"i don't belong to anyone else. i don't belong to anyone else."
|
"başkasına ait değilim. başkasına ait değilim."
-
"Ah, bu arabayı seviyorum." dedi Elliot direksiyonu yavaşça okşayıp gülümseyerek aynada kendine bakarken.
"Aptal, yola bak, kendine değil." diye homurdandı Tasha, yanaklarını şişirip oldukça dramatik bir şekilde nefesini dışarı verdiğinde Elliot omuz silkti. Her zamanki gibi arabanın arka koltuğuna atılmış olarak, aralarındaki atışmayı uzaktan izleyebiliyordum sadece. Bir şey desem de umursayacaklarından değildi, bu da üzücü bir durumdu.
"Şuradaki Annabelle mi?" Tasha havaya sorduğunda bakışlarımı telefonumdan kaldırdım ve işaret ettiği yere baktım. Annabelle kaldırımda yürüyordu, bize arkası dönük olsa da kıyafetinin tamamen siyah olmasından o olduğunu anlayabiliyordum.
"Evet?" dedi Elliot soru sorarcasına ve ben de ona katıldım, Tasha'nın buradan nereye varacağını merak ediyordum.
"Hadi onu alalım." Tasha öne eğildiğinde Elliot gözlerini devirdi ama arabayı Annabelle'e doğru sürmeye devam edip camını indirdiğinde şaşkınca ona baktım, bunu kesinlikle yapmayacaktı.
"Elliot, hayır!" diye çıkıştım ama bunu umursamadı ve sonunda Annabelle'in yanına ulaştığımızda kolunu camdan sarkıtarak ona seslendi.
"Annabelle!"
Annabelle sağına döndü ve bakışları arabayı, ardından Elliot'ı buldu. Yüzündeki kibirli gülümsemeyle arabanın hızına ayak uydurarak yürümeye başladı.
"Hey, Elliot. Tasha. Ve Emily." dedi Annabelle göz göze geldiğimizde. Bakışlarımı kaçırdım ve telefonuma döndüm ama oyundaki canım çoktan bitmişti ve ne yapmam gerektiğine dair pek fikrim yoktu.
"Okula yürüyor musun?" diye sordu Tasha utanmaz bir şekilde, eğer yanımda olsaydı ona tekme atardım ama bunun için çok uzağımdaydı ve öne uzanmak için fazla tembeldim.
"Arabam durup dururken bozuldu ve şu anda serviste. Pek otobüs insanı değilim, bu yüzden, evet." dedi Annabelle ellerini ceketinin ceplerine sokarken, elbette ojelerinin de siyah oluşuna şaşırmadım. Bu kadar klasik olmayı nasıl becerdiğini merak ediyordum gerçi.
"Bizimle gelmeye ne dersin?" Tasha sorduğunda istemsizce koltukta dikleştim ve başımı öne uzatıp Tasha'ya ters bir bakış attım. Kolunu cimciklediğimde elimi uzaklaştırdı ama yüzündeki şeytani gülümseme kaybolmamıştı ve bu, bunu planlayıp planlamadığını sorgulamama sebep oldu.
Bir an sonra, Annabelle arka koltukta yanımda oturmuş bir haldeydi ve kapıyı açıp dışarı atlarsam ölme ihtimalimin kaç olduğunu düşündüm, muhtemelen yüzde yetmiş kadardı.
"Güzel araba." dedi Annabelle Elliot'a, sanki yüzyıllardır arkadaşlarmış gibi. Tasha'nın somurttuğunu fark ettim.
Elliot'a, Tasha'ya doğru sırıttı. "Teşekkür ederim. Senin sayende arabam üç günlüğüne Tasha'nın elinde olmaktan kurtuldu."
"Benim sayemde?"
"Emily'ye atacağın hikayenin ne olacağı hakkında iddiaya girmiştik. Tasha, ASOTM olacağını söyledi ama ben elbette THROAM olacağını biliyordum. Ben kazandım, sonuç olarak."
"Oh, Emily'nin ASOTM'i kaldırabileceğinden emin değildim, belki gelecekte." dedi Annabelle bana yandan bir bakış atarak, sonunda arabada olduğumu fark etmiş gibiydi.
"Hangi dilde konuştuğunuzu bilmiyorum ama beni içine eklemezseniz mutlu olacağım." dedim bıkkın bir ifadeyle dizlerimi ileri uzatıp deri koltukta daha rahat bir pozisyona geçerlen.
"Çok dramatiksin, Wi-" Tasha aniden kendini durdurdu, yanakları kırmızının oldukça koyu bir tonuna boyanmıştı. Gözlerim kocaman açılmış bir şekilde ona baktım ve Elliot ile kaçıncıya az kalsın hayatımı mahvettiklerini düşündüm. Daha iyi arkadaşlara ihtiyacım vardı.
"Emily'ye Wi mi diyorsunuz?" diye sordu Annabelle dudaklarının kenarları yukarı kıvrılmış bir şekilde, kaküllerinin ardında havaya yükselen kaşı olayın mantığını sorguluyordu.
"Iı, evet, Wall-e'yi biliyor musun? Şu animasyon robot filmi? Bir gün filmi izliyorduk ve Emily onun tıpatıp bir taklidini yaptı, biz de o günden beri onu sinirlendirmek istediğimizde Wall-e diyoruz ama Wall-e çok uzun geldiği için, kısaca Wi demek daha mantıklı." dedi Tasha, sanki durumu kurtarmış gibi rahatça iç çektiğinde sinirle üstüne atlamamak için kendimi zor tuttum, henüz ölmeyi planlamıyordum.
"Ah, bunu öğrendiğim iyi oldu." dedi Annabelle dudaklarındaki aptal titreme sonunda bir gülümsemeye döndüğünde.
"Neden?" diye sorduğumda bana tamamen döndü ve yeşil gözlerini üstüme dikti, kalbimin teklemesinin sebebinin ölmek istememem olduğuna oldukça emindim.
"Seni sinirlendirmek için elimde başka bir koz var." dedi gözlerimin içine bakarak omuz silkerken.
"Benimle neden uğraştığını anlamıyorum." dedim öfkeyle gözlerimi kısarken.
"Sinirlenince çok şirin oluyorsun, bu yüzden." tekrardan omuz silkti ve bana bir daha bakmadan önüne döndü, koyu bir bordoya boyanmış dudaklarının bir sırıtışa kıvrıldığını görebildim.
Boğazımı istemsiz, alay dolu bir nefes terk etti ama yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum, bu hiç hoş bir şey değildi.
-
13 bölüm oldu ama henüz aralarında bir şey olmadı, şikayetlerinizin farkındayım, her şey yolda ama!
bu arada, yan hesabım heavensgayte 'i takip ettiniz mi? başladığım bir kitap var, yakın zaman içinde bir tane daha yayınlayacağım. bence beğeneceksiniz! sonra görüşürüz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
anyone else |gxg
Short Story16 yaşınıza bastığınızda vücudunuzda sonsuza dek teninizin ve ruhunuzun parçası olacak isim, ruh eşinizin ismi belirir. willow thornton'ın iki tane vardı. ♀+ ♀ [soulmate au]