n i n e t e e n

2.8K 235 83
                                        

"i don't belong to anyone else."

|

"başkasına ait değilim."

-

"Ben..." diye mırıldandım. "Bence bunu yapmaya hazır değilim."

"Çok dramatiksin, Wi." dedi Annabelle dalga geçercesine. Bugün göz alıcı bir siyaha boyadığı dudaklarını büzdü, böyle çok öpülesi görünüyordu. "Ölmezsin. Sadece kahve alıp çıkacağız."

"Bunu tek başına da yapabilirsin."

"Neden Bradley'ye ruh eşimizin kalbini kazanan kişinin ben olduğumu gösterme fırsatını kaçırayım ki?" dedi kendini beğenmiş bir şekilde sırıtarak. Gözlerimi devirdim ama gülümseyişime engel olamadım, onun bu aptal tavırları hoşuma gidiyordu.

"Bundan nasıl bu kadar emin olabildin?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Karşılığında siyah göz kalemiyle çevrelenmiş gözlerini kıstı, klasik. "Bradley benim 'ruh eşiniz' olduğumu bilmiyor bile. Ayrıca, sana kalbimi vermiş falan da değilim."

"Oh, adını söylediğinde anlayacak ama." dedi elimi tutup beni kafenin kapısına doğru sürüklerken. "Kalbin olmasa da olur, ruhuna sahibim sonuçta."

Bir şey, herhangi bir şey söylemek ağzımı açtım ama ne diyeceğimi bilmediğim için bir balık gibi ağzımı açıp kapattıktan sonra tamamen durdum, Annabelle asla adil oynamıyordu. "Seni..."

"Beni ne, Willow?" dedi Annabelle baştan çıkartıcı bir şekilde kaşlarını kaldırıp indirirken. İç çektim ve onu kafenin içine doğru ittirdim, bu andan sonra geri kaçamayacağımı biliyordum zaten, olacağı geciktirmem hiçbir işe yaramazdı.

"Kapa çeneni, salak." dedim onun ardından içeri girdiğimde, bu içerideki birkaç kişinin dikkatini çekti, Bradley de dahil. Pekala.

Kusacakmış gibi hissetmem normal miydi?

"Merhaba!" dedi Bradley biz tezgaha yaklaştığımızda, Annabelle'e attığı pis bakışı görmezden gelmeye çalıştım ama bu zordu. "Bugün size ne verebilirim?"

"İki tane orta boy Toffee Nut Latte." dedi Annabelle, ardından gelecekler için kendimi hazırlamam gerekti. Nefesimi tuttum, galiba gerçekten kusacaktım. "Annabelle ve Willow için."

Bradley yüzündeki yapmacık gülümsemeyle bardakları alıyordu ki ikinci ismi duydu ve ilginç bir şey duyan bir köpek gibi dikleşti, gözleri Annabelle ve benim aramda gidip geliyordu.

"W-willow?" dediğinde sesi çatladı ve boğazını temizleyip tekrardan denedi. "Willow? Ama yanınızda başka kimse yok?"

"Olması mı gerekiyordu?" dedi Annabelle omuz silkerek, Bradley'ye parayı uzattı. "İsimlerimiz bu. Ben Annabelle'im. O da Willow."

Annabelle kolunu omzuma atarak beni kendine doğru çekti ve Bradley'ye hayatımda gördüğüm en sinir bozucu gülümsemeyi yolladı. Onu o anda öpmemek için büyük bir çaba harcamam gerekti.

"Ah, adının Emily olduğunu sanıyordum." dedi Bradley bana bakarak, yüz ifadesi çok anlaşılır değildi ama dudağını büküşünden hayal kırıklığına uğradığını anlıyordum, pamuk şekeri elinden alınmış bir çocuk gibi görünüyordu.

"İkinci adım!" dedim ortaya atlayarak, konuşmaya ilk katılışımdı ve Annabelle bana bıkkın bir bakış attı. "Emily yani. Ortanca adım. Willow ilki."

"Bebeğim, sakin ol." dedi Annabelle yarım bir sırıtışla, tam bir şeytandı ve yüce İsa, ona deli oluyordum. İki anlamda da.

