19

547 40 0
                                    

Lanet olası çarşamba günlerinden nefret ediyordum çünkü iki haftadır her çarşamba Louis buluşmayı reddediyordu. Yani bir bahane bulup. Bu çarşambaysa sınavı olduğunu söyledi. Hadi ama ciddi olamazdı... Herkes Louis'nin dersleri sallamadığını biliyordu.

Telefonu aldım ve Louis'yi aradım, telefonu kapalıydı. Evden çıkıp bisikletime bindim ve evine gittim.

Niall evin bahçesinde golf takımlarını temizliyordu. Beni gördünce şaşırdı "Naber, Harry? Burada ne işin var?"
"Şey Louis'yi soracaktım."
"Bugün çarşamba her çarşamba futbol oynamaya gider."
"Hmm anladım.."

Bunu neden bana söylememişti ki?

"Peki kiminle oynar."
"Liam'la falan işte."

Bugün Zayn de Liam'la takılacaktı. Niall'la veda edip telefonumu aldım ve Zayn'e mesaj attım

- Dostum, Liam'la mısın?
+ Evet?
- Yanınızda Louis var mı?
+ Hayır
+ Neden ki?
- Sonra anlatırım

Biliyordum, Liam'la olmadığını biliyordum. Bana yalan söylemişti. Ama neden?

Bisikletime bindim ve evin yolunu tuttum. Louis'nin bana yalan söylemiş olması kalbimi kırmıştı. Ayrıca nerede olduğunu çok merak etmiştim. Kimseye söylemediğine göre iyi şeyler dönmüyordu.

Eve gittim ve haftaya Louis'yi takip etmeye karar verdim.

Eve varmadan bir araç önümde durdu. İçerden Danny'nin lanet olası babası indi "Şimdi okulda değiliz küçük!"
"Lütfen gitmeme izin ver hadi."
"Bunun için bana bir sebep söyle."

Adam gittikçe bana yaklaşıyordu. Bisikletimden indim "Birincisi benimle uğraşmak sana bir şey kazandırmayacak. Hem bunu neden yapıyorsun ki!?"
"Senin gibi şımarık küçükleri birinin terbiye etmesi lazım."
"Bunu oğlunun intahar etmesine sebep olan biri mi söylüyor?"
"Sen iyice haddini aşmaya başladın."
"Hadi ama uğraşacak başka birini bul."

Adam karnıma yumruk attı ve acı tüm vücuduma yayıldı. Adamı göğüsünden itip tekme attım ve bu onu daha fazla kızdırdı. Adamın suratıma savurduğu yumruk burnuma denk gelince acıyla bağırdım. Başım dönmeye ve burnum kanamaya başladı.

Elimin tersiyle burnumu silerken öfkeyle adama bağırdım "Siktir git artık!"

Cebimden telefonumu çıkardım "Eğer şu an gitmezsen polisi arayacağım."
"Sakin ol küçük sadece oyun oynuyorduk."
"Oyununa başlatma şimdi!"

Adam arabasına bindi ve o uzaklaşırken aldığım taşı arabaya fırlattım ve arabanın camı çatladı. Adam el hareketi çekti "Seninle sonra görüşeceğiz!"

Bisikletimi elimle sürükleyerek eve götürdüm. Eve girince annemin gelmiş olduğunu gördüm. Ona bu olayı anlatıp endişelenmesini istemiyordum. "Anne, bisikletten düştüm."

Yanıma geldi "Yüzüstü mü düştün?"
"Ah evet."
"Kötü olmuş. Git yüzünü yıka."

Yüzümü temizledim ve odama gittim. Louis'nin nerede ve ne yapıyor olabileceğini düşündüm.

O gün sabahın 3'üne kadar ona ulaşamadım. Ve nihayet ulaştığımda bana şarjının bittiğini söyledi. Ne kadar uydurma bir yalandı bu böyle?!

Fakat bunu ona söylemedim. Ama o bir şeyler olduğunu fark etmişti.

Saat geç olduğundan bitkin gelen sesiyle sordu "Hadi ama sorun ne?"
"Sadece sana güvenmek istiyorum."
"Bana güvenebilirsin sana asla yalan söylemem."

Bunu dediği an telefonu kapatmamak için kendimi zor tuttum. Sadece dudaklarımın arasından isteksiz bir kelime süzüldü "Biliyorum."

Birbirimize yalan söylüyorduk, ne kadar mükemmel(!)

THE GLANCESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin