Bölüm 21- Beni Bırakma

229 35 26
                                    

İthaf Listesi (Sırasız)

@smilerilayda

@beyzanuurbas

@muzikmanyagi

@kissme2210

@forever1D1995

@loveuharry

@mutlugibimutsuz

@salute_mix1D

Canlarım artık ithafları yorum yapanlara vereceğim. Yorum ve vote verenleri kocaman kocaman öpüyorum ve teşekkür ediyorum :) Bölümü beğenmeniz dileğiyle...

Harry

Kapanmak üzere olan gözlerimi bir kez daha sonuna kadar açmaya çalışıp -ki bunda pek de başarılı olduğum söylenemez- elimdeki yarıya kadar dolu olan viski bardağına diktim. Belki milyonuncu kez dudaklarıma götürecekken ani bir karar değişikliliğiyle sinirle duvara doğru fırlattım. Bardak, çarpmanın etkisiyle tuzla buz olurken evde yankılanan sesle yüzümü buruşturdum. Sayamadığım kadar şişe devirmiştim ve hala bilinçli ve her şeyin farkındaydım. Soktuğumun içkisi bir boka yaramamıştı işte. Gözlerimi zaten kapatamıyordum. Kapattığım an beynimin içinde Bella'nın sesi yankılanıyordu. Yaşadığı için sevinmeli miydim, yoksa acı çektiği için üzülmeli miydim bilmiyordum. Yine de her iki şıkkı da es geçip c şıkkını uygulamak çok daha cazip geliyordu. Luke'a ölesiye işkence edip, daha sonra her yerini deşerek gebertmek.

Sağ elimi bitkince kaldırıp gözümü ovuşturdum. Göz kapaklarım iğneymişçesine gözlerime batıyordu. Ama uyumam imkansızdı. O, orada belki de işkence görüyorken benim uyumam imkansızdı. Benim yüzümden ona zarar geliyor olması kalbimin binlerce, hatta milyonlarca parçaya ayrılmasına neden oluyordu. Ama her şeyden önce onu çok... özlüyordum. Bana kızdığında alnında beliren o küçük kırışıklıkları, ellerini sinirle sıkmasını, ayağını belli bir ritimle ve sertçe yere vurmasını, kısılan gözlerinin onu farkında olmadan çok daha sevimli göstermesini özlüyordum. Mutluyken sağ yanağında çıkan o fazla belli olmayan ama dikkatimden kaçmayan küçük gamzesini görmeyi; aklına sinsi bir şey geldiğinde yüzünde oluşan o arsız sırıtmayı; utandığında kafasını önüne eğmesini, yanaklarının anında pembeleşmesini ve ne yapacağını bilemez halde parmaklarıyla oynamasını özlüyordum. Ama en çok da bana sarılışını özlüyordum, dudaklarının ve kollarının sıcaklığını hissetmeyi. Veya adımı onun ağzından duymayı. Evet, belki dıştan bakılınca çok da ilgili bir erkek arkadaş modeli değildim, ama bu kesinlikle ona verdiğim değerin bu dünyadaki hiçbir şeyle ölçüşemeyeceği gerçeğini değiştirmiyordu. Tıpkı onu özlediğim gerçeğini değiştiremediği gibi.

En acı olansa bunu, onu kaybettikten sonra çok daha iyi anlamış olmamdı. Bella'ya daha onu sevdiğimi bile tam anlamıyla söyleyememiştim. Oysa o, onu kaybetmeden bir gün önce beni sevdiğini söylemişti. Lanet aklım o sırada neredeydi hiçbir fikrim yoktu. Elimde olsa zamanı geri alır ve ona, onu tüm evrendeki sevgiden çok daha fazla sevdiğimi söylerdim. Ama ortada ne zamanı geriye alabilecek bir güç, ne de bunu söyleyebileceğim bir Bella vardı.

Titrekçe iç çektikten sonra cebimdeki telefonumu çıkardım ve son birkaç gündür yaptığım gibi tekrar Tom'u aradım. Saat gecenin üçüydü ve ben eve daha bir saat önce girmiştim. Her yerde deli gibi o saklandıkları lanet olası depoyu arayıp durmuştum. Elliden fazla adam şehrin dört bir yanında arama yapıyordu ve hala bir halt buldukları yoktu. O kadar kişinin bulamadığı depoyu bir ihtimal tek başıma bulabilirim diye ummuştum. Bu belki de bir mucize olurdu, fakat benim o küçük mucizeye tutunmaktan başka çarem yoktu.

DIFFERENT [DEVAM ETMEYECEK]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin