2

1K 73 62
                                    

Her sabah olduğu gibi rutinimi gerçekleştirdim. Evden çıktım ve neden bunu yaptığımı sorgulayarak servisi bekledim. Yani zorum neydi de sabahın köründe buradaydım?

Servis geldiğinde içeriyi süzüp Niall'a başımla selam verdim ve koltuğa oturdum. Vokal çocuk başını cama yaslamış uyuyordu. Cildi pürüssüz görünüyordu. Öpülesiydi... Bir annenin çocuğunu öptüğü gibi, yanağından... Öyle masumdu ki... Arada bir aldığı derin nefeslerle kirpikleri hareket ediyordu.

Kafamı çevirdim ve bir insana bu kadar uzun süre bakamayacağımı kendime hatırlattım ardından gözlerimi kapattım. Uyumak iyi gelebilirdi.

***

Niall'ın beni sarsmasıyla uyandım "Harry! Geldik!". Hızla doğrulup servisten indim. Her zamanki gibi Niall'ın anlatacak bir şeyleri vardı "Dostum ölü gibi uyuyordun. Ama ben de senin gibi yeni uyku düzenine alışamadım. Buraya bir saat daha erken geliyoruz." Haklıydı, geçen seneye göre ders bir saat erken başlıyordu.

Sınıfa girdik ve ben ilk dersi uyumamaya çalışarak geçirdim. Tenefüs olduğundaysa Zayn'i bulmaya karar verdim. Neden ve nasıl oldu bilmiyordum ama ben en alt kata inmiş esmer bir çocuk arıyordum. Fakat kulaklarımı dolduran zil sesiyle sınıfa gitmem gerektiğini anladım.

Merdivenleri hızla adımlamaya başladım fakat aşağı inmeye çalışanlar yukarı çıkmamı güçeştiriyordu. Sonra kalabalığın içinde bir çift göz beni buldu. Burun buruna geldiğim çocuğa ait olan gözler... Maviliğinin ucu bucağı olmayan gözler... Sonsuzluk gibi geçen o iki saniyede içimi ısıtan gözler... Ve her anlamı yükleyebileceğiniz bakışlar... Ardından çocuk gözden kayboldu.

Saniyelerin tekrar akmaya başladığını hissettiğim an kalp atışlarımın ritmi bozulmuştu. Hızlı hızlı nefesler alıyordum. Beynim zonkluyordu ve kulaklarım yanıyordu, bu sadece şey olduğunda olurdu, şey; heyecanlandığımda.

Siktir! Ondan hoşlanmış mıydım? İsmini bile bilmediğim vokal çocuktan hoşlanmış mıydım? Bu olamazdı, olmamalıydı.

Kendime tekrar sınıfa gitmem gerektiğini hatırlattım ve hızla içeri girdim.

Sınıftakilerin bakışlarından anlaşılan geç kalmıştım "özür dilerim Bayan Moran." Kalp atışlarımı düzene sokmakla meşguldüm de...

Kadın anlayışla başını salladı ve yerime oturdum. Kafamı sıraya gömdüm ve onu düşündüm, ona karşı ne hissettiğimi.

***

Okuldan sonra servise bindiğimde Niall, vokal çocukla konuşuyordu. Çocuk her zamanki yerine oturup kulaklığını taktığında sordum "onu tanıyor musun?"
"Evet, o benim abim"
"Ne? Ciddi misin?" bunu beklemiyordum, bunu kesinlikle beklemiyordum.
"Üvey abim. Babam ve onun annesi 5 yıl önce evlendi."
"Anladım." Sonra Niall dalgın bir şekilde çocuğu süzdü ardından gözlerini ondan ayırmayarak konuşmaya başladı "Sorunları var. Yani kötü şeyler yaşadı, yaşamış. Annesi homofobik ve o... Bilirsin işte... Anladığıma göre biseksüel ve annesi onu geçen sene bir çocukla öpüşürken görmüş. Ardından ona bağırıp çağırmış ve psikoloğa götürmüş. Çok saçma, farkındayım. Annesinin bu tutumunun sebebini bilmiyorum. Geçen sene onun için ciddi manada zordu."
"Psikolog mu? bir işe yaradı mı peki?"
"Bilmiyorum. Olay hakkında detaylı bir şey bilmiyorum çünkü bunları öğrenmemem gerekiyordu. Bunu bildiğimi bilen tek kişisin. Babamlar konuşurken şans eseri duydum bunları. Ve birine anlatmaya o kadar ihtiyacım vardı ki... Ben de yeni tanıştığım birine anlatıverdim. Dostum, sana güvenebilirim değil mi?" elimle ağzımın fermuarını kapatıyormuş gibi yaptım "Tabii ki! Benden laf çıkmaz." arkadaşça omzuma vurdu.

Tereddüd ederek sordum " Baban, eğer homofobik değilse, neden onunla ya da annesiyle konuşmadı?"
"Babam, kendine onun üzerinde karar alma hakkı tanımıyor. Yani annesi ile onun arasına girmek de istemiyor."
"Haklı aslında." omuz silkti
"Bilmem" sonra birden gülümsedi "boşversene, bana şu futbol oynamaya çağıracağın arkadaşından bahset." Zayn'in aklıma gelmesi sırıtmama sebep olmuştu. "Bizimle aynı okulda. Onunla kendimi bildim bileli arkadaşım. Buna rağmen hala sınıfını bilmiyorum" kısa bir kahkaha attım "Zayn'le ortak yönümüz yok ama bir o kadar da aynıyız. Kafa çocuktur iyi anlaşacağınıza eminim."
"Bana da öyle geliyor." omuz silkti "Her neyse senin inmen gereken yere geldik. Bir saat sonra görüşürüz."
"Görüşürüz"

Niall, o çocuğun kardeşiydi ve bu her şeyi daha berbat hale getiriyordu. Bir de o çocuktan hoşlandığımı varsayarsak. Ayrıca Niall, onun için üzülüyordu, yaşadıkları için üzülüyordu.

