f i v e

3.6K 299 50
                                    

"i don't belong to anyone else."

|

"başkasına ait değilim."

-

"Annabelle? Ruh eşin gibi?"

"Ruh eşim gibi değil." dedim kahvem bitmiş olsa da bardağı bir hayat bağıymışçasına tutarken. "Ruh eşim."

"Bir dakika, ne?" diye sordu Walter kaşlarını çatarak, son yirmi dakika içinde üçüncü sigarasını yakıyordu. Bir gün ciğerleri iflas ettiğinde umarım onu defalarca kez uyardığım aklına gelirdi.

"Anlaması o kadar zor değil." diye mırıldandım yerdeki taşlardan birini tekmelerken.

"Bakalım doğru anlamış mıyım..." dedi sigarasının külünü umursamazca silkelerken. "Okulun ilk günü çarptığın kız, az önce parkta dalaştığın kızla aynı kişi? Ve bu kız aynı zamanda ruh eşin olan Annabelle?"

"Aynen öyle." dediğimde ince dudaklarında çarpık bir gülümseme belirdi. "Senin ilişkin karmaşık diye benimki de öyle olacak değil, Walter Thornton. Acımdan zevk alma. Annabelle'in tamamen yanlışlıkla ruh eşim olduğunu düşünüyorum."

"Ben de Dustin'in tamamen yanlışlıkla ruh eşim olduğunu düşünüyorum ama dört yıldır ikimiz de birbirimizin peşini bırakamıyoruz." dedi omuz silkerek, ama yeşil gözleri gölgelenmişti. Onu üzmek istemiyordum ancak elbette ağabeyimle uğraşacaktım, aramızda iki yaş olmasına rağmen bana çocuk muamelesi yapan oydu sonuçta.

"Ama senin benim gibi iki ruh eşin yok." diye söylendim ve işaret parmağımı tişörtüme doğrulttum. "En azından Bradley oldukça iyi birine benziyor ve tişörtüme iltifat etti."

"Dalga geçmediğine emin misin?" dedi bir kahkahayı dudakları arasına hapsetmeye çalışırken. Omzuna vurdum ancak yüz ifadesi değişmedi, hâlâ gülmemek için alt dudağını ısırıyordu.

"Senden nefret ediyorum." diye homurdandığımda göz kırptı.

"Ama hâlâ Emily meselesini anlatmadın."

"Bradley kafede çalışıyor, tamam mı? Barista hatta. Okulun ilk günü çıkışta oraya gittik ve o sırada Annabelle de oradaydı. İki ruh eşimi bir arada görünce ne yapacağımı şaşırdım ve kendi adımı söylemek yerine 'Emily' dedim. İkisinin de kolunda aynı yerde Willow yazıyordu, Walter. Panikledim, tamam mı?" diye çıkıştım ancak elimde değildi, zaten sinirliydim ve üstüme gelmesi hiçbir şeyi kolaylaştırmıyordu.

"İki ruh eşinin de seni tanımasına engel oldun yani, seni salak." dedi gözlerini kısıp bana yargılayan bakışlar atarak. "Tebrikler. Sonsuza kadar yalnız kalacaksın."

"Senden hâlâ nefret ediyorum." dediğimde elimdeki telefonum aniden titredi ve şaşkınca yerimde sıçradım, konuşmamıza bu kadar daldığımı fark etmemiştim.

"Ne oluyor be?" diye sordu Walter ters ters bana bakarken. Cevap vermeden telefonumun ekranına göz attım ve kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj geldiğini gördüm. Harika, şimdi de bilinmeyen numaralarla mı uğraşacaktım? Telefonumun parmak izimi taramasına izin verdim ve mesajın üstüne tıkladım.

kimden: bilinmeyen numara

sevgilinin tişörtünü beğendim. umarım onun da emo oluşu seni rahatsız etmiyordur.

Kaşlarımı çattım. Sevgilim? Emo? Bakışlarımı Walter'a çevirdim ve üstündeki Fall Out Boy tişörtüne dik dik baktım. Ah.

"Hay ben senin..." dedim avcumu alnıma vururken, Walter bana bir uzaylı görmüşçesine bakmaya devam ediyordu. Kaşlarını sorgularcasına kaldırdığında mesajı ona gösterip açıklamaya giriştim. "Annabelle seni sevgilim sanmış. Of, kendisi de bir emo çünkü."

"Bu kızdan hoşlandım." dedi telefonumu bana geri verirken.

"Tarafında olman gereken kişi benim!"

"Ortada taraf falan yok, Willow." dedi azarlayan bir tonda. "Bence Annabelle'e şans vermelisin. Emo insanlar asla yanıltmaz."

Dişlerimi sinirle gıcırdatıp bir mesaj yolladım.

kime: bilinmeyen numara

Sevgilim değil, ağabeyim. Ayrıca, numaramı nereden buldun? Bu biraz korkunç, seni stalker.

Walter gözlerini devirdi. "Tanrım, çok ciddisin."

"Ruh eşim dünya üzerindeki en gıcık insan, Walt, şimdi ise beni takip edip gizlice mesajlar atıyor. Elbette ciddiyim, ondan nefret ediyorum!"

"Ya da ona aşık olmaktan korkuyorsun?" diye öneride bulunduğunda itiraz etmek için ağzımı açtım ama hiçbir şey çıkmadı, çünkü ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Walter karşılığında sırıttığında sinirle ayağımı yere vurdum ve onu geride bırakarak yürümeye başladım.

Annabelle benden nefret ediyordu, ben de ondan. Birbirimize aşık olursak bu, aptal bir hayran kurgudan çıkmış klişe olay örgülerine benzerdi. Elbette ona aşık olmaktan korkmuyordum, çünkü olmayacaktım. Bu kadar basitti.

-

sen öyle san, benim güzel kızım. diğer kitaplarımdaki bölüm gecikmeleri için özür diliyorum, buraya da daha önceden yazdığım bölümleri atıyorum zaten. son birkaç gündür şiir hariç pek bir şeyler yazamıyorum, psikolojim alt üst oldu. neyse, geçen bölümde bahsettiğim walter ve dustin'in hikayesini yayınladım. adı winter, profilimde bulabilirsiniz. öbür bölüme dek, hoşçakalın!

anyone else |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin