Fondöteni aceleyle ayak bileğime dağıtırken bir yandan da ayakkabılarımı giymeye çalışıyordum, ki bu oldukça zordu. Süngeri masanın üstüne atıp spreyle sabitlerken sonunda ayakkabıyı ayağıma geçirdim ve çantamı alarak odamdan çıktım."Geldim!" diye seslendim. Annem dış kapının yanında dikilmiş, kollarını göğsünde bağlamış bir halde bekliyordu. Okulun ilk gününden geç kalmış olmam onu sinirlendirmiş olmalıydı.
Aslında okulun ilk günü demek mantıksal açıdan pek doğru değildi çünkü aynı lisedeki üçüncü yılımdı, bu sadece yeni dönemin ilk günüydü. Geçen iki yıldan tek farkı, yaz tatilinin sonunda girdiğim yeni yaşımla birlikte köprücük kemiğimin biraz yukarısında beliren ikinci isimdi. Garip, biliyorum, o yüzden açıklamama izin verin. 15 yaşıma bastığım gün, herkes gibi, vücuduma ruh eşimin ismi kazındı. Sonsuza dek vücudumun ve ruhumun bir parçası olacak bu isim, sol ayak bileğimde siyah, kıvrımlı harflerle belirmişti. Hikaye buraya kadar normaldi, 16 yaşımın son gününe kadar da normal gitmişti. Ancak 17. yaşımın ilk dakikasında, 15'in ilk dakikasında yaşadığım o aptal mide bulantısı ve bilinç kaybı geri döndü ve her şey bu noktada karıştı. Dakikalar sonra kendime geldiğimde, vücudum bir isimle daha süslenmişti. Köprücük kemiğimde bir tane, sol ayak bileğimde bir tane daha. Ruh eşlerim. İki tane ruh eşim vardı. Çevremdeki hiç kimse daha önce iki ruh eşi olan birini görmemişti. Bu beni pek çok açıdan ucube yapardı, ama kimsenin bilmesine gerek yoktu. Kimse sonsuza dek vücuduma kazınmış iki isim olduğunu bilmeyecekti, böylece ben de onlar kadar normal olurdum.
Annem uzanıp tişörtümün yakasını düzelttiğinde başımı eğip baktım, A harfi hızla gözlerimin önünden kayboldu.
"Yaz boyunca bunu saklamak konusunda iyi iş çıkardın, Willow. İlgi çekmek istemiyorsan, dikkatli ol." dedi hafifçe omzumu sıkıp gülümserken. Başımı sallayarak onu onayladım.
"Anne," dedim arabaya bindiğimizde. "Sence onlar da iki isme sahip olabilirler mi?"
"Nasıl yani?" arabayı çalıştırırken bana yandan bir bakış attı.
"Benim iki ruh eşim var, belki onların da iki tane vardır? Sonuçta ikisine birden gidemem, değil mi?"
"Ruh eşin sana en uyumlu kişidir, ama onunla birlikte olmak zorunda değilsin." dedi omuz silkerek. "Başka birine de aşık olabilirsin."
"Ama herkes ruh eşiyle evleniyor." dediğimde bana ufak bir gülümseme yolladı.
"İki kişiyle evlenmek yasal olmadığı için, Willow, korkarım birini seçmek zorunda kalacaksın." gülümsemesi büyüdüğünde istemsizce ona katıldım. Okula vardığımızda anneme veda edip hızla arabadan çıktım ve kalabalık bahçede yol alırken geç kalmadığıma şükrettim. Okulun girişinde dikilip Tasha'yı aradım ancak hiçbir şey göremedim, kısa boylu olmak zordu. Telefonumu çıkararak en yakın arkadaşıma bir mesaj yolladım.
kime: trasha
nEredesin??
Kapıdan içeri girerken yazmaya devam ediyordum, bu yüzden bana doğru son hızla gelen kişiyi fark edemedim. Çarpıştığımızda, şükür ki, elimde etrafa dağılacak kitaplar yoktu ama bu dengemi kaybederek yere düşmemi engellemedi.
"Nereye gittiğine baksana!" çarptığım kişi öfkeyle bağırdığında sonunda ona bakma fırsatı yakaladım. Yüzü, kaşlarına düşen kakülleriyle gölgelenmişti ancak siyah göz kalemiyle süslenmiş koyu yeşil gözlerini ve aşırı sivri elmacık kemiklerini seçebildim.
Tanrım, o kemiklere dokunarak kendimi kesebilirim.
Düşüncelerimi uzaklaştırdım ve yere düşen kişi ben olmama rağmen azarlananın da ben olduğumu fark ettim. Kaba.
"Üzgünüm." diye mırıldandım yerden kalkıp kot pantolonumun arkasını silkelerken.
"Duyamadım?" siyaha boyanmış dudakları gerildiğinde kaşlarımı çatarak ona baktım. 2018'de yaşıyorduk, 2005'te değil, emo dönemlerini karıştırmış gibi görünüyordu.
"Sağır mısın?" diye sorduğumda yüzü öfkeyle buruştu. Eh, bu oyunu iki kişi oynayabilirdi. "Ben gittiğim yere bakmıyor olabilirdim ama görünüşe göre sen bakıyordun, o zaman neden inatla bana çarptın?"
"Hak ettin." dedi başını kaldırıp bana tepeden bakarak. Kısa olmak gerçekten çok zordu.
"Pardon?" diye çığırdığımda iç çekti. "O zaman özür dilemesi gereken kişi sensin, çünkü bu çok kaba bir davranış!"
"Rüyanda görürsün." dedi gözlerini devirirken. "Yürürken önüne bak, yoksa daha çok yere düşersin."
Yanımdan geçip gitti, yapabildiğim tek şey arkasından şaşkınca bakabilmekti. Telefonumu öfkeyle sıktığımı fark ederek parmaklarını gevşettim. Okulun ilk gününden sinir krizi geçirmeyecektim. İşler böyle yürümezdi.
-
yeter maura, diyordu okurlar, yeni şeyler yayınlamak yerine çoktan yayınladıklarına yeni bölüm yaz. maura dinlemiyordu, pete wentz uzaktan çığlık atıyordu.
ruhumu soulmate au fanficlere sattığıma göre dedim ki, bir tane de ben yazayım. klişeyim, biliyorum, ama bunu seviyorsunuz. yoksa sevmiyor musunuz? idek. ne kadar devam edeceğim göreceğiz, sıkılıp yayımdan kaldırabilirim de. dönek olduğumu biliyorsunuz, iyi okumalar o zaman.
bölümün başındaki şarkıyı dinleyin, temamız o. evet. pvris. ben düştüm, siz de düşün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anyone else |gxg
Historia Corta16 yaşınıza bastığınızda vücudunuzda sonsuza dek teninizin ve ruhunuzun parçası olacak isim, ruh eşinizin ismi belirir. willow thornton'ın iki tane vardı. ♀+ ♀ [soulmate au]