Annesi onu "düzeltmeye" çalışırken benim ondan hoşlanmaya hakkım yoktu. Bu en iyi ihtimalle onun dikkatini dağırtı ki bu bile yeterince kötü. Bunu ne ona ne Niall'a yapma hakkım yoktu.

Eve gidince çantamı bir kenara atıp banyoya girdim. Futbol için formamı giydim ve kıvırları yatışmayan saçlarımı ıslattım. Bu onlara şekil verebilirdi.

Hazırlandıktan sonra evden çıktım. Zayn beni görünce yanıma geldi " N'aber? Ben de tam kapıyı çalacaktım. Hangi halı sahaya gidiyoruz?"
"Sokağın sonunda bir spor tesisi var. Niall bizi orada bekliyeceğini söyledi."
"İyi öyleyse gidelim."

Oraya varınca Niall bize el salladı. Sonra vokal çocuğu gördüm. Yanında biri daha vardı. Esmer kahverengi gözlüydü, kolundaki üç tane ok dövmesiyle benden yaşça büyük duruyordu.

Biz Niall'a yaklaştıkça o ikisi de yaklaşıyordu. Sonra esmer olan elimi sıktı "Merhaba ben Liam"
"Ben Harry" ardından vokal çocuk elini uzattı. Tanrım nefes alamıyordum. "Ben Louis" Louis. Elimi sıktığında yanmaya başlamıştı, kolumdan vücuduma yayılan uyuşukluğun etkisiyle yutkundum. "M-memnun oldum."

Liam basketbol topuna uzandı "Biz basketbolu tercih ediyoruz." sonra Louis'yle birlikte yarısahadaki potaya gittiler. Louis arada bir Liam'a bir şeyler fısıldıyordu. Sanki buraya gelmek istememiş gibiydi. Belki bizimle ya da benimle aynı ortamda bulunmak istemiyordu. Acaba benim ona okulun başından beri baktığımı fark etmiş miydi? Umarım böyle bir şey olmamıştır.

Zayn'in sesiyle dünyaya geri döndüm "Harry orada ne halt yapıyorsun oyuna katılsana!"
"Peki tamam geliyorum."

Yaklaşık bir saattir oynuyorduk ve ben dikkatimi toparlıyamıyordum. Yani Louis diğer yarısahadayken nasıl odaklanabilirdim? Neden böyle hissediyordum, bunun her saniyesinden nefret ediyordum. Aklımdan çıkıp gitmesini o kadar çok istiyordum ki.

Sonra Louis buraya doğru gelmeye başladı. Terlemişti ve nefes nefeseydi. Tanrım, şortunun altından görünen pürüssüz bacakları çok hoştu. Bacaklarına baktığım için utanıp bakışlarımı suratına kaydırdır. Siktir, göz göze gelmiştik. Lütfen ona olan ucube bakışlarımı fark etmemiş olsun. Lütfen.

Louis, Niall'a seslendi "Hadi artık gidelim." sonra Zayn beceriksiz bir bad boy tavrıyla "Harry, bayağı geç oldu, sizde kalsam olur mu?" omzuna yumruk attım "Evimde her zaman Bradford Bad Boy'una yer var." Yan taraftan gelen kahkaha dünyamı alt üst etmişti. Louis'yi ilk defa gülerken görmüstüm. Ve bu midemde kelebekler olmuşturmuştu. Sonra bana baktı. Güneş ışığım. Kahkahasının arasında "Bu iyiydi!" dedi.

Bana neler oluyordu böyle. Çok mutluydum. İçimdeki ergen kız mutluluğunu durduramıyordum.

Zayn'in kulağına eğildim "Hadi gidelim dostum, ne dersin?" başıyla onayldı ve biz de evdin yolunu tuttuk.

Sonra ben öyle durup dururken söyleyiverdim "Ben birinden hoşlanıyorum."
"Ciddi misin?! Niall'dan deme!"
"Hayır. Aaa..şey..Louis?"
"Yok artık!"
"O çocukta değişik bir şeyler var. Ne olduğunu bilmiyorum ama fena halde onunla takılmak istiyorum."
"Dostum kızlar hakkında taktik verebilirim ama konu erkekler olunca becerikli olduğum söylenemez."
"Hey amacım onunla çıkmak falan değil. Sadece onu tanımak istiyorum." mutlu etmek.
Omuz silkti "sen öyle diyorsan"

Evin kapısını çaldım ve açan olmayınca anahtarı çıkartıp içeri girdim. Zayn içeri girdikten sonra mutfağa yöneldim "Annem anlaşılan fazla mesai yapıyor. Keyfine bak!" elimdeki kola kutusunu Zayn'e fırlattım. Ardından banyoya girdim.

Tişörtümü çıkarıp şortumun bacaklarımdan kayışını izledim. Boxerımı bir kenara fırlattım. Küvetin içine girip başımı geriye yasladım. Gözlerimi kapattım ve kendime fısıldadım "onu düşünme."

***

lil spoi: "Sen bu çocuğa aşık mısın?"

THE GLANCESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin