Her şey bittiğinde çok kötü hissediyordum. Bunun her saniyesinden nefret etmiştim. Sadece onların beni kullanmasına izin vermiştim ve işleri bitince kahkaha atarak yanımdan gitmişlerdi.
Bacaklarımın arasından süzülen kanı umursamadan pantolonumu giydim. Elimin tersiyle gözümü sildim ve burnumu çektim.
Jordan yanıma geldi "Louis'yi bırakacaklarmış."
Bıkkın bir nefes verdim "Jordan?"
Merakla tek kaşını kaldırdı"Efendim?"
"Louis'nin bunlardan haberi olmasın. Tamam mı?"
Omuz silkti "Tamam."İçinde bulunduğum odaya göz gezdirdim. Acizlik ve şeytan kokuyordu. Bir anlığına hayatı burada geçen ya da geçmek zorunda olan insanların arkasındaki hikayeyi merak ettim.
Yavaş adımlarla bulunduğum ortamı terk ederken beni karşılayacak manzarayı merak ediyordum.
Dışarı çıkınca Louis'nin, Lenny'e bağırıp çağırdığını duydum. Sarfettiği küfürlere Lenny ise yanıtsız kalıyordu. Tepkisini merak ederek ona yöneldim, Louis beni görünce durakladı sonra hızla yanıma geldi.
Bir süre hiçbir şey demeden birbirimize baktık. Bitkinlikten küçülmüş gözleri ve zayıf düşmüş bedeniyle adeta yardım istiyordu. Dudağının kenarında küçük bir kıvrım oluştu ve gülümsemesi gittikçe büyüdü.
Tüm gücümle ona sarılıp başımı boynuna gömdüm. Bunca pislikten etkilenmemiş kokusu hala masumluğunu koruyordu. O da elini saçlarıma daldırdırken kendini açıklamaya çalışıyordu "Artık onlara ihtiyacım olmadığını sana kanıtlamaya çalışıyordum. Benimle bir daha görmek istemediğini düşündüm. Ben de seni kazanmaya çalıştım. Onlara işi bırakacağımı söyledim ve benden hala hırsızlık yapmamı istiyorlardı. Ama birden her şey boka sardı ve ben-"
"Kapa çeneni ve bana daha sıkı sarıl."Kıkırdaması eşliğinde kollarını sıkılaştırdı "Biliyor musun artık onlara ihtiyacım olmadığı kesin ama sensiz bir bok yapamayacağım da belli." sözleri beni mutlu etmişti.
Jordan'la göz teması kurdum "Hey Jordan! Prensesi lanetli kuleden kurtardığıma göre ben gidiyorum."
"Ne halt yersen ye! Bana ne!"Jordan'ın beni terslemekte çok haklıydı, ne diye hala duruyordum ki?!
Louis'nin belinde olan ellerimi ondan çekip elini tuttum "Hadi gidelim."
Biz yürümeye başlarken Louis kafası karışmış bir şekilde konuştu "Bir dakika, en önemli soruyu unuttum."
"Ne?"
"Nasıl yaptın?" duraksadı "Yani..bana kurtulmak için bir milyarderin evini soymam gerektiğini söylediler."Jordan elinde Gemma'nın motoru ile geldi "Bunu alabilirsin."
"Pe-pekala."Jordan gidince Louis ve onun şüpheli bakışlarıyla baş başa kaldım. Hala benden cevap bekliyordu "Harry, bir soru sordum."
"İşin o kısmını bana bırak olur mu?"
"Bunu nasıl yaptın? Bir şey mi çaldın."
İki elimi de havaya kaldırdım "İllegal olan hiçbir şey yapmadım. Bana güven. Ama beni sorgulama tamam mı? Söylemem gerekirse sana söylerim."
"Sadece sana zarar verdiler mi bilmek istiyorum çünkü eğer böyle bir şey yaptılarsa-"
Sözünü kestim "Zarar vermediler, ben iyiyim."Motora bindim ve arkama oturmasını işaret ettim "Şimdi seni evine bırakacağım. Annene kafa dinlemek için gittiğini falan söylersin. Yarın da kayıp ilanını sildiririz."
"Sadece her şeyi anlatsak nasıl olur?"
"Bu güvenli mi sence?"
"Değil."
"O zaman?"
"Sen nasıl istersen. Sonuçta prensesini lanetli kuleden kurtaran sensin."Kollarını belimen sardı ve oradan uzaklaştık.
Güneş doğmaya çalışırken gece yaşanmış olan her haltı yok etmeye çalışıyor gibidi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE GLANCES
Fanfiction"Başından beri seni sevdiğimi haykırıyordum, sadece bunu dilimle değil gözlerimle yapıyordum."