Gözlerimi kapatıp kaderime razı olup sonunu beklemeye başladım. Ah Charlotte, yaktın ikimizi de. Tek gözümü açıp ona baktımda gözlerini kapatmış bir şeyler mırıldanıyordu. Ah şey, sanırım ölmeden önce son kez dua ediyordu. Açtığım tek gözümü yeniden kapatıp ben de sessizce mırıldanmaya başladım.
Tanrım, sen yardım et.
Adımlar yaklaştıkça kalp atışlarım da onunla aynı orantıda daha hızlı çarpıyordu. Öyle ki, Harry beni öldürmese her an kalp krizinden ölebilirdim. İçimden adımları saymaya başladım. Bir. İki. Üç. Dört. Beş. Ve kaçınılmaz son. Şuan Harry'nin nefes alışını hissedebiliyordum. Gözlerimi biraz daha sıkıp ellerimi yumruk yapıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Belki de sadece birkaç bıçak darbesi ve sopa. Belki de beni öldürmez? Ya da en azından cesedimi acımasızca yakmaktansa bir mezar yapar? Ah, saçmalama Bella. Kimi kandırıyorum, bunların hiçbiri gerçekçi gelm- Hey, bir dakika. Kedi miyavlaması mıydı o?
''Küçük misafirimizle tanış Dean.'' diye mırıldanan Harry'nin sesiyle kocaman gözlerimi açtım. Birkaç saniye sonra uzaklaştığına ve koltuğa tekrar oturduğuna dair sesler işittiğimde şaşkınlıkla küçük camdan içeriye bakmaya çalıştım. Harry'nin elinde minicik, beyaz tüy yumağı gibi bir kedi yavrusu vardı ve Dean'e doğru tutarak gösteriyordu.
''Belki de onu kesmeliyiz.'' diyerek sadistçe sırıtan Harry'ya gözlerimi açarak baktım. Cidden yapmazdı değil mi? Dean'in hafif kahkahası küçük depoyu doldururken sertçe yutkundum.
''Bırak onu Harry. Bazen iyice saçmalıyorsun.'' İçimi derin bir rahatlama sararken sessizce derin bir nefes aldım.
''Onu gerçekten keseceğimi düşünmüş olamazsın.'' diyerek güldükten sonra kediyi yere bıraktı ve kedi hızla yanlarından uzaklaştı. Korktu sanırım.
''Hadi Bell. Gidelim. Yakalanacağız.'' Bakışlarımı bana sessizce fısıldayan Charlotte'a çevirdiğimde başımı hafifçe salladım. Yerimden kalkarken konuştukları şeyleri son kez dinlemeye çalıştım.
''Stars'a gidelim. Kafayı dağıtırız. İçki, kızlar, seks...'' Dean'in sesiyle gözlerimi kırpıştırdım ve daha fazlasını dinlemeden Charlotte'un peşinden gimeye başladım. Sessizce arabaya bindik ve ikimiz de derin bir nefes aldık.
''İntikam ha?'' Kafamı olumlu anlamda sallayıp gözlerimi kapattım.
''Yanındaki kim sence?''
''Bilmiyorum. Bence yakın arkadaşı, suç ortağı. Her ne haltsa işte. Sonuç olarak ikisi de katil.''
''Nereden biliyorsun? Dean'in birini öldürdüğünü görmedin ki.'' Sıkıntıyla nefes verip gözlerimi açtım.
''Her neyse. Hadi gidelim şuradan. Yemin ederim yakalandık sanınca orada kalp krizinden ölüyordum.'' Arabayı çalıştırıp çıkmaz sokaktan çıkmadan önce mırıldandı.
''Al benden de o kadar.''
***
Yatağıma yatıp müzik çalarımı kulağıma taktım ve müzik listeme göz attım. Tuşa basarak hızlıca alta doğru inmeye başladım. Rastgele bir yerde durduğumda çıkan şarkıyla gözlerimi devirdim. Gerçekten mi? Guy mı? Neden her şey üstüme geliyor ki? Zihnimdeki 'gereksiz' şeyleri uzaklaştırarak şarkıyı başlattım.
Greetings, Himeros
Tebrikler, Himeros
God of sexual desire
Cinsel istek Tanrı'sı
Son of Aphrodite
Afrodit'in oğlu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DIFFERENT [DEVAM ETMEYECEK]
FanfictionKendi masumluğunda hayatını süren bir kız... Ve masumluğun karanlıkla kaplanmış hali bir erkek, bir katil. O kadar farklılar ki... Bir o kadar da aynı. "Ben bir bataklığım, sen ise dal parçası. Ve sadece üç yol var. Eğer o dal parçası beni bataklıkt...