t h i r t e e n

2.8K 245 41
                                    

"i know you only want me to yourself, but i don't belong to anyone else."

|

"beni sadece kendine istediğini biliyorum, ama başkasına ait değilim."

-

"Alo, Willow?" dedi Tasha telefonu cevapladığımda, ağzım dolu olduğu için homurdanmayı tercih ettim. Elimdeki çöreğin geri kalanını da zorla ağzıma soktuktan sonra, Tasha'nın sinir olacağını bildiğim bir şekilde ağzım açık çiğnemeye başladım ve hattın öbür ucundan iç çektiğini duydum.

"Ha?"

"Senden nefret ediyorum." dedi ama sesi uzaktan geliyordu, telefonu kulağından uzaklaştırdığını tahmin ettim. Kendi kendime sırıtarak buzlu kahvemden bir yudum aldım.

"Ne istiyorsun?" sonunda cevap verebildiğimde kulağıma cızırtılı sesler doldu ve Tasha'nın telefonuyla ne yaptığını merak ettim, ne işler peşindeydi acaba?

"Pikniğe gitmek ister misin?" diye heyecanla sorduğunda kaşlarımı çattım, bakışlarım aralanmış perdeden gökyüzüne ulaştı. Hava bulutluydu, yağmur yağmıyordu ama piknik yapılacak kadar güzel de değildi.

"Bu havada?"

"Ne varmış havada?"

"Bunun için güneşli bir günü beklememiz gerekmez mi? Ne bileyim, ilkbahar gibi?" diye sorduğumda alaycı bir şekilde güldüğünü duydum.

"Hava gayet güzel. Hazırlan, seni almaya geleceğim." telefonu aniden yüzüme kapattığında, aklıma dolan soruları sormaya bile fırsat bulamamıştım. İlk ve asıl soru, beni nasıl almaya geleceğiydi. Arabası yoktu, yürümekten hoşlanan biri değildi, Elliot geliyor muydu ki?

İç çekerek yataktan kalktım ve dolabıma yürüyerek rahat kıyafetler aradım, Tasha'ya kesinlikle güvenmiyordum. Piknik olarak bahsettiği şey on iki saatlik bir araba yolculuğu da olabilirdi, parkta ellerimizde kahvelerle boş boş dolanmak da, alışveriş merkezinde saatlerce mağazaları gezmek de. Genel olarak Tasha'nın sözüne güvenmediğimi fark ettim.

Üstüme deri ceketimi geçirdiğimde saçlarımın oldukça dağınık olduğunu fark ettim ve aynada bir süre boyunca kendimle bakışarak saçımı yapıp yapmamak arasında bir seçim yapmaya çalıştım. Sonunda saçlarımı taradığımda Tasha'nın aramasının üstünden yirmi dakika geçmişti ve hangimizin daha uzun zaman aldığını hesaplamaya vakit bile bulamadan zil çaldı. Telefonumu şarjdan çekip çıkardım ve odamdan çıkıp merdivenleri koşarak indim.

"Tasha ile dışarı çıkıyoruz!" diye seslendim, annem kapıya bakmak için salondan çıkmıştı ve ondan önce vardığım için kendimi tebrik ettim.

"Geç kalma." dedi annem kaşlarını kaldırarak, daha önce haber vermediğim için muhtemelen şaşkın ve biraz da öfkeliydi ama zor yanına denk gelmek istemiyordum, bu yüzden ona veda ederek kapıyı açıp hızla kendimi dışarı attım ve kapıyı kapattığımda Annabelle ile yüz yüze geldim.

"Of, siktir." diye homurdandım korkuyla gerileyip kapıya çarparken, kapı kolunun belimde oldukça fena bir iz bırakacağını biliyordum. "Beni korkuttun. Burada ne işin var?"

"Seni almaya geldim." dedi ellerini beline yerleştirip bunu bilmem gereken bir gerçekmiş gibi dile getirirken.

"Neden?"

anyone else |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin