kabukçuklar. Ne? Bu konuda iyi değilim tamam mı?
Harry elindeki tavayı masanın ortasına koyup ikiye böldü ve yarısını benim tabağıma koyup diğer yarısını da kendisi aldı. Önümdeki harika ötesi omletten küçük bir parça ağzıma atmadan önce Harry'ye pat diye bir soru sordum.
''O insanları neden öldürdün?'' Harry'nin çatalı havada kalırken kaşlarını çatıp bana baktı.
''Bundan sana ne?'' Aldığım kaba cevap sayeinde iç çekip moralimi bozmamaya çalıştım. Şu an karşımda bir katille, onun evinde kahvaltı ediyordum ve bunu bilmek en büyük hakkımdı!
''Daha az kibar olabilir misin merak ediyorum.'' diye alayla kaşlarımı kaldırdığımda gözlerini kıstı.
''İşlerime karışmazsan daha kibar olabileceğimi umuyorum.'' Çatalımı tabağa geri bırakıp sinirle güldüm.
''Karşımda bir katille kahvaltı ediyorum ve bana bazı şeyleri açıklayamıyor musun?'' Sesimi biraz yükselttiğimde kaşları biraz daha çatılmıştı. Çenesini sıkmaya başladığında gözlerinden de ateşler çıkmaya başlıyordu. Pekala, korkmamalıyım. Bir şey yapmaz değil mi?
Karşındaki insanları öldüren biri seni aptal. Sana neden zarar vermesin?
İç sesime susmasını söyledikten sonra bakışlarımı Harry'ye odakladım.
''Bana katil demekten vazgeç, ben sadece ailemin intikamını alıyorum!'' diye gürlediğinde irkilerek şaşkınca ona baktım. Ne yani, yaptığı şeyin mantıklı olduğunu mu düşünüyordu?
''İnsanları öldürerek intikam alıyorsun öyle mi? Peki insanları öldürenlere katil dendiğinin farkında mısın?! Sen katilsin ve bunu inkar edemezsin!'' Sandalyesini gürültüyle geriye iterken azıcık, birazcık korktuğumu hissettim. Ama haklıydım. Tanrı aşkına, hem insanları öldürüyor, hem de katil olduğunu inkar ediyor!
Harry, kıvılcım saçan gözlerini bana dikerek yavaş yavaş bana yaklaşırken içimden gelen sesle ayağa kalktım ve zarar görmemek için kendimi yukarıdaki odalardan birine kilitlemek üzere mutfağın kapısına adımlamaya çalıştım. Ama kolumdan sıkıca kavrayan el, beni olduğum yere sabitlemeye yetmişti. Ve bir de korkumu arttırmaya. Başımı çevirip gözlerimi Harry'nin dumanlar çıkan gözlerine diktiğimde içimde patlayan adrenalin duygusuyla sertçe yutkundum.
''Bırak kolumu.'' diye tısladım ona korkuyla bakarken. Korktuğumu belli etmemeliydim. Bırakmak yerine daha çok sıktığında ağzımdan küçük bir inleme kaçtı. ''Canımı yakıyorsun!'' dediğimi umursamadan kolumu sıkmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DIFFERENT [DEVAM ETMEYECEK]
FanfictionKendi masumluğunda hayatını süren bir kız... Ve masumluğun karanlıkla kaplanmış hali bir erkek, bir katil. O kadar farklılar ki... Bir o kadar da aynı. "Ben bir bataklığım, sen ise dal parçası. Ve sadece üç yol var. Eğer o dal parçası beni bataklıkt...