Bölüm 13- Kabuslar

360 50 2
                                    

Multi medyada Bella ve Stella (hayalindeki büyümüş hali) var. Sizce de fazla benzemiyorlar mı? :D

Bella Knight

 

Gözlerimi kırpıştırarak aralığımda görüş açıma giren ilk şey beyaz tavanla zıtlık oluşturan siyah avize oldu. Siyah mı? Ah, umutsuz vaka… Ağzımı şapırtıdatıp yerimde kıpırdanarak yatakta hafifçe doğruldum ve odayı inceledim. Siyah bir dolap, siyah komodin, siyah köşe koltuğu, siyah kitaplık ve siyah perde. Ne kadar da iç açıcı(!). Dün fazlasıyla sinirli olduğumdan olsa gerek odayı inceleyememiştim. Ama açıkçası pek incelenecek bir şey olduğunu da söyleyemem. Odayı üç kelimeyle anlatmam gerekirse; siyah, siyah ve yine siyah. Yatakta oturur pozisyona geçip gerindim ve karşımda duran boy aynasından kendime baktım. Üstümde kendi kıyafetlerim yoktu! Beyaz düz bir tişört vardı sadece! Ve bu tişört bana aşırı büyük olduğundan bunu Harry’ye ait olduğu gerçeği ve beraberinde bu tişörtü bana onun giydirebileceği ihtimali geldiğinde gözlerim büyüdü ve aceleyle yataktan kalkıp kapıyı açtığım gibi merdivenlere ilerledim. Merdivenleri hızla inip Harry’nin nerede olabileceği ile ilgili teori üretmeye başlayacakken mutfaktan gelen seslerle üstün zekamı kullanarak mutfağa doğru ilerledim. Mükemmel kokuların eşliğinde mükemmel bir şarkı sesi geliyordu. Mutfağa girip kapının pervazından Harry’yi dinlemeye başladım.

You’re looking at me, unsure

Bana bakıyorsun, güvensiz

 

I should’ve seen it before

Seni daha önce görmeliydim

 

You’re all I think about

Bütün düşündüğüm sensin

 

Baby

Bebeğim

Elindeki omlet tavasıyla birlikte arkasına döndüğünde bakışlarımız birleşti ve anlık bir şaşkınlıkla şarkıyı yarıda kesti. Bir şey demek için dudaklarını araladığı sırada ondan önce davranarak hızla sordum.

‘’Üstümü sen mi değiştirdin?’’ Kaşları havalanırken bakışları çıplak bacaklarıma kaydığında sırıtmaya başladı ve kendime içten okkalı bir tokat attım. Altıma bir şey giymeyi akıl edemeyecek kadar beyin yoksunuydum çünkü…

Bakışları tekrar gözlerime ulaştığında sırıtması daha da büyüdü ve bir şey demeden elindeki tavayla birlikte masaya doğru ilerledi. Omleti ikiye bölüp tabaklara koyarken kollarımı göğsümde kavuşturup masaya doğru ilerledim ve bir sandalye çekip oturdum. ‘’Sana bir soru sordum?’’ Kafasını kaldırıp bana baktı.

‘’Sana da günaydın Bella.’’ Omletleri koymayı bitirdikten sonra tavayı tezgaha bırakıp karşımdaki sandalyeyi çekti ve oturdu.

‘’Son kez soruyorum. Üstümü sen mi değiştirdin?’’ Sırıtarak bana baktı ve eline çatalını alıp dirseklerini masaya dayadı.

‘’Aslına bakarsan çok isterdim ama senin o cadaloz arkadaşın buna izin vermedi.’’ Ah, anlaşılan ben uyurken Charlotte, Harry ve Dean’e biraz çemkirmiş. Kıkırdayıp ben de çatalımı elime aldım ve ‘günaydın’ diye mırıldandım. Birkaç saniyeliğine bakışlarını üzerimde hissetsem de onu takmadım ve omletimden bir parça alıp ağzıma attım.

‘’Vay canına, bunu tadı mükemmel!’’ Bakışlarımı ona çevirdiğimde güldü.

‘’Buna Styles omleti deniliyor bebeğim. Tarifi bende gizli.’’ Diyerek göz kırptı. Ve sonra olanlar şöyle; onun göz kırpmasıyla içimde bir şeyler zıpladı, kalbim tekledi ve nefesim kesildi. Ah, bu çok normal… Değil mi?

DIFFERENT [DEVAM ETMEYECEK]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin