e i g h t e e n

3K 243 21
                                    

"i don't belong to anyone else."

|

"başkasına ait değilim."

-

Aynadaki yansımam, yapmak üzere olduğum şeyin saçmalığını ortaya seriyordu. Hava bunun için biraz fazla serindi ama içimdeki aptalca cesur olan yan, hayatta almam gereken risklere hazır olmak için bunu yapmam gerektiğini söylüyordu.

Ceketimin fermuarını yarısına kadar çektim, kendimi çok garip hissediyordum. Bunu yapmama gerek var mıydı gerçekten? Köprücük kemiğimdeki ufak, estetik harflere gözüm takıldı ve bir anlığına her şeyi sorguladım, ama artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiştim. Bu yola Annabelle ile öpüştüğüm zaman girmiştim gerçi, ve bayağı da ilerlemiş gibi görünüyordum.

Çantamı alıp odadan çıktım ve annem beni yakalamadan sonunda evi terk ettiğimde, içimde annesinden gizli eteğini kıvıran ve köşeyi döndüğü an makyaj yapmaya başlayan liseli kız heyecanı vardı. Elliot, arabaya bindiğimde göz ucuyla bana baktı, gözleri sorgularcasına kısılmıştı. "Ne yapıyorsun?"

"Kendimi fırtınaya hazırlıyorum." dedim çantamı kucağıma çekerek. "Sen de hazırlan. Bayağı sert geçecek."

Elliot gözlerini devirdi ama başka bir şey söylemeden arabayı çalıştırdı, Tasha'nın evine giderken bile kalbim heyecanla gümbürdüyordu. Sahi, benim amacım neydi? Ne yapmaya çalışıyordum?

"Günaydın, tipsizler." dedi Tasha elindeki tostun son kısmını ağzına sıkıştırırken. Aynadan bana baktığında gözleri büyüdü ve ağzındaki ekmeği tüküreceğini sandım. "Willow?"

"Kıyamet kopmuş gibi davranmayın." dedim sanki bir anlamı yokmuş gibi omuz silkerek. "Ne olduğunu biliyorsunuz zaten."

Tasha zorla yutkundu. "Tamam, ama tüm ayrıntıları vermedin ki! Yani, onun adını korkmadan etrafa gösterebilecek kadar ilerlediğinizi fark etmemiştim."

"Aramız hâlâ iyi değil. Bana sinirli."

"Bu çok normal, geri zekalı."

"Sizden nefret ediyorum." diye homurdandım. "Gerçekten daha iyi arkadaşlara ihtiyacım var."

"Daha iyisini bulabilirsen bana da haber ver, Willie." dedi Elliot bana yandan bir bakış atıp sırıtırken.

Sonunda okula vardığımızda Elliot'ın park etmesini beklemeden arabandan indim ve arkamdan küfredişini görmezden geldim. Duvara yaslanıp önümden geçen insanları izlerken içimde gereksiz bir özgüven vardı, kimse ikinciye bana dönüp bakmasa da üstümdeki baskı özgüvenimi yok etmeye yeterliydi. Yine de çenemi indirmeden dik bir şekilde durdum ve Elliot ile Tasha yanıma gelene kadar onları bekledim.

"Willow bugün çok garip." diye yorumda bulundu Elliot biz okulun kapısından içeri girerken.

"Her zaman garip." dedi Tasha omuz silkerken.

"Yanınızdayım." diye homurdandım. "Resmen yüzüme bakarak dedikodumu yapıyorsunuz."

"Teknik olarak, yüzüne bakarak yapıyorlarsa bu dedikodu olmaz." Annabelle her zaman yaptığı gibi aniden ortaya fırladığında kalp krizi geçirmemek için kendimi tutmam gerekti, bunu o kadar sık yapıyordu ki artık alışmış olmam gerekiyordu ama sanırım reflekslerim ve kalp kaslarım pek güçlü değildi.

"Ortama girdiğin an IQ ortalaması yükseliyor, Annabelle." dedi Tasha yarım bir sırıtışla bana bakıp göz kırparken.

"E yani." dedi Annabelle bilmiş bir şekilde. "Üç kişisiniz ama sadece iki kişilik IQ değeriniz var."

"Bu da ne demek?" diye ortaya atladığımda üçü de bana alay dolu bakışlar sundu.

"Üstüne alındıysan üçü ikiye düşüren sensin demek ki." dedi Annabelle aptalca sırıtırken. Yeşil gözleri bir anlığına köprücük kemiğime kaydığında utanmış hissettim ama yakamı yukarı çekmemi isteyen iç güdülerime karşı geldim. "Güzel dövme bu arada. All We Need Of Hell."

"Değil mi?" dedim iç çekerken, utancımı belli etmemek için elimden geleni yapıyordum. "Ama böyle ortada olmak için fazla özel... Yaptırsaydım kimsenin göremeyeceği bir yere yaptırırdım muhtemelen."

"Ne kadar kimsenin göremeyeceği bir yere?"

"İşte, kimsenin göremeyeceği bir yere."

"Biraz daha ayrıntıya ihtiyacım var sanırım, pek anlamadım."

Elliot'ın yapmacık öksürüşüyle sonunda Annabelle'in gözlerine bakabildim ve aptal sırıtışına karşı gözlerimi devirebildim sadece. "Biraz daha üstü kapalı bir şekilde flört etseniz?"

"O zaman flört etmenin ne anlamı kalır?" dedi Annabelle kolunu omzuma atıp beni kendine çekerken. Parmaklarının köprücük kemiğime sürtüşünü görmezden geldim. "Eğer bunu dışarı sunmak istemeseydik flört etmiyor olurduk."

"Bu da ne demek?" dediğimde Annabelle iç çekti.

"Neden söylenen şeyleri asla anlamıyorsun, Willow?" dedi, adımı söyleyiş şekli beni hasta ediyordu, ses tonuna asla anlam veremiyordum ve ne hissettiğini algılayamıyor oluşum beni sinirlendiriyordu.

"Çünkü IQ seviyesi yerlerde, az önce bundan bahsetmiştik?" dedi Tasha soru sorarcasına, elleri havada bilmiş bir şekilde sallanıyordu. Kibrinden her zaman nefret etmiştim zaten.

"IQ seviyemi aşağılamanız bittiyse ben gidiyorum." diye cevapladıktan sonra öne doğru bir adım attım, amacım Annabelle'in tutuşundan kurtulmaktı ama buna karşı çıkarak beni geri doğru çekti ve beni kendisine doğru çevirip kollarını vücuduma doladığında nefesim ciğerlerimi terk etti. Çenemi omzuna yasladım, bu hareketim birçok farklı anlama gelebilirdi ama tek amacım nefes alabilmekti.

"IQ seviyeni bilmiyorum da, yeteri kadar sinsi olduğun kesin." diye fısıldadı kulağıma doğru. "Ama dua et ki tipim bu."

"Tipin sinsi insanlar mı?"

"Hayır." dediğinde hafifçe kıkırdadı ve vücudunun çenem altındaki titreşimi tüylerimi diken diken etti. "Tipim aykırı insanlar."

-

üzgünüm, bölümler çok düzensiz geliyor. bir düzen oturtmaya çalışıyorum ama gerçekten kendime bile o kadar nadir zaman ayırabiliyorum ki yazmaya odaklanamıyorum bile, dikkatim çok kötü dağılıyor zaten. umarım bölümü beğenmişsinizdir.
sonra görüşürüz.

anyone else |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin