22

481 46 3
                                    

Perşembe ve cuma okula gitmedim. Sanırım ağlamamaya çalışmakla meşguldüm. Anneme aptalca bahaneler sunmuştum. Matematikten F almıştım. Dışarıda beni sebepsiz yere dövmek için bekleyen kırk yaşında bir adam vardı. Ayrıca hayatımın aşkı uyuşturucu kullanıyordu.

Şimdiyse tavana bakarak hayatımın mükemmellik seviyesini düşünüyordum.
Beni en çok kıran şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Yalan mıydı, yoksa hayal kırıklığı mı ya da korku mu? Muhtemelen üçü birdendi.

Vücudum uyuşmuştu. Telefonumu aldım, Louis defalarca aramıştı. Telefonu açmamamın nedeni; ne diyeceğimi bilmiyor olmamdı.

Telefon elimdeyken Niall aradı. Yönelteceği sorulara kendimi hazırlayarak açtım
"Selam Niall!"
"Harry! Neden okula gelmiyorsun?"
"Çok hastaymışım."
"Ne hastalığı."
"Matematik görünce kusma hastalığı."

Ondan aldığım boğuk kahkaha keyfimi biraz olsun yerine getirmişti.

Gülme işlemi bitince konuştu "Harry bize gelsene takılırız biraz."
"Bilemiyorum Niall."
"Louis ile mi sorun var? Eğer öyleyse başka bir yerde buluşalım."
"Olur, aşağı sokaktaki kafeye gidelim mi?"
"Tamam."

Yataktan kalktım ve uyuşuk bir şekilde hazırlandım.

Evden çıktım, ıslığımla yarım bir melodi tutturdum. Batmakta olan güneş, benim güne yeni başlamama inat daha hızlı kayboluyordu.

Uyuşuk bir şekilde sokağı adımlıyordum. Yıllardır boş olan evin önünden geçiyordum. Bu evden nefret ediyordum, sebebi muhtemelen birazdan psikopat Jack'in burada olacak olmasıydı. Bundan o kadar bıkmıştım ki adamı gördüğümde geldiğim gibi eve dönmek istiyordum. Korktuğum için polisi de arayamıyordum çünkü ne olabileceği hakkında en ufak fikrim bile yoktu. Aptal adam şimdiyse anlamsızca sırıtarak bana doğru geliyordu "Küçük kıvırcık bugün nasılmış bakalım?"
"Hadi ama daha ne kadar sürecek bu?!"
"Bilmem bundan canım sıkılana kadar." aptal bir kahkaha attı.

Bana yaklaştı, karnıma tekme atıp yere düşümeme sebep oldu. Havaya rastgele tekmeler savuruyordum. Üstüme çıkıp burnuma yumruk attı. Acıyla bağırıp küfür savurdum.

Ben ne olduğunu anlamadan iki kişi gelip onu üzerimden aldı. Birinin elinde bıçak vardı. Adamlara daha dikkatli bakınca onların çarşamba günü Louis'nin yanında olan kel ve sakallı olduğunu anladım. Kel olan Jack'i tuttu fakat Jack direnmeye devam edince karnına bıçağı sapladı. Jack acıyla bağırırken onu arabanın içine soktular. Bense hala olayın şokuyla yerde yatıyordum.

Onlara Louis'nin talimat verdiğine emindim. Eğer Jack ölürse Louis katil olacaktı. Artık Louis'yi tanıyamıyordum, beni o kadar hayal kırıklığına uğratmıştı ki neredeyse ondan nefret edecektim.

Telefonu aldım ve Louis'yi aradım "Louis hemen benim evime gel, hemen."

Annem olmadığı için evde konuşabilirdik.

"Ne oldu Harry sorun ne?"
"Gelince konuşuruz."
"Peki öyleyse."
Eve gittim, Niall'la bir şeyler uydurup mesaj attım. Louis'nin gelmesini beklerken üstümü temizledim.

Çok geçmeden kapı çaldı. Louis, geldiğinde bana sarılmak istedi fakat olayın ciddiyetinin farkına varmasını istiyordum "Louis o adamları sen gönderdin değil mi?"
"Hangi adamları?"
"Salağa yatma Lou. Seni gördüm otuzlu yaşlardaki adamlarla saçma sapan işler yaptığını gördüm. Seni takip ettim ve karıştırdığın haltları gördüm."

Bir süre sessizlik oldu. Louis kaşlarını çatıp bana baktı "Evet o adamları ben gönderdim. Ne yapsaydım, dayak yemene izin mi verseydim?"
"Louis, o adam ölürse katil olacaksın. Katil. Bu ne demek farkındasın değil mi? Ayrıca uyuşturucu kullanmana ne demeli?"
"Harry bak ben.."
"Sen ne? Bunun için geçerli bir sebebin olamaz. Niye yapıyorsun bunu, kendini neden öldürüyorsun?"
"Harry anlamıyorsun, benim yerimde olsan sen de aynısını yapardın."
"Yapmazdım. Emin ol yapmazdım. Çöplüğüm birinde kendini zehirleyerek pisi pisine mi ölmek istiyorsun ha?"
"Aynen böyle düşünürken o adamlara bulaştım işte." sesi titremeye başlamıştı, neredeyse ağlayacaktı "Ama sonra seninle tanıştım artık öyle hissettmiyorum artık ölmek istemiyorum."
"Niye buna devam ediyorsun o zaman? NEDEN?"
"Çünkü...bilmiyorum."
Omuzlarından tutup onu sarstım "Bağımlı mısın Lou?" sesimi yükselttim "Bunu bırakamaz mısın bağımlı mısın?"
Kısık sesle konuştu "Hayır, değilim."
"Öyleyse neden devam ediyorsun."
"Ben..bilmiyorum."

Artık kendimi tutamıyordum, gözyaşlarım akmaya başlamıştı "Siktir git o zaman Louis. Ve bir daha asla benimle muhatap olma. Asla."
Onun da gözleri dolmuştu "Harry, lütfen böyle söyleme lütfen. Tamam bir daha onlarla takılmayacağım oraya gitmeyeceğim."
"Bu kadar kolay mı? Sana iyi hissettirdiğimi söyledin. Biz neredeyse bir ayrdır birlikteyiz ve sen hala onlarla takılıyorsun."
"Düzeltebilirim."
"Ya işler düzeltemeyeceğin bir hal alırsa ya ölürsen, ya hapse girersen? Jack'e ne yapacaklar? Onu öldürecekler mi?"
"Ha-hayır sadece...sadece dövecekler."

Ağlarken sayıklamaya başladım "Sana zarar gelmesini istemiyorum Louis. Hapse girmeni istemiyorum, ölmeni istemiyorum."
Bana sarılmak için harekete geçti "Böyle bir şey olmayacak Harry."

Bana uzanan kollarını ittim "Karşımda olan benim sevdiğim Louis değil. Sen aşık olduğum Louis değilsin. Ben masum olan Louis'ye aşık olmuştum araba çalan uyuşturucu bağımlısına değil."
"Ha-harry, ben bağımlı değilim. Lütfen sana sarılmama izin ver."
"Unut beni Louis!"
"Bunu düzeltebilirim. Sana bunu kanıtlayacağım. Her şeyi düzelteceğim."
"Git Louis. Git!"

Kapıyı açtım ve onu göğüsünden iterek dışarı attım.

Ağlayarak odama çıktım. Odamın kapısını açıp arkamdan sertçe kapattım. Bir şeyleri yumruklamak, yıkıp dökmek istiyordum.

Bundan bir hafta önce ağlarken Louis'ye sarılmak istiyorken artık boş hissediyordum. Bana hissettirdiklerinden nefret ediyordum. Onu sevmiyor olmaktan nefret ediyordum.

Bana ağır gelen kısmı yalan söylemiş olması mıydı? Yoksa sevdiğim birini kaybetme korkusuyla mı böyle tepki vermiştim?

Ben hiçbir zaman aşırı şeyler yapmadım. İlk defa içki içeceğim zaman bile annemi arayıp izin almışlığım vardı. Yani demeye çalıştığım Louis'nin yaptığı şeyi ne benim ne de çevremdekilerin yapma ihtimali vardı. Belki onu böyle görmek beni kokutmuştur, ya da ondan dolayı bana zarar geleceğini düşünmüşümdür.

Belki de ondan beklemediğim bir hareket olduğu için böyle tepki vermişimdir.

Bilmiyordum.

Hiçbir şey bilmiyordum.

Ne yapmam gerektiğini, ne hissetmem gerektiğini...

Tek bildiğim Louis'yi seviyor olduğumdu.
Evet, ona aşıktım.

Louis çok fazla sorunun olduğunu söylemişti. Bunları çözemeyeceğimi söylerken haklıymış. Çünkü yapamadım, yapamazdım.

"O zaman birlikte yapamayalım." ama biz artık birlikte değildik ki...

***

Hikaye en başındaki şeklinden çok daha farklı bir hal aldı ve bunu ben bile beklemiyordum. 😶

💚💙

Sizce bu bölüm 28 okuma alır mı?

THE GLANCESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin