12

632 50 86
                                    

Saatlerdir şarkı söylüyorduk ve boğazım kurumaya başlamıştı. Louis'ye baktım "Mola versek mi?"
"Olur."

Kenara çekildik ve herkes bir köşeye sindi. Piyanoda Jessica vardı, bateride de Tress adlı bir çocuk. Gitarda Josh, basta da Rose vardı. Kemandaki kız bizim sınıftan Angelica'ydı.

Biz mola verince Danny geldi ve yanıma oturdu "N'aber?"
"Hiç..mola verdik."
"Şarkıyı hala dinlemedim."
"Birazdan tekrar çalarız o zaman dinlersin."

Louis ile yakın olmaya başladığımdan Danny'e karşı zaten az olan ilgim iyice yok olmuştu. Bunu Danny'e yansıtmak istemiyordum bu yüzden elimi Danny'nin beline koydum.

Bir süre sonra Tress ayağa kalktı "Gençler bu provayı kaydedelim, kaydı başlatıyorum."

Louis de ayağa kalktı ve cırtlak bir sesle bağırdı "Tress the button!" (Y.N: espiri aklıma ingilizce geldi ve türkçeye çevirince saçma oluyor😅)

Louis'nin yaptığı espiri her ne kadar bayat olsa da beni güldürmüştü.

Ayağa kalktık ve herkes yerini aldı. Danny de bizi izliyordu. Louis'ye gülümseyerek başladım.
"I might never be your knight in shining armor
..."

Şarkı bitince Danny sordu "Şarkının adı ne?"

Aslında daha önce düşünmemiştik fakat ben çok beklemeden söyledim ve Louis ile aynı anda konuştuk: "Perfect"

Bu müthiş derecede kalbimi eritmişti. Çekingen bir tavırla ona bakarak gülümsedim.

Danny rahatsız olmuş bir şekilde yanıma geldi "Çok güzeldi. Gerçekten çok güzeldi keşke sizinle bu şarkıyı çalabilseydim."
Omuz silktim "Keşke."
"Senin keyfin mi bozuk?"
"Ha-hayır. Biraz yoruldum sanırım."
"Hadi gel bahçeye çıkalım"

Elimden tuttu ve beni dışarı sürükledi. Bahçedeki banka oturduk, elini belime koydu "İyisin değil mi?"
"Hı hı iyiyim evet."

Liam bize doğru geldi "Dan bi baksana!"
Danny belimde olan elini yavaşça çekti "Ben birazdan gelirim."

Danny ona karşı olan ilgisizliğimi anlamaya başlamıştı. Louis'nin beni hayran bırakan gülüşü ve ıslak bakışları Danny'i fark etmeme bile izin vermiyordu. Onu üzmek istemiyordum ve lanet olsun ki ona umut vermiştim. Ve Louis'yi unutmak uğuruna onunla olmuştum.

Sıkıntıyla başımı ellerim arasına aldım. Yanıma birinin oturduğunu hissedince kafamı kaldırdım. Danny'i görünce zoraki bir şekilde gülümsedim  "Gelmişsin."
"Onu düşünüyorsun değil mi?"
"Kimden bahsediyorsun Dan?"
"Anla işte... Louis"
"N-ne alakası var"
"Hadi ama... Biz birlikteyken asla tam anlamıyla mutlu olmuyorsun. Seni en mutlu provada gördüm, Louis ile şarkı söylerken."
"Bak, ben çok özür dilerim ama... Ama bunu artık yapamıyorum.''
Kırılmış bir ifadeyle yüzüme baktı "Neyi?"
Derin bir nefes aldım "Sana yalan söylemek istemiyorum. Beni her öptüğünde karşımda başkasını gördüğümü saklamak istemiyorum. Sana her dokunduğumda o olduğunu hayal ettiğimi gizlemek istemiyorum. Sen beni severken aynısını onun yaptığını düşlemek istemiyorum."
Kızarmış gözleriyle bana baktı ve titreyen sesiyle fısıldadı "Neden? Neden yaptın?"
"Unutmak için. Onu unutmak istediğim. Umrunda bile olmadığım biri için ağlamaktan yoruldum. Senden çok özür dilerim tam bir pislik olduğum için. Sevgini kullandığım için."
Burnunu çekti "Sanırım benim için önemli olan senin mutluluğun."
"Hayır. Bunu yapma; suratıma yumruk at, bana küfret, ağzına geleni say ama böyle yapma. Senin sevgini asla hakketmeyen biri olduğumu bana hatırlatma. Kendimden nefret ediyorum!"
Sesindeki titreme artmıştı "Ama öyle. Öyle hissediyorum. Bilmiyorum bir anda her şeyi söyledin ve ben galiba...yani sen..." sesi daha da kısılda ve hıçkırmaya başladı.

Ona yaklaşıp elimi omzuna attım, kafasını göğsüme yasladı. Sikeyim! Böyle iğrenç bir insan olduğum için kendimden nefret ettim. Çevremdekileri de üzmeye başlamıştım. Bu harika(!)

Sonra Danny yüzünü bana çevirdi "Şimdi git ona söyle."
"Neyi? Ben mi? Hayatta olmaz!"
"Bugün ona gidip ne hissettiğini anlatmazsan asıl yumruğu o zaman suratına atarım."
"Ama ben... Nasıl..?"
"Git ve içinden nasıl geliyorsa öyle davran!"
"Senin sevgini gerçekten hak etmedim. Gerçekten. Umarım benim gibi piçin teki olmayan ve senin sevgini hak eden biriyle birlikte olursun."
Bakışkarını yere indirdi ve o zaman bana kızdığını anladım kendi kendine mırıldanırken ayağıyla toprağı dövdü "Umarım..."

Sonra okul binasına girip en alt kata indim. Louis'nin her zaman olduğu yere.

Bunu yapmam gerekiyordu. Böyle yaşamaya devam etmek istemiyordum. Boş koridorda Louis'yi görünce durdum. Ve tüm cesatetimi toplayıp Louis'ye arkasından seslendim "Hey Louis!"
Durup arkasını döndü "Efendim?"
"Şey...sana bir şey söylemem lazım"
Yanına yaklaştım. Karşı karşıya duruyorduk.
"Evet dinliyorum."
"Ben... Şey..." beynim zonkluyordu ve terliyordum. Tanrım, niye böyle bir şeye giriştim ki!? Yutkundum. Bakışlarım dudakları ve gözleri arasında gidip geliyordu.
Sonra nasıl oluğunu anlamadığım bir şekilde dudaklarına yapıştım.

Tanrım, en başından beri hayalini kurduğum şey... Öyle yumuşak ve güzeldi ki... Masal gibi, aşk şarkısı gibi... Öyle huzurlu hissettim ki... O an beni tutması için her şeyi verebilirdim.

Şaşkınlığın etkisiyle hiçbir şey yapmadı. Sonra elleriyle göğüsümden itti. Gözlerini kocaman açmış tuhaf bir yüz ifadesiyle duruyordu. Sonra sesini yükseltti "Sen ne-" sözünü titreyen dudaklarım ve nemli gözlerimle kestim. Kısık sesle fısıldadım "Çok özür dilerim."

Koşarak orayı terk ettim. Deli gibi ağlamak istiyordum. Yüzümü ellerimle kapattım. Göğüsüm sıkışıyordu.

Bu olanları o kadar unutmak istiyordum ki! En çok da onu unutmak istiyordum. Bana yaptığının farkında bile değildi! En kötüsü onu suçlayamıyordum çünkü buna hakkım yoktu.

Onunla arkadaş olmayı beklemek istedim fakat beceremedim. Şimdiyse olaya bodozlama gireyim derken her şeyi mahvetmiştim. Tanrım, neden böyle bir şeye giriştim ki!

Düşüncesizliğin dibine vurmuştum ve bunlar benim suçum değilmiş gibi ağlıyordum. Onu öpmüştüm. Kelimenin tam anlamıyla muhabbetimin bile olmadığı çocuğu öpmüştüm.

Uyumak istiyorumdum, sadece uyumak. Okulda durmak istemiyordum.

Çantamı bile almadan bahçeden dışarı çıktım. Eve gidebilirdim, annem her şekilde benden sonra eve geliyordu, ona açıklama yapmak zorunda kalmazdım.

Okuldan çıkıp, bir otobüse bindim. Eve gider gitmez kendimi yatağa attım ve uyuyana kadar ağladım.

***
Biraz kısa oldu ama şu sıralar eskisi kadar ilham bulamıyorum :/

THE GLANCESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin