*cumartesi*
Sabah erkenden rahatsız eden alarm sesiyle uyandım. Yataktan kalkıp duşa girdim.
Duştayken en yüksek perdeden şarkı söylüyordum. Muhtemelen annemi uyandıracaktım ama çok da umrumda değildi.
Duştan çıkınca aynadan kendime baktım. Saçlarım ıslak olduğu için düz ve uzun görünüyordu. Gözlerimin yeşil rengi iyice belirginleşmişti. Kendime gülümsedim. Ve ortaya çıkan gamzelerimle çok soft görünüyordum. Bu hafiften sırıtmama neden olmuştu.
Saçlarımı havluyla kuruladım ardından boxerımı giyip banyodan çıktım.
Kendi kendime bir şeyler mırıldanıyordum. Sonra annemin uyanmış olduğunu gördüm bana ters ters baktı "Harold pantolon giymelisin!"
Umursamadan odama gittim ve bir şort giydim. Tişört giymek istemiyordum.Merdivenlerden aşağı indim. Mutfağa gittim ve dolaptan süt çıkardım. Ardından bir kaseye boşaltmış olduğum mısır gevreklerinin üzerine döktüm.
Masaya oturdum ve televizyondan rastgele müzik kanalı açtım.
O sırada telefonum çaldı. Arayan Zayn'di. Ağızımdakileri yutmaya çalışırken armayı kabul ettim "Günaydın Zayn"
"Günaydın Harry. Direkt plaja gitmeden size gelsem diyordum."
"A sorun değil. Zaten hepimizi Niall'ın babası bırakacak. Bize gel bizden onlara geçeriz."
"Tamamdır."Yarım saat sonra kapı çaldı. Gelen muhtemelen Zayn'di.
Kapıyı açtım. Zayn beni görünce şaşırdı "Dostum neden çıplaksın."
"Çıplak değilim, yarı-çıplağım. Arada fark var."
"Yapmaa. En az %75'in çıplak."
"Neyse ne, seninle bunu tartışmayacağım." ardından kısa bir kahkaha attım. Sonra devam ettim "Hem bundan memnun olman gerek, böyle mükemmel bir vücudu her zaman göremezsin."
Göz devirdi "Tabii ne demezsin!"
"Neyse hadi içeri gel."Zayn içeri girdi ardından kapıyı kapattı. Elindeki spor çantasını kapının kenarına bıraktı ve benim peşimden mutfağa geldi.
Masaya oturunca sordum "Kahvaltı yaptın mı?"
"Yaptım, tokum şu an"
"Ben de gidip üstümü giyeceğim şimdi." televizyon kumandasını ona uzattım "Keyfine bak." ardından odama yöneldim.Üstümdeki şortu çıkartıp, dolaptan kapri aldım. Sonra bir metallica tişörtü bulup üstüme geçirdim.
Deniz şortumu, terliklerimi, havlumu, güneş kremimi ve şampuanımı spor çantasının içine atıp çantayı kapattım.
Odamdan çıkıp aşağıya inerken Zayn'e seslendim "Dostum ben hazırım hadi gidelim!"
Zayn hızla mutfaktan çıktı ve dış kapıyı açtı. Ben de dışarı çıkıp kapıyı kapattım.
Tam evin bahçesinden çıkarken Zayn kolumdan çekti "Harry, sanırım çantamı içerde unuttum."
Bıkkınlıkla nefes verdim "Aptalsın!" sonra kafasına vurup eve yöneldim.Kapıyı üç dört defa çaldıktan sonra annem açtı.
Zayn'in çantasını göstererek içeri eğildim "Anne şu çantayı versene."
Çantayı aldıktan sonra Niall'ın oturduğu sokağa doğru yürümeye başladık.Bir kaç metre sonra gri bir Kangoo önümüzde durdu. İçeri bakınca şoför koltuğunun yanındaki koltuka oturan Louis'yi gördüm.
Arabanın kapısı açılınca Zayn'le içeri girdik. Bay Horan başıyla selam verdi "Merhaba hanginiz Harry?"
Gülümsedim "Benim, efendim."
"Niall sesinin çok güzel olduğunu söyledi." sonra Louis'ye göz kırptı "Louis'ninki kadar iyi mi acaba?"
Mahcup bir şekilde gülümsedim "Bu konuda onun kadar deneyimli olduğumu zannetmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE GLANCES
Fanfiction"Başından beri seni sevdiğimi haykırıyordum, sadece bunu dilimle değil gözlerimle yapıyordum."