"Oh." diye mırıldandı Bradley, duymamızı istediğini sanmıyordum ama ikimiz de duymuştuk ve ona döndüğümüzde kulakları kızardı. İlginç. Kulakları kızaran birini ilk defa görüyordum. "Sizin... bir şey olduğunuzu bilmiyordum."

"Kız arkadaşlar. Evet. Sevgiliyiz. Kullanması zor bir kelime değil." dedi Annabelle bilmiş bir şekilde. "Homofobiksen başka elbette. Öyle değilsindir umarım?"

Bradley kendini savunurcasına ellerini havaya kaldırdı. "A-asla! İnsanların yaşam tarzlarına karışacak değilim. En iyisi siparişlerinizi hazırlayayım. İleride bekleyebilirsiniz."

Bradley gergince arkasını döndüğünde Annabelle bir zafer kazanmışçasına gülümsedi ve beni tezgahın öbür ucuna çekiştirdi, ardından kıkırdamaya başladı.

"Delisin sen." diye homurdandım.

"Üzgünüm." dedi kıkırdamalarının arasından, sesi boğuluyormuş gibi çıktı ama kendini durdurmadı. "Sadece, yüz ifadesini gördün mü? Hayatım boyunca şahit olduğum en komik şeydi!"

"O kadar da komik değildi. Biraz üzücüydü hatta."

Annabelle bana sorgulayan bir bakış attığında "ne?" dercesine omuzlarımı kaldırdım. "Endişelenmeli miyim?"

"Neyle ilgili?"

"O da senin ruh eşin, Willow. Ve belli ki ona karşı da yumuşaksın çünkü gerçekten komik olan bir şeyi üzücü olarak değerlendirdin." dedi düşünceli bir şekilde, içimde yükselen gerginliğe engel olamadım. Bradley'ye o gözle bakmıyordum, sevimli biriydi ama tipim değildi ve zaten hoşlandığım biri vardı.

"İki ruh eşim olması, ikisini birden istediğim anlamına gelmez. Bunu yapacak türden biri değilim, ikinize de. Şerefsizlik olurdu. Eğer onunla ilgilenseydim en baştan çıkma teklifini kabul ederdim, Annabelle." dedim ciddi bir şekilde, Annabelle gözlerini devirdi ve yaklaşıp beni başımı döndürecek kadar sert ve muhteşem bir şekilde öptü. Beni tutuyor olmasaydı çoktan yeri boylamıştım, bacaklarım pek işe yaramıyor gibiydi.

Birisi boğazını temizledi ve utanarak geri çekildim, Bradley tezgahın ardından dudaklarını sertçe birbirine bastırmış bir şekilde bize bakıyordu. "Uh, kahveleriniz. Afiyet olsun."

Hızla kasaya geri döndü ve yapabildiğim tek şey anın garipliğini düşünmekti. Bradley de benim ruh eşimdi. Yanımdaki kişi Annabelle değil de o olsaydı bir şeyler değişir miydi?

"Annabelle," dedim karton bardağı elime alırken. "Bradley'nin yerinde olsaydın, yani çıktığım kişi o olsaydı ve sen bizi böyle izleseydin ne hissederdin?"

"Beni daha çok endişelendirecek sorular soruyorsun, Willow Thornton."

"Hayır, onun için sormadım, sadece merak ediyorum."

"Bradley'nin nasıl hissettiğini mi?"

"Hayır. Evet. Of." iç çektim. "Benim iki tane ruh eşim var ve öyle ya da böyle ikisinden birine sahip olabilirim, ama onun bir tane var ve muhtemelen asla sahip olamayacak. Bunun nesi adil? Neden böyle bir şey olmak zorundaydı ki? Ben bozuk muyum?"

"Ah." dedi Annabelle düşünceli bir şekilde kahvesinden yudum alarak. "Sanırım bir gün bunun cevabını öğreneceğiz, Willow, ama bence şu anlık acelesi yok."

Kafeden çıkarken istemsizce arkama dönüp tezgaha baktım ama Bradley orada değildi.

-

merhaba. ben geldim. hayatlarınız nasıl geçiyor?
yazacak uzuuun bir notum yok, sadece bir ayı geçtiği için özür dilerim. daha sık bölüm atmaya çalışacağım ama şarkının bitmesine az kaldı zaten, bu da finale az kaldı demek.
umarım bölümü beğenmişsinizdir.
sonra görüşürüz!!

anyone else |